Browsing by Metarial Type "doctoralThesis"
Now showing 1 - 20 of 21
Results Per Page
Sort Options
Item (134)Cs ve (241)Am biyokinetiğinin üç farklı organizma için incelenmesi ve kesikli zaman modeli ile yeni bir değerlendirme(İstanbul Teknik Üniversitesi, Nükleer Enerji Enstitüsü, 1999-05) Güngör, Nurdan; Tuğrul, Beril; TAEK-ÇNAEMBu çalışmada, çok bilinen bir midye türü olan M. galloprovincialis ile bir gastrapod türü olan P. coerulea ve makroalg türü E. linza biyoindikatör organizma olarak seçilerek, (134)Cs ve (241)Am radyoizotoplarının biyokinetiğine ilişkin olarak Karadeniz şartları için orjinal deneyler hem biyobirikim ve hem de biyoatılım için yapılmıştır. Bu şekilde en az üç farklı yönden orijinalite içeren deneyler büyük bir titizlikle yapılmış ve alman deney sonuçlarından hareketle klasik matematiksel model yardımıyla biyokinetik parametereler hesaplanmıştır. Elde edilen sonuçlar, deneylerimizin orijinalliği nedeniyle tam benzeri bulunmasa da nispeten yakın olan çalışmalarla mertebe olarak karşılaştırılmış ve genel bir uyum olduğu görülmüştür. Bu tez çalışmasında, biyokinetik için yeni bir model uygulaması önerilmekte olup, bu model “kesikli zaman modeIi”dir. Bu model kullanılarak kayıp deneyleri hızlı ve kolay bir şekilde değerlendirilebilmektedir. Yapılan mukayeseli çalışmalar göstermiştir ki; kesikli zaman modeli ile hesaplanan azalma faktörü (r) ile kayıp işleminin kalitesi belirlenebilmektedir. Ayrıca, kesikli zaman modeli ile hesaplanan azalma faktörü (r) l’e yakınsadığında organizmadaki kayıp işlemi yavaşlamakta ve biyolojik yarı ömür uzun olmaktadır. Diğer taraftan biyolojik arınma sabiti (k) sıfıra yakınsamaktadır. Fazla olarak, kayıp deneyi azalma faktörü (r) 1'e yakınsadığında durdurulabilir. Biyokayıp deneyinin uygun güvenirlilikle ve hızlı bir şekilde kesikli zaman modeli ile değerlendirilebileceği bu tez çalışmasıyla mukayeseli irdelemelerle gösterilmiş olmaktadır.Item A modelling study for the health risk posed by nuclear power plant in Bulgaria at different parts of Turkey(The Middle East Technical University, Department of Environmental Engineering, 2003-12) Ünver, Özge; Tuncel, Gürdal; TAEK-NGDIn this study, following a severe accident at Kozloduy nuclear plant in Bulgaria how Turkey would be affected was investigated. The severe accident refers to core meltdown accident with catastrophic failure of containment. The model used is HySPLIT model developed in America. The worst day was predicted considering deposition of radionuclides. For initial runs, accidental release of 1-131 and Cs-137 radionuclides was modeled for each day of year 2000 to find the worst day, seen to result from release beginning on April 7th 2000. After modeling release of all radionuclides for the worst day, radiation dose at different receptors, 12 most populated cities over Turkey has been calculated via different pathways. Late effects, fatal cancer, non-fatal cancer and hereditary risks, has been investigated for these receptors. The mostly affected part of Turkey was Marmara region and fatal cancer 111 risk therein was 7x1 O'2 %. The collective health risk throughout Turkey was approximately 20 600 people. The same approach was then applied for investigating health risk of proposed nuclear reactor at Akkuyu, Turkey. In this case, the worst day was resulted from release beginning on 21st of February 2000. The worst affected part was the narrow strip in Central Anatolia extending to the north-eastern cost and fatal cancer risk in this region was 3.4x10'1 %. The collective health risk over Turkey was approximately 30 600 people. The results showed that Kozloduy nuclear plant has dominating effect throughout Turkey, but proposed Akkuyu reactor affects very limited region. Keywords: Nuclear, HySPLIT, accident, Kozloduy.Item Bizmut, indiyum, kurşun ve antimonun etaas ile tayinlerinde uygun ortam düzenleyici madde sisteminin araştırılması(Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996-09) Acar, Orhan; Türker, Rehber; 12267; TAEK-ANAEMBu çalışmada, Zeeman elektrotermal atomik absorpsiyon spektrometre (ETAAS)’de Bi, İn, Pb ve Sb elementlerinin termal kararlılığına Pd, Rh, Ru, Pt, W, Mo, Ni ve karışımlarının ortam düzenleyici olarak etkileri karşılaştırmalı ve sistematik bir şekilde araştırılmıştır. Karışık ortam düzenleyiciler ile birlikte indirgen madde olarak tartarik asitin (TA) etkisi de çalışılmıştır. Tekli ve karışık ortam düzenleyicilerin optimum kütleleri tayin edilmiştir. Bu kütle oranlarındaki tekli, veya karışık ortam düzenleyici varlığında, Bi, İn, Pb ve Sb elementlerinin maksimum kül etme sıcaklıkları bulunmuştur. Bi için W+Pd+TA ve Mo+Pd+TA ; İn için Mo+Pd, Ni+Pd, Ni+Pd+TA ve Ni+Pt+TA ; Pb için Pd+Rh+Pt ve Sb için W+Pd+TA ortam düzenleyici karışımlarının en uygun olduğu bulunmuştur. Bu ortam düzenleyici karışımları tayin elementlerinin kül etme sıcaklıklarını 1350-1550°C’a kadar artırmıştır. Uygun ortam düzenleyiciler; yüksek derişimlerde NaCI, MgCI2, CaCI2 gibi tuzlar içeren sentetik tuzlu su örneklerinde Bi, İn, Pb ve AGV-1, JG-1a, Wismuterz II gibi jeolojik referans örneklerinde Bi ve Pb tayini için uygulanmıştır. Karışık ortam düzenleyicilerin kullanılması ile sonuçların doğruluğu ve kesinliği artmış ve bütün elementler için % 97’nin üzerinde geri kazanım sağlanmıştır.Item Değişik fiziksel şartlar altında yapılan geçiş metal iyon katkılandırmalarının EPR incelemesi(Ondokuzmayıs Üniversitesi, Fizik Anabilim Dalı, 2006) Bıyık, Recep; Tapramaz, Recep; 0000-0001-7929-4395; TAEK-ÇNAEMBu çalışma iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda VO2+ iyonu katkılı potasyum di-hidrojen fosfat (KH2PO4), potasyum tetra oksalat di-hidrat (KHC2O4.H2C2O4.2H2O), l−alanin (CH3H7NO2) tek kristalleri ve Cu2+ iyonu katkılı potasyum di-hidrojen fosfat (KH2PO4), çinko sakkarin di-metil etilen di-amin [Zn(Sac)2(dmen)], çinko sakkarin N, N’propil amin etilen di-amin [Zn(sac)2(paen)] tek kristallerinin EPR incelemesi