Rapor 2000-2009 yılları
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Rapor 2000-2009 yılları by Title
Now showing 1 - 16 of 16
Results Per Page
Sort Options
Item A new heat transfer correlation for condensation in the presence of air and its implementation into Relap5/Mod3.3(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2009) Ağlar, Fahri; Tanrıkut, Ali; TAEK-TDIn the framework of safety analysis of Light Water Reactors, film condensation problems may be encountered in several situations. The passive heat removal applications in the current and the advanced water cooled reactors rely on the condensation heat transfer mode. Following the Loss of Coolant Accident (LOCA), the generation of steam can lead to rise in temperature and pressure inside the containment. In order to condense this steam and thus to limit the containment temperature and pressure, containment cooling condensers are provided in some advanced boiling water reactors (ABWR). The emergency condensers, which are located in core flooding pool, are also used in ABWR. The circuit of each condenser contains an anti-circulation loop so that practically no circulation of condensate takes place through the open lines to the reactor during normal operation. Only when there has been a drop in reactor pressure vessel (RPV) does the steam enter the condenser, with the resulting condensate being returned to the RPV [2], To make a qualified design decision for such passive safety systems utilizing condensation, a fundamental question that arises is the behavior of the steam condensation when the noncondensable (NC) gas is present. It has been well established that the presence of NC gases in the vapor can greatly inhibit the condensation process due to buildup of NC at the condensate-mixture interphase leading to a decrease in vapor partial pressure and in the interphase temperature at which condensation occurs. The theoretical analysis of the in-tube condensation in the presence of NC gas has been studied by many researchers by using different methods involving either the heat and mass transfer analogy or the boundary layer analysis methods. The former approach is generally based on the two-fluid model in which each phase is separately considered in terms of two sets of conservation equations governing the balance of mass, heat and energy. The interfacial friction factor is estimated by the single phase correlations and two phase empirical or semiempirical correlations. Other possible effects such as entrainment, deposition, suction effect, and interfacial roughness could also be taken into consideration by using suitable relations. Since the transport of mass, heat and momentum in the annular film-wise condensation with NC gas is strongly coupled with each others at the liquid-gas interface, for the systematic understanding of these transport phenomena, the boundary layer analysis, which is solving the governing equations in the gas-mixture and liquid film regions, is more helpful [3], However, it should be noted that the boundary layer solutions are not readily usable form neither for design purposes nor system analysis codes. In this study, a new correlation for vertical flow is introduced for the condensation in the presence of NC gas problem. The model of correlation is based on the Chen [4] type forced convective flow boiling correlations. Examination of Eq. (2) clearly reveals that while the first term on the right hand side is analogous to the enhancement factor, the second term could be treated as the suppression factor. The data extracted from the Middle East Technical University-Condensation Test Facility (METU-CTF) [5] were engaged to estimate the unknown parameters of Eq. (2) and the details of the data are given in Section (3.6) and Section (4). The implementation of the correlation into the R.ELAP5 code was also in the frame of the present study and this new version ofthe R.ELAP5 code is called as modified throughout the report. The comparison of wall sub-cooling of the modified R.ELAP5 results with experimental data is performed in Section (5.1). At the mid-elevation ofthe condenser tube, the deviation was found in the range of ±1% and -5% for modified R.ELAP5. However, the maximum deviation of the original R.ELAP5 is -47%. This finding implicitly reveals that the axial variation of air mass fraction at both interface and bulk is well predicted by modified R.ELAP5. The heatflux predictions and comparisons are reported in Section (5.2). Because