yapılmıştır. Çalışmanın ikinci kısmında ise günlük hayatta oldukça sık tüketilen ve ülkemizde üretilip işlenen siyah çay değişik ön-işlemlerden geçirilerek EPR tekniği ile incelenmiştir. Yüksek elektrik alan altında hazırlanan VO2+ katkılı KH2PO4 tek kristalinin oda sıcaklığında EPR ve optik absorpsiyon spektrumlarının analizi yapılmıştır. VO2+ merkezlerine ait 4 farklı yerin iki farklı grup altında toplanabileceği görülmüştür. Toz spektrumdan elde edilen veriler tek kristal değerleri ile uyum içindedir. VO2+ iyonları K+ iyonları ile yer değiştirmiştir. EPR ve optik absorpsiyon verileri bir arada kullanılarak vanadyum iyonu için spin-Hamiltonien parametreleri ve molekül yörünge katsayıları hesaplanmıştır. Yüksek elektrik alan altında hazırlanan VO2+ katkılı potasyum tetra oksalat dihidrat (KTO) tek kristalinin EPR çalışması optik absorpsiyon spektrum verileri kullanılarak yapılmıştır. EPR spektrumlarında farklı şiddetli iki grup sekizli çizgi kaydedilmiştir. Gerçekte spektrumda şiddetli çizgiler ligand konumundaki oksalat içine katkılanmış VO2+ iyonundan, zayıf şiddetli çizgiler ise hemen hemen aynı yapı ve yerleşime sahip ara boşluklara yerleşmiş iyonlardan kaynaklanmaktadır. Tek kristal, toz spektrum ve simülasyon değerleri ile uyum içindedir. Vanadyum iyonları K+ iyonu ile yer değiştirmiştir. Sıcaklık yavaşça azaltılarak elde edilen VO2+ katkılı l-alanin tek kristalinin EPR spektrumlarının analizi sonucunda üç farklı paramanyetik merkezin varlığı ortaya konmuştur. Ayrıntılı spektrumda çizgilerin 1:2:1 şiddetinde üçe yarıldığı gözlenmiştir. VO2+ iyonuna yakın duran NH2 grubuna bağlı iki hidrojen bu yönelimde özdeş davranmaktadır. g ve A değerlerine bakıldığında ise paramanyetik merkezin rombik yerel simetri özelliği gösterdiği söylenebilir. Yüksek elektrik alan altında hazırlanan Cu2+ katkılı KH2PO4 tek kristalinin EPR spektrumlarının analizi sonucu Cu2+’ya ait 4 farklı merkezin olduğu ve bu merkezlerin EPR parametreleri birbirlerine yakın iki farklı yapılı paramanyetik merkez olarak ele alınabileceği anlaşılmıştır. Cu2+’ya ait taban durumu dalga fonksiyonlarının katsayıları g ve A esas eksen değerlerinin rombik simetrisi için hesaplanmıştır. Cu2+ yeni sentezlenen [Zn(sac)2(paen)] ve [Zn(sac)2(dmen)] bileşiklerine katkılandırılarak tek kristallerinin EPR incelemesi yapılmıştır. [Zn(sac)2(paen)] ligand konumundaki atomlarla oktahedral, [Zn(sac)2(dmen)] ise tetrahedral bir çevrede kompleks oluşturmuştur. İki farklı simetri kompleksi için taban durumu dalga fonksiyonları farklı olarak ele alınmıştır. EPR ve moleküler yörünge parametre değerlerine göre kompleks yapının bozulum derecesi ortaya konmuştur. Çay (Camellia Sinensis) dünyada sudan sonra, siyah (fermente olmuş) ve yeşil (fermente olmamış ) çay olmak üzere en çok tüketilen içecektir ve aynı zamanda rahatlatıcı, antioksidan ve besleyici etkisi olduğu bilinmektedir. Ülkemizde Karadeniz sahilleri boyunca yetiştirilen çayın yeşil çay yapraklarında ve siyah çayla demlenmiş çayın sulu çözeltisinde Fe3+, Mn2+ kompleks merkezleri kaydedilirken çayın demi kurutulduktan sonra çay yapraklarında bu merkezlere ek olarak semikinon radikali gözlenmiştir. Paramanyetik merkezlerin kaynakları tartışılmıştır. Sıcaklığın, doğal ve sentetik tatlandırıcıların, geçiş metal iyon katkılandırmanın paramanyetik merkezler üzerine olan etkileri araştırılmıştır. Sentetik tatlandırıcıların paramanyetik merkezler üzerinde herhangi bir etkisi olmazken beyaz şekerin semikinon radikalini ve Mn2+ merkezini söndürdüğü görülmüştür. Geçiş metal iyonları çayın yapısının önemli bir kısmını oluşturan fenol grupları ile kompleks oluşturmuştur. Bu kompleksin yapısı açıklanmaya çalışılmış ve sıcaklığın bu kompleks yapıları üzerine etkisi irdelenmiştir.Item Development of a radioecological model for accidental release of radionuclides: Akkuyu and Sinop Nuclear Power Plants(The Middle East Technical University, Department of Environmental Engineering, The Graduate School of Natural And Applied Sciences, 2014-09) Ünver, Latife Özge; Kocar, Cemil; Tuncel, Gürdal; TAEK-NGDBir nükleer reaktör kazası sonrası atmosfere yayılan salımlar nedeniyle maruz kalınacak radyasyon dozunu ve stokastik riskleri hesaplayan dinamik bir yazılım geliştirilmiştir. Bu model ile farklı radyasyon taşınım yollarından farklı yaş grupları için bireysel dozlar, kolektif dozlar ve stokastik riskler hesaplanabilir. Model belirli zaman aralıklarında hava konsantrasyonları ya da birikim hesaplayabilen herhangi bir uzun dönemli atmosferik taşınım modeli ile birleştirilebilir ya da ölçüm verileri modelde girdi olarak kullanılabilir. Çernobil kazasından sonra çevrede radyonüklit konsantrasyonlarının tespitine ve doz hesaplayan yazılımların kabiliyetlerini değerlendirmeye yönelik çalışmalar oldukça artmıştır. Bu nedenle Çernobil kazası sonrası ölçülen radyoaktivite verileri ile benzer modellerin doğrulama çalışmaları geliştirilen yazılımın doğruluğunu sınamak için kullanılmıştır. Doğrulanmış yazılım sonrasında, Türkiye'de kurulacak Akkuyu ve Sinop nükleer santrallerinde olabilecek ciddi bir kazanın radyolojik sonuçlarını modellemek için kullanılmıştır. Seçilen kaza senaryosu Fukuşhima Daiichi nükleer santral kazasına dayanmaktadır. Geliştirilen yazılım farklı zamanlarda çalıştırılmış ve dozlar üzerinde meteorolojik koşullar kadar bitkilerin vejetasyon döngülerinin de önemli olduğu belirlenmiştir. Akkuyu NGS'de olabilecek ciddi bir kaza senaryosuna göre, ortalama alışkanlıklara sahip yetişkinlerin dozları kazadan 1 yıl sonrasında 3.374 mSv ve ömür boyu ise 9.706 mSv olarak hesaplanmıştır. Sinop NGS'de olabilecek ciddi kazada ise dozlar daha yüksek bulunmuştur. Cs-134, Cs-137 ve I-131 doza en cok katkı yapan izotoplar olarak, tahıllar, inek sütü, tavuk eti, meyveler, koyun eti, dana eti, meyveli ve köklü sebzeler doza en çok katkı yapan gıdalar olarak tanımlanmıştır. Akkuyu nükleer santralinde meydana gelebilecek ciddi bir kaza için en fazla birikimin olduğu grit, en fazla doza katkıda bulunan radyoizotoplar ve gıda maddeleri için LHS metodu ile dozlardaki ve aktivite konsantrasyonlarındaki belirsizlikler hesaplanmıştır. Ayrıca, yukarıda bahsedilen parametreler arasından LHS metodu ile kısa dönem ve yaşam boyu dozlar üzerindeki en çok etkin olan parametreleri ortaya çıkarmaya yönelik korelasyon teknikleri kullanılarak hassasiyet analizleri de yapılmıştır. Yaşam boyu dozların üzerinde Cs'nin toprak-bitki ve inek sütündeki transfer faktörleri, harici radyasyon için azaltım faktörü, dana eti ve tahıl tüketim miktarının oldukça etkili olduğu görülmüştür. Kısa dönemli dozlar üzerinde ise iyodun inek sütündeki transfer faktörü ve çimenin radyonüklitleri tutma katsayısı da etkindir.Item Difüzyonun iki boyutlu uzayda cellular automaton ile incelenmesi(Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997-07) Turhan, Şeref; Aktekin, Nevzat; 20000; TAEK-ANAEMChopard-Droz-Kolb cellular automatom diğer simülasyon yöntemlerine karşı hız üstünlüğüne sahiptir. Ancak, bu cellular automatonda iki boyutlu uzay için sadece birkaç nicelik, sonsuz örgüyü temsil etmek üzere bir tane örgü üzerinde} hesaplanmaktadır. Diğer simülasyon yöntemlerinin yerme kullanılıp kullanılamayacağına karar verilebilmesi için, değerleri iyi bilinen niceliklerin tümüne karşı denenmesi gerekmektedir. Çünkü bu cellular automatonın dayandığı kuraldan yola çıkılarak ulaşılan diferansiyel denklem, difüzyon denklemine ek bir terim içermekte, ve bu terimin hangi niceliğin değerine ne kadar katkı getireceği önceden bilinememektedir. Simülasyonlar, cephe oluşturan difüzyon için, iki boyutlu uzayda ve kare gözlü örgüde, difüzyon doğrultusuna dik örgü kenarı ve kaynak ile tuzak arasındaki uzaklık sistemli biçimde değiştirilerek, yapılmaktadır. Simülasyon sonucunda hesaplanan nicelikler şunlardır: Perkolasyon eşiği, dinamik üs, “sonsuz” küme ve difüzyon cephesinin ffaktal boyutları, difüzyon cephesi ile ilgili αN ve αδ üsleri, perkolasyon teorisindeki v ve β kritik üsleri ve difüzyon sabiti. Bu değerlerin tümü, mevcut simülasyon, perkolasyon teorisi ve analitik çözüm sonuçlan ile uyum içindedir. Buna göre Chopard-Droz-Kolb cellular automatom diğer difüzyon simülasyon yöntemleri yerine kullanılabilir.Item Enerji dağınımlı x-ışını floresans (EDXRF) ile bileşiklerdeki kimyasal kaymanın incelenmesi(Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2005) Kalaycı, Yakup; Mutlu, Haluk; TAEK-SANAEMBu çalışmada enerji dağınımlı X-ışını floresansı (EDXRF) yardımıyla Ni-Si ikili sisteminde alaşım etkisinin nikelin K-kabuğu floresans veriminde, Kp/Ka şiddet oranında ve tesir kesitinde oluşturduğu etkiler incelenmiştir. Sonuçlar, bazı Ni-Si alaşımları için mevcut elektronik yapı hesaplamalarından elde edilen sonuçlar, Ni’nin 3d-elektronik şekillenimi cinsinden tartışılmıştır.Item Heuristic rules embedded genetic algorithm for in-core fuel management optimization(The Pennsylvania State University, The Graduate School, Department of Mechanical and Nuclear Engineering, 2006-05) Alim, Fatih; Ivanov, Kostadin N.; Bölüm YokThe objective of this study was to develop a unique methodology and a practical tool for designing loading pattern (LP) and burnable poison (BP) pattern for a given Pressurized Water Reactor (PWR) core. Because of the large number of possible combinations for the fuel assembly (FA) loading in the core, the design of the core configuration is a complex optimization problem. It requires finding an optimal FA arrangement and BP placement in order to achieve maximum cycle length while satisfying the safety constraints. Genetic Algorithms (GA) have been already used to solve this problem for LP optimization for both PWR and Boiling Water Reactor (BWR). The GA, which is a stochastic method works with a group of solutions and uses random variables to make decisions. Based on the theories of evaluation, the GA involves natural selection and reproduction of the individuals in the population for the next generation. The GA works by creating an initial population, evaluating it, and then improving the population by using the evaluation operators. To solve this optimization problem, a LP optimization package, GARCO (Genetic Algorithm Reactor Code Optimization) code is developed in the framework of this thesis. This code is applicable for all types of PWR cores having different geometries and structures with an unlimited number of FA types in the inventory. To reach this goal, an ıv innovative GA İs developed by modifying the classical representation of the genotype. To obtain the best result in a shorter time, not only the representation is changed but also the algorithm is changed to use in-core fuel management heuristics rules. The improved GA code was tested to demonstrate and verify the advantages of the new enhancements. The developed methodology is explained in this thesis and preliminary results are shown for the VVER-1000 reactor hexagonal geometry core and the TMI-1 PWR. The improved GA code was tested to verify the advantages of new enhancements. The core physics code used for VVER in this research is Moby-Dick, which was developed to analyze the VVER by SKODA Inc. The SIMULATE-3 code, which is an advanced two- group nodal code, is used to analyze the TMI-1.Item Işınlamanın hamburger köftelerinin kalite kriterleri, raf ömrü üzerine etkisinin incelenmesi ve hamburger köftelerde ışınlamanın tespiti(Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Gıda Mühendisliği, 2010) Aylangan Yaralı, Ayça; Aylangan, Ayça; Vural, Halil; TAEK-SANAEMBu çalışmada, % 0,8 oranında NaCI içeren hamburger köftesi örnekleri dana kıyması kullanılarak üretilmiş ve örnekler ikiye ayrılarak bir partiye Escherichia coli suşu aşılanmıştır. Tüm örneklere 0,4 kGy; 0,8 kGy ve 1,2 kGy olmak üzere üç farklı ışınlama dozu uygulanmıştır. İki farklı depolama sıcaklığında (+4 °C ve -12 °C) sırasıyla 8 ve 30 gün depolanan örneklerde ışınlama dozunun Toplam mezofilik aerobik bakteri sayısı (TMAB) ve özellikle E. coli’ye etkisi incelenmiştir. Ayrıca, tüm örneklere pH ve ürünün oksidasyon seviyesini belirlemek amacıyla tiyobarbütirik asit (TBA) analizi uygulanmış, protein yapısındaki değişimler Azalan Tam Yansıma Spektroskopisi (ATR- FTIR) ile belirlenmiştir. Örneklerde duyusal analiz yapılmış, elde edilen sonuçlar renk ve tekstür ölçümleri ile desteklenmiştir. Hamburger köftelerde ışınlamayı tespit etmek amacıyla deoksiribonükleik asit (DNA) komet analizi ve yağ içeren ışınlanmış gıdalarda oluşan 2- alkilsiklobütanonların gaz kromatografi / kütle spektrometresi ile analizinden elde edilen sonuçlar değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, E. coli için D10 değeri 0,55 olarak bulunmuştur. Aşılama yapılmamış örneklerde 1,2 kGy’lik ışınlama dozunun E. coli populasyonunu etkisiz hale getirdiği gözlenmiştir. TMAB sayımında ise 1,2 kGy’lik dozun mikroorganizma sayısında 2 log düzeyinde bir azalmaya yol açtığı bulunmuştur. TBA analizi sonucunda, +4 °C’da depolanan örneklerde 3,18 - 1,03 mg malonaldehit/kg örnek, -12 °C’da depolanan örneklerde ise 1,78 - 1,03 mg malonaldehit/kg örnek aralığında tespit edilen TBA değerleri ürünün tüketiminde bir olumsuzluk yaratmayacaktır. Soğutma sıcaklığında (+4 °C) depolanan örneklerde depolama zamanı ve ışınlama dozunun pH’ya etkisi önemsiz bulunurken, -12 °C’da depolanan örneklerde doz ve zamanın etkisi önemlidir. Işınlama dozlarının protein yapısındaki a-sarmal ve p-düzlemsel tabakanın % değerleri ve a-sarmal/p- düzlemsel tabaka oranında önemli bir farklılığa yol açmadığı bulunmuştur. DNA komet analizi sonucunda depolamanın 0.günü kontrol örneğinde kuyruk oluşumu gözlenmezken, 0,4; 0,8 ve 1,2 kGy ışınlanan örneklerde doza bağlı olarak artan kuyruk oluşumu dikkati çekmektedir. İki depolama sıcaklığında, depolama süresi boyunca kontrol örneğinin DNA’sında kuyruk oluşumu gözlenmiştir. Uygulanan depolama sıcaklıklarının ışınlanan örneklerde 2-dodesilsiklobütanon’nun (2-dDCB) oluşumu ve teşhisi açısından bir farklılık yaratmadığı gözlenmiştir. Depolama süresinden bağımsız olarak kontrol örneğinde 2-dDCB tespit edilmemiştir. Uygulanan düşük ışınlama dozlarının tekstür ve renk parametrelerine etkisi önemsizdir. Panelistler eşliğinde yapılan duyusal analiz sonucunda da uygulanan ışınlama dozlarının duyusal özelliklere etkisi önemsiz bulunmuştur.Item Keratin içeren biyolojik örneklerin değişik tür ve enerjilerdeki radyasyon maruziyetinde dozimetre olarak kullanım potansiyellerinin araştırılması(Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Biyofizik Ana Bilim Dalı, 2011-12) Tepe Çam, Semra; Seyhan, Nesrin; Korkmaz, Mustafa; TAEK-SANAEMItem Nötron spektrometresi ile tomografi ve hacimsel malzemelerin tahribatsız analizi(İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999-10) Reyhancan, İskender Atilla; Güven, H. Hüseyin; 10502; TAEK-ÇNAEMYıllardır terörizm amaçlı kullanılan patlayıcıların veya kaçakçılık maddelerinden olan narkotiklerin bagaj veya kargolarda tahribatsız olarak (veya bagaj açılmadan) yerinin kısa bir sürede tesbit edilmesi için bir çok çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmalarda farklı yöntemlerin kullanıldığı cihazlar üretilmiştir ve halen gümrüklerde hizmet vermektedirler. Bu çalışmada tahribatsız olarak hacimsel malzemelerin analizi için elektrik yükü sıfır ve giriciliği oldukça yüksek olan tek enerjili hızlı nötronlar kullanılmıştır. Nötronların üretimi için, Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi (ÇNAEM), Fizik Bölümü’nde faal halde bulunan 150 kV yüksek gerilime sahip düşük enerjili iyon hızlandırıcısından faydalanılmıştır. Hacimsel malzeme içinde nötronların transmisyon miktarının ölçülmesi için Nötron Uçuş Zamanı Ölçümü (TOF) tekniğinden yararlanılmıştır. Bu teknikte, nötronların üretildiği anın tesbit edilebilmesi için bir Ortak Tanecik Hedef Odası imal edilmiş ve J-15 hızlandırıcısına monte edilmiştir. Böylelikle nötrona enerji ve saçılma açısı bakımından bağımlı olan alfa taneciklerinin ölçülmesi ile nötronların hedeften çıkış anı belirlenebilmektedir. Tomografik görüntülemenin yapılabilmesi için daha önce ÇNAEM Fizik Bölümünde geliştirilmiş olan ve dört kısımdan oluşan Bilgisayarlı Tomografi programı kullanılmıştır. Bu program belli boyuttaki nötron demetinin malzeme içinde transmisyon miktarının belirlenmesi ile alınan sayımları değerlendirerek görüntüleme yapmaktadır. Bu nedenle programa uygun olarak nötron demetinin elde edilebilmesi için bir kolimatör sistemi geliştirildi. Dedeksiyon ve kolimatör sisteminin test edilmesi için çeşitli elementlerin 14 MeV enerjili nötronlar için toplam etki kesitleri ölçüldü. Ölçüm için hem nötron uçuş zamanı yöntemi (TOF) hemde nötron spektrumunu açma yöntemi kullanılmıştır. Her iki yöntem ile yapılan ölçümlerin hemen hemen birbirine yakın olduğu ve ENDF B-VI (Evaluated Nuclear Data File) ile uyuştuğu görülmüştür. Seçilen çeşitli yoğunluklardaki malzeme topluluğunun (polietilen, alüminyum, demir, kurşun) tomografik olarak görüntülemesi için bir benzeşim (simülasyon) görüntüsü elde edildi. Böylelikle seçilen dönme açısı için yapılan öteleme hareketleri ile alınan sayımların tomografi programı ile değerlendirilmesi yapıldı ve görüntü elde edildi. Alınan görüntü ile hem boşluklar hem de yoğunluk farklılıkları ortaya çıkarılmış oldu.Item Radyasyonla sterilize edilen sefem grubu bazı antibiyotiklerde oluşan radikalik ara ürünlerin karakterizasyonu(Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Fizik Mühendisliği Anabilim Dalı, 2010) Yürüş, Sevgi; Korkmaz, Mustafa; TAEK-RSGDFarmasötiklerin sterilizasyonları için iyonize edici radyasyon kullanımının artması bu ürünlerin radyasyonla sterilize edilebilirliğini araştıran çalışmaların artmasına yol açmıştır. Radyasyonla sterilizasyonun bir çok avantajının yanında, ışınlama sonucu örneklerde değişik yapı kinetik özelliklerine sahip radikalik araürünlerin oluşması bu sterilizasyon tekniğinin en önemli dezavantajlarından biridir. Dolayısı ile bu dezavantajın ortadan kaldırılması için sözkonusu olan araürünlerin karakterize edilmeleri gerekir. Bu çalışmada; termal duyarlıkları nedeniyle klasik yöntemlerle sterilize edilmeyen ve yaygın kullanım alanına sahip sefalosporin grubuna giren sefaleksin monohidrat (SEM); seftriakson disodyum (SEDS); sefoperazon sodyum (SES) ve sefadroksil monohidrat (SEMH) gibi dört farklı antibiyotiğin radyasyonla sterilize edilip edilemeyecekleri, gama ışınlarına tutulan bu örneklerde oluşan radikalik yapıdaki araürünler karakterize edilerek belirlendi. Bu amaca yönelik olarak, katı haldeki antibiyotik örnekleri, radyasyonla sterilizasyon için izin verilen 0.5-25 kGy doz aralığında gama ışınlarına tutularak oluşan araürünlerin özellikleri başta ESR olmak üzere UV ve IR gibi spektroskopik ve DSC termal tekniği yardımı ile incelendi. Işınlanmamış halde tüm örneklerin ESR sinyaline sahip olmadıkları buna karşın, en düşük doz değerlerinde ışınlanmış olanların bile basit yapıda ESR spektrumuna sahip oldukları belirlendi. Işınlanmış SEM ve SEMH antibiyotiklerinin, gama ışınlarına tutulmuş birçok sefalosporinde olduğu gibi, tam olarak çözünmemiş bir dublet görünümü sergileyen bir spektruma sahip oldukları gözlendi. SEDS ve SES antibiyotiklerinin ise düşük manyetik alan bölgesinde ortaya çıkan bir omuzun eşlik ettiği, daha çok singlet görünümü sergileyen bir ESR spektrumuna sahip oldukları görüldü. ESR incelemeleri, kaydedilen deneysel spektrumlardan belirlenen rezonans tepe ve çukurlarına karşı gelen sinyal şiddetleri ile çift integral alarak hesaplanan iv soğurma spektrumu altında kalan alanın değişik deneysel koşullar altında nasıl değiştikleri esas alınarak yürütüldü. İncelenen örneklerin ESR spektrum şekillerinin ilgilenilen aralıkta (0.5-25 kGy) dozdan ve örnek sıcaklığından bağımsız olduğu bulundu. Sinyal şiddetlerinin, örnek türüne bağlı olarak, homojen veya homojen olmayan mikrodalga (MD) doyum davranışı sergiledikleri görüldü. Hem oda hem de düşük sıcaklık MD doyum bulguları esas alınıp veri uyarlama yolu ile gözlenen deneysel spektrumlara katkı getiren kökçelerin türleri ve bu kökçelerin ölçümü yapılan niceliklere getirdikleri katkıların ağırlık oranları (I0i), durulma (P0i) ve homojensizlik (b0i) parametreleri hesaplandı. Bu bulgular değerlendirilerek incelenen dört tür antibiyotikte de en az iki değişik türde radikalin oluştuğu sonucuna varıldı. Düşük ve yüksek sıcaklıklarda spektrum şeklinin korunduğu dolayısı ile, incelemenin yürütüldüğü sıcaklık aralığında (110 K-400 K), ışınlama sonucu oluşan radikallerin başka radikallere dönüşmediği yargısına varıldı. Ancak tüm radikallerin oda sıcaklığında bile sönüme uğradıkları ve bu sönümün başlangıç evresinde çok hızlı olduğu ilerleyen dönemlerde sönüm hızlarının yavaşladığı görüldü. Yüksek sıcaklıklarda gerçekleştirilen tavlama deneyleri bulgularından sıcaklık arttıkça kökçe sönüm hızının arttığı belirlendi. Tavlama deneyleri bulgularından radikal sönümü ile ilgili aktivasyon enerjileri hesaplandı ve bunların çoğu organik kökenli radikaller için literatürde belirlenmiş olan aralığa düştükleri belirlendi. Değişik doz değerlerinde ışınlanan örneklerin doz-cevap eğrileri oluşturularak bu bulguları en iyi biçimde tanımlayan fonksiyonlar belirlendi. Bu fonksiyonlar kullanılarak radyasyon dozunun SEM ile en fazla %10, SEDS ile en fazla %7, SES ile en fazla %8 ve SEMH ile ise en fazla %6.7’lik bir yanılgı payı ile ölçülebileceği belirlendi. İncelenen antibiyotiklerin gama radyasyon verimlerinin, sözkonusu olan doz aralığında, düşük olduğu (G(SEM)= 0.32; G(SEDS)=0.10; G(SES)= 0.32 ve G(SEMH)=0.15) ve dolayısı ile radyasyonla sterilizasyona izin verilen 25 kGy’lik radyasyon dozunda ışınlanan bir örnekte bile ortaya çıkan moleküler yıkımın kabul edilebilir düzeyde kaldığı, bu nedenle sözkonusu olan antibiyotiklerin radyasyonla sterilize edilebilecekleri sonucuna varıldı. İncelenen antibiyotiklerin, 250 keV-20 MeV’luk foton enerjisi aralığında, kütle enerji soğurma katsayılarının yumuşak dokununkine çok yakın olması,(ölçüm alt limitlerinin geliştirilmesi durumunda), sözkonusu antibiyotiklerin sağlık alanında uygulamalarda karşılaşılan dozların ölçümünde de kullanılabileceğini gösteren bir bulgu olarak değerlendirildi. Işınlanmış ve ışınlanmamış örneklerin IR spektrumları kendi içlerinde değerlendirilerek ışınlama ile ortaya çıkan yıkımların moleküllerin hangi kesimlerinde oluştuğu araştırıldı. Elde edilen bulgular ESR bulguları ile birlikte değerlendirilerek her örnek türü için kökçe modeli önerileri yapıldı. Bu yolla, ışınlama sonucu oluşan kökçelerin ESR spektrokopik parametreleri belirlenip karakterizasyonları yapıldı. UV ve DSC ölçüm tekniklerinin örneklerde oluşan moleküler yıkımların belirlenmesi konusunda gerekli duyarlığa sahip olmadıkları, ışınlanmış örnek spektrumları ve termogramları arasında anlamlı sayılabilecek ve yönlendirici nitelikte farklarının oluşmadığı belirlendi.Item Radyo frekans dörtkutuplu proton hızlandırıcı sisteminin tasarımı, üretimi ve testleri(Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Fizik Anabilim Dalı, 2019-06-20) Türemen, Görkem; Türköz, Şemsettin; Ünel, Gökhan; 0000-0003-0725-3046; TAEK-Radyasyon ve Hızlandırıcı Teknolojileri Dairesi BaşkanlığıGünümüzde proton hızlandırıcıları, tahribatsız malzeme analizi ve radyasyon testlerinden, kanserli dokuların tanılanması ve tedavi edilmesine, hızlandırıcı sürümlü sistemlerden, temel bilim araştırmalarına kadar bir çok alanda kullanılan araçlardır. Bu aracın ülkemizde de kullanılabilir duruma gelmesinin sağlanması amacıyla, TAEK bünyesinde gerçekleştirilen SPP kapsamında yerli bir proton hızlandırıcı sistemi kurulmuştur. Protonları 1.3 MeV'ye çıkaracak bir RFQ kovuğunun hayata geçirilmesi için gerekli olan; iyon kaynağı, düşük enerjili demet taşıma hattı, RF güç kaynağı ve RF iletim hattı gibi bir çok bileşen tasarlanmış, üretilmiş ve devreye alınmıştır. Ek olarak RFQ kovuğunun tasarımı ve üretimi tamamlanmış, devreye alma süreci ise devam etmektedir. Bu tezde, SPP kapsamında yazar tarafından gerçekleştirilmiş olan demet hattı ve RF bileşenlerinin tasarım, üretim ve test çalışmaları açıklanacaktır.Item Sulardan organik ve anorganik atıkların uzaklaştırılması(Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Analitik Kimya Anabilim Dalı, 1999) Karakelle, Bektaş; Tunçay, Melda; TAEK-ÇNAEMBu çalışmada sulardaki bazı anorganik ve organik kirliliklerin giderilmesi araştırıldı. Anorganik kirliliklere örnek olarak Zn, Cd, Co, Ni metallerinin iyonları ve organik kirliliğe örnek olarak acidol ile çalışıldı. Çevreye büyük zararlar verdiği bilinen bu kirliliklerin sulu çözeltilerden uzaklaştırılması için adsorpsiyon ve denge diyaliz yöntemleri kullanıldı. Adsorpsiyon çalışmalarında doğal bir adsorban olarak Bolu-Göynük yöresi bitümli şiştleri seçildi. Sularda anorganik kirlilik olarak bulunan iki değerlikli metal iyonlarının (Zn, Cd, Co, Ni) adsorpsiyon verilerinin Freundlinch, Langmuir ve Dubinin izotermlerine uygunluğu, pH ve sıcaklığın adsorpsiyon kapasitesine etkisi, zamana karşı yüzde uzaklaştırma, kolon verimleri ve desorpsiyon hızları araştırıldı. Langmuir adsorpsiyon izoterminin çalışılan tüm metal iyonlan için en yüksek korelasyon katsayısı verdiği bulundu. Metal iyonlarının y aim ve karışımlardan adsorpsiyon yüzdeleri karşılaştırıldı. Suda Anorganik kirlilik olarak bulunan iki değerlikli metal iyonlarının (Zn, Cd, Ni, Co) suda iyonlaşabilen bir Ligantla Dietilentriaminpentaasetik asit (DTPA) kalıcı kompleksleri oluşturularak, suda iyonlaşabilen katyonik bir polielektrolit olan PDADMAC tarafında elektrostatik olarak tutulması denge diyaliz yöntemiyle çalışıldı. Metallerin tek başına ve birlikte bulundukları ortamlar için diyaliz sonuçlan karşılaştırıldı. Bu metal iyonlarının denge diyaliz yöntemiyle uzaklaştmlmasma ortamda Cr04 ' , Ca ve Mg iyonlarının bulunmasının etkisi de araştıldı. DTPA, PDADMAC kanşımmın çalışılan metal ionlannı uzaklaştırmada etkili olduğu saptandı. Addolun sulu ortamdan meşe talaşı ve aktif karbon yüzeyinde adsorpsiyonu çalışıldı ve sonuçlar Langmuir izotermine uygulandı. Acidol’un PDADMAC tarafından tutunarak sulu ortamda denge diyaliz yöntemiyle uzaklaştırılması çalışıldı.Item Taç eterli bir salisilaldimin schiff bazı sentezi ve Co(II), Cu(II), Ni(II) ve UO2(VI) ile komplekslerinin incelenmesi(İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1988-06) Can, Şevket; Bekaroğlu, Özer; TAEK-ÇNAEMBu çalışmada, 1,2-dihidroksibenzen'den başlanarak benzo[15-crown-5] ve 4'-hidroksibenzo[15-crown-5] literatürde verilen metodlarla elde edilmiştir. 4'-Hidroksibenzo[15-crown-5] ve hekzametilentetramin, trifluoroasetik asit içinde refluks edilerek 4'-hidroksi-5'-formilbenzo[15-crown-5] sentezlenmiştir. Bu bileşiğin etilendiamin ile alkolde kondensaayonundan 1,2-bis(4'-hidroksibenzo[15-crown-5]-5'-iminil)etan ligandı elde edilmiştir. Hem salisilaldimin hem de taç eter grupları ihtiva eden bu ligandın Co(II), Cu(II), Ni(II) ve U02(VI) metallerinin asetatları ile uygun solventlerde muamelesinden, tekabül eden kompleksler hazırlanmıştır. Ligandın önce NaN03 ve ardından metal asetatlarla muamelesinden, hem geçiş metali hem de Na+ ihtiva eden kompleksler izole edilmiştir. Kobalt kompleksinin DMSO'daki çözeltisinin kuru hava ile muamelesinden µ-perokso-dikobalt kompleksi elde edilmiştir. Komplekslerin Calvin-Bjerrum pH-titrasyon tekniğinden elde edilen verileri kullanarak Irving-Rossotti metoduna göre yapılan hesaplamalardan stabilite sabitlerinin LCu>LU02>LNi>LCo sırasında olduğu bulunmuştur. Ligand ve komplekslerin yapıları elementel analiz, nmr, ir, uv spektrumlarından alınan verilere göre aydınlatılmaya çalışılmıştır.Item Theoretical investigation of conjugate condensation heat transfer inside vertical tubes(Middle East Technical University, Department of Mechanical Engineering, 2010-09) Köse, Serhat; Yeşin, Orhan; TAEK-TDDüşey tüpler içerisinde film yoğuşması ile ilgili kuramsal çalışmalarda, sınır koşulu olarak tüp duvarının iç yüzeyinde bilinen bir sıcaklık dağılımı kabul edilir. Oysa, gerçekte, tüp duvarındaki ısı iletimi ile tüp içinde yoğuşan akışkan arasında ısıl bir etkileşim vardır ve tüp boyunca iç yüzey sıcaklık dağılımı önceden sınır koşulu olarak bilinmez. Bilinmeyen sıcaklık profili ise bu ısıl etkileşim göz önüne alınarak belirlenmelidir. Diğer bir deyişle, tüp duvarındaki ısı iletim eşitliği ile yoğuşan akışkanın enerji eşitliği birlikte düşünülerek bağlaşık hale getirilmelidir. Bu nedenle, bu problem “eşlenik yoğuşmalı ısı aktarımı” olarak adlandırılmıştır. Eşlenik yoğuşmalı ısı aktarımına bağlı olarak endüstriyel uygulamalarda, bir tüp ile birbirinden ayrılmış iki farklı akış vardır. Tüp içinden akan buhar yoğuşurken, tüp dışındaki akışkan ters yönde akarak ısınır. Temel uygulamalardaki ve pratikteki önemi nedeniyle, bu doktora çalışmasında, dış yüzey duvarından soğutulan düşey bir tüp içerisinden akan su buharının yoğuşması eşlenik ısı aktarım problemi olarak ele alınmıştır. Yoğuşma tüpü üzerindeki bilinmeyen duvar sıcaklık değerleri, tüp içinde yoğuşan sıvı sınır tabakası ve tüp dışındaki akış bağlaşık olarak birleştirilmiştir. Eşlenikli yoğuşma ısı aktarım modelini içeren, ZEC isimli bir bilgisayar programı FORTRAN 90 dilinde geliştirilmiştir. Bu program, çeşitli deneysel veri tabanları ile karşılaştırılarak, geliştirilen programın ve içerdiği modellerin bir değerlendirmesi de ayrıca yapılmıştır. ZEC programı ile geniş bir aralığı içeren deneysel sonuçların karşılaştırmaları yapıldığında, bu karşılaştırmalar neticesinde sonuçların tatminkar bir biçimde örtüştüğü görülmüştür. Bu nedenle, geliştirilmiş olan ZEC programı, tüp içi yoğuşturucuların öncül tasarımlarında kullanılabileceği gibi halen çalışmakta olan tüp içi yoğuşturucuların işlevlerini yerine getirme değerlendirmeleri için de kullanılması söz konusudur.Item Türk hızlandırıcı kompleksi projesi kapsamında sase ve osilatör modda serbest elektron lazerinin genel tasarımı(Ankara Üniversitesi, Fizik Mühendisliği Anabilim Dalı, 2007) Yiğit, Şenay; Yavaş, Ömer; TAEK-RSGDBu çalışmada, lineer hızlandırıcılara dayalı serbest elektron lazeri (SEL) üretimi için optimizasyon çalışması yapılmıştır. Somut uygulama olarak Türk Hızlandırıcı Merkezinde (THM) yer alması planlanan SEL demetleri için parametre optimizasyonu yapılmış ve uygulama alanları tartışılmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde lineer hızlandırıcıların ana donanımları ve bu hızlandırıcılara dayalı serbest elektron lazerinin fiziği, SEL modları ve optimizasyon için gerekli koşullar sunulmuştur. Bu modlarda dünyada çalışan bazı laboratuvarların parametreleri optimizasyon koşulları açısından test edilmiştir. Türk Hızlandırıcı Merkezinde yer alması planlanan SEL demetleri için kendiliğinden genlik artımlı yayınım (SASE) ve Osilatör modda tasarım geliştirilmiştir. SEL üretimi Türk hızlandırıcı Merkezi projesi kapsamında linak-halka tipli elektron-pozitron çarpıştırıcısına dayanan phi (φ ) ve charm (c) fabrikalarının lineer elektron hızlandırıcısına dayandırılmıştır. Bu parçacıkların üretilmesi için gerekli elektron demet enerjileri sırasıyla 130 ve 1000 MeV olarak seçilmiştir. Çarpıştırıcı modunda kullanılan linak parametrelerinin aynı zamanda SEL modunda kullanılabilmesi için gerekli optimizasyon çalışmaları yapılmış ve hızlandırıcı modüller arasına uygun sayıda paketçik sıkıştırıcısının yerleştirilmesi ile SEL üretimi için gerekli elektron demet parametrelerinin elde edilebileceği gösterilmiştir. SASE SEL optimizasyon çalışması CERN CLIC Sürücü Demeti içinde test edilmiş ve elde edilecek SASE SEL’in CLIC*LHC dayalı SEL*Çekirdek çarpıştırıcısı için kullanılması öngörülmüştür. 130 MeV için osilatör modda SEL optimizasyonu yapılarak gerekli salındırıcı ve optik kavite parametreleri belirlenmiştir. Tez çalışmasında dünyadaki uygulamalarda dikkate alınarak SASE ve Osilatör SEL için kullanım alanları detaylıca irdelenmiştir.Item X-ışını kırınımı yöntemi ile bazı schiff bazı ve fosfazen ligandlarının kristal yapı analizleri(Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Fizik Anabilim Dalı, 2002) Akduran (Calınlı), Nurcan; Hökelek, Tuncer; TAEK-SANAEMBu çalışmada, aşağıdaki makrosiklik Schiff bazı ligandları ile monomerik, trimerik ve tetramerik fosfazenlerin kristal yapıları, tek kristal X-ışınları kırınımı yöntemiy le belirlenmiştir. Yapıların çözümlerinde; Enraf-Nonius CAD4 difraktometresinde toplanan şiddet verileri MolEN ve kişisel bilgisayarlar için geliştirilmiş WinGX paketindeki SHELXS97 ve SHELXL97 kristal yapı çözüm ve arıtım programları kullanılarak değerlendirilmiştir. Molekül içi ve moleküller arası etkileşmelerin belirlenmesinde PARST97 programı kullanılmıştır. Moleküler diyagram ve şekiller ise CHEMWIND ve ORTEP3 programları kullanılarak çizilmiştir. I) 1,5-Di[N-2-oksifenil-salisiliden]-3-oksapentan (C(30)H(28)N(2)O(5)) II) 2,6-Dioksa-14,18-diazatrisiklo [18,4,0,0(7,12)]-tetrakosa-7,9,11, 20,22, 24(1 )-hegzaen (C(20)H(26)N(2)O(2)) III) 3,4,6,7,15,16,17,18,19,20,21,27-Dodekahidro-2,5,8-trioksa- 16,20-diazatrisiklo [20.4.1(16,20)0.0(9,14)] heptakosa-9,11,13,22,24,26(1)- hegzaen (C(22)H(28)N(2)O(3)) IV) 3,4,6,7,15,16,17,18,19,20,21-Undekahidro-2,5,6-trioksa-16,20-diazatrisiklo [20.4.0.0(9,14)] hegzakosa-9,11,13,22,24,26(1)- hegzaen (C(21)H(28)N(2)O(3)) V) 15,21 -Bis(dietoksifosfinol)-2,5,8-trioksa-16,20-diaza-trisiklo[20.4.0.0(9,14)] hegzakosa-9,11,13,22,24,26(1 )-hegzaen-Etilfosfonik Asit-Su (1/1/1) (C(31)H(55)N(2)O(13)P(3)) VI) 15,21 -Bis{2-[(hidroksi)(metoksi)fosforîl]}-2,5,8-trioksa-16,20-diazatrisiklo [20.4.0.0(9,14)]hegzakosa-9,11,13,22,24,26(1 )-hegzaen-Su (1/2) (C(23)H(34)N(2)O(9)P(2).2H(2)O) VII) 2,4-[2,2'-Metilenbis(4-nitrofenoksi)]-2,4,6,6-tetrakloro-siklo-2λ(5),4λ(5),6λ(5)- trifosfazatrien(ansa) (C(13)H(8)CI(4)N(5)O(6)P(3)) VIII) 2,4,4,6,6-Pentakloro-2-(2,4,6-trimetilfenoksi)siklo 2λ(5),4λ(5),6λ(5)-trifosfazatrien (C(9)H(11)N(3)OP(3)CI(5)) IX) N-[Bis(2,4,6-trimetilfenoksi)fosfinol]-P,P,P-tris(2,4,6-trimetil-fenoksi) fosfazen (C(45)H(55)NO(6)P(2)) X) trans-2,6-Bis(n-propilamino)-2,4,4,6,8,8-hegza-tert-butilaminosiklo-2λ(5),4λ(5), 6λ(5),8λ(5) -tetrafosfazatetraen (C(30)H(76)N(2)P(4))Item Yanma koşullarının kömürdeki eser elementlerin davranışlarına etkisi(Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2003) Öztürk, Neşet; Özdoğan, Z. Sibel; TAEK-ÇNAEMTürkiye’nin fosil eneği kaynaklan arasında en önemli birincil eneği kaynağı toplam rezervi, 8 milyar tonu aşan linyit kömürüdür. Türkiye’de halen elektrik enerjisinin % 18’i termik santrallerden, kömürün yakılması sonucu elde edilmektedir. Kömürün yakılarak enerji elde edilmesi, SOa, NOx ve katı partikül emisyonları gibi çeşitli çevre problemlerini beraberinde getirmektedir. CO2 emisyonları da günümüzde iklim değişikliği açısından önem kazanmıştır. Kömürün içerisindeki minerallerin kalitatif ve kantitatif olarak bilinmesi, çevresel etkiler, geri kazanım, korozyon, ısı transferi gibi konular açısından gereklidir. Eser elementler, hem çevresel etki hem de geri kazanım açısından önemlidirler. Gerek kömür özelliklerinin, gerekse yanma koşullarının (hava fazlası, yakma sıcaklığı), eser element emisyonlan/dağılımları üzerine etkisi vardır. Çeşitli veri tabanlarında yapılan kaynak araştırmaları, ülkemizde bulunan kömürlerde eser elementlerle yapılmış çalışma sayısının azlığına işaret etmektedir. Diğer yandan, özellikle son on yılda, kömür ve küllerde eser elementlerin davranışlarının araştırılmasına yönelik çalışmalar, gelişmiş ülkelerde büyük bir hız kazanmıştır. Bu çalışmada, Afşin-Elbistan, Yatağan, Tunçbilek linyit numuneleri çalışma kapsamına alınmıştır. Linyit numuneleri, rezerv miktarları, termik santrallerde kullanılıyor olmaları, daha önce bu linyitlerle ilgili herhangi bir veri olmaması ve kül içeriklerinin farklılıklar göstermesinden dolayı, seçilmişlerdir. Temsili linyit numuneleri, ASTM ve DB olmak üzere iki farklı yanma ortamında, sırasıyla (750, 830, 950 °C) ve (750, 800, 820, 830, 840, 860, 900, 950 °C) olmak üzere 8 farklı sıcaklıklarda yakılmışlardır. Temsili linyit numunelerinde ve bu linyit numunelerin değişik yanma ortamında ve koşullarında yakılarak elde edilen elde edilen kül numenelerinde majör (Ca, Si, Al), minör elementler (Fe, Na, K, Mg, Ti), eser elementler (Cu, Ni, Co, Zn, Mn, Pb, Cd, Cr), Atomik Absorpsiyon Spektrofotometresiyle ölçülmüştür. AAS ile ölçülen major, minör ve eser element konsantrasyonları, WDXRF, ICP-AES, EDXRF teknikleri ile elde edilen sonuçlarla da karşılaştırılmış ve sonuçların uyum içinde oldukları gözlenmiştir. Sonuçlar, yanma ortamına, yanma koşullarına, (% kül) ve özellikle sıcaklığına bağlı olarak eser majör, minör ve eser element konsantrasyonlarının külde değiştiğine işaret etmiştir. Temsili linyit kömür numunelerinin ve bu linyit kömürlerinin (ASTM ve DB) yanma ortamlarında ve yanma koşullarında elde edilen kül numunelerinin FT-ir spektrumlarında, Ca bileşiklerinin nasıl bir davranış gösterdikleri konusunda ipuçları elde edilmiştir. Yakma koşullarının ve özellikle sıcaklığın külün bileşimi üzerine etkisinin olduğu saptanmıştır. Elde edilen sonuçlar, aynı numunelerin XRD spektrumları sonuçlan ile karşılaştırılmış ve sonuçları kendi içerisinde uyumlu olduğu gözlenmiştir. Temsili kömür numunelerinde, 5 farklı yöntemle ölçülen major, minör ve eser element konsantrasyonları kullanılarak, teorik olarak kül’de ve yanma sonucu gaz fazına geçen element konsantrasyonları, kütle eşitlikleri kullanılarak teorik kullanarak hesaplanmıştır. Termodinamik denge esasına dayalı bir bilgisayar kodu (Solgasmix-PV), AE temsili linyit kömürün’de 5 farklı analiz metoduyla ölçülen major, minör ve eser element konsantrasyonları kullanarak, (C-O-H-N-X), (C-0-H-N-S-X), (C-O-H-N-Cl-X), (C-0-H-N-C1-S-X), 4 farklı sistem’de, sabit basınçta (P=1 atm), deneysel sıcaklıklar’da, (750-950 °C) çalıştırılmıştır. Ayrıca, 1103-1773 K arasındaki teorik sıcaklıklarda da major, minör ve eser elementlerin davranışları incelenmiştir. Elementlerin, gaz fazı ve kül’de dağılımlarına hava fazlalık katsayısının etkiside (HF= teorik, 1.1, 1.2) detaylı olarak incelenmiştir. Denge durumunda, gaz fazında ve külde bulunan bütün element/bileşiklerinin konsantrasyonları hesaplanmış ve bunlar teorik ve deneysel olarak elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Teorik hesaplamalar’dan elde edilen sonuçların, programdan elde edilen sonuçlarla karşılaştırıldığında, bazı elementlerin yanma ortamına ve yanma koşullarına bağlı olarak gaz fazında veya külde, bazılarının da her iki yanma ortamında teorik sonuçlarla uyumlu oldukları (% hata oranlan göz önüne alınarak) bulunmuştur. Radyoaktif elementler ise, sadece 3 adet temsili kömür numunelerinde (238U, 232Th, 40K, 226Ra) düşük sayım sistemi ile ölçülmüştür. 238U aktivitesinin sadece, Afşin-Elbistan kömür numunelerinde, Dünya ortalamalarının üzerinde olduğu bulunmuştur. Diğer radyonüklit aktivitelerinin, dünya ortalamasının altında kaldığı bulunmuştur.Item Yüksek sıcaklık süperiletkenlerde fiziksel özellikler(Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2003) Aksu, Erhan; Gencer, Ali; TAEK-SANAEMBu tez çalışmasında, Bi(1.6) Pb(0.4)Sr(2)Ca(2)Cu(3)O(10), Bi(1.84)Pb(0.34)Sr(1.91)Ca(2.03)Cu(2.06)O(10), Tl(2)Ba(2)Ca(2)Cu(3)O(10) ve Bi-2212/Ag kompozisyonlarına sahip yüksek sıcaklık süperiletken malzemelerin magnetik karakterizasyonıı, ac magnetik alınganlık ve elektriksel direnç ölçme teknikleri ile yapıldı. Bi(1.16)Pb(0.4)Sr(2)Ca(2)Cu(3)O(10) ve Bi(1.84)Pb(0.34)Sr(1.91)iCa(2.03)Cu(2.06)O(10) yüksek sıcaklık süperi(etkenleri sıvı amonyum nitrat yöntemi ile TI(2)Ba(2)Ca(2)Cu(3)O(10) süperiletkeni ise geleneksel katıhal reaksiyon metodu ile üretilmişlerdir. Bunların yanı sıra çok fılamanlı Bi-2212/Ag süperiletkeni ise, tüp içerisinde toz tekniği kullanılarak üretildi. Yapısal karakterizasyonlar, X-ışım toz kırınım (XRD) deneyleri ve taramalı elektron mikroskop (SEM) çalışmaları ile incelendi. Tetragonal kristal yapıya sahip Bi(1.6) Pb(0.4)Sr(2)Ca(2)Cu(3)O(10) ve Tl(2)Ba(2)Ca(2)Cu(3)O(10)yüksek sıcaklık süperiletkenlerinin birim hücre parametreleri sırasıyla, a=b=5.3538 A ve c=37.1137 À, a=b=3.8520 Â ve c=35.5970 Â olarak hesaplandı. Bulunan sonuçların literatürdeki sonuçlarla tutarlı olduğu görüldü. Bununla birlikte, SEM çalışması sonuçları ile malzemelere ait faz yapısı ve tanecik büyüklükleri hakkında bilgi edinilmeye çalışıldı. Yüksek sıcaklık süperiletken malzemeler üzerinde temel ve yüksek mertebeden harmonık alınganlık ölçümleri X(n) = Xn + iXn (n=1, 2, 3, 5 ve 7), 15 K-140 K sıcaklık aralığında, 8 A/m-1600 A/m alan genliklerinde vc 11 Hz-2110 Hz frekanslarda yapıldı. Tüm alınganlık ölçümleri uygulanan ac alana ve frekansa bağımlılık göstermektedir. Gözlenen bağımlılıklar Bean modeli kullanılarak analiz edildi. Sıcaklık ölçeği için sızma alanı H(p)=H(α)(1l-t)β formunda yarı-deneysel bir fonksiyon olarak bulundu Bi(16)Pb(0.4)Sr(2)Ca(2)Cu(3)O(10) için en iyi parametre değerleri H(α) = 3.3x10(4) A/m ve β=2.05 olarak elde edildi. Tek mertebeli harmonik alınganlık ölçümleri ile Bean modelinden elde edilen teorik sonuçların karşılaştırılması yapıldı. AC kayıplar Bean modeli ile hesaplandı ve deneysel verilerle karşılaştırıldı. Düşük sıcaklıklarda ve düşük alanlarda Bean modeli ile deneysel sonuçlar uyum içerisindedir. Bununla birlikte, Bean modeli yüksek sıcaklıklarda ve büyük alanlardaki davranışı açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Son olarak çok fılamanlı Bi-2212/Ag şerit süperiletken malzemesinde ac alan, fılamanlaıa dik (DİK) ve paralel (PAR) bir şekilde uygulandı. Yapılan temel harmonik alınganlık ölçümlerinde alan ve frekans bağımlılığının olduğu gözlendi. Ayrıca, ac alınganlık ölçümlerinin malzemenin alana dik ve paralel yerleştirilmesine bağımlılık gösterdiği tespit edildi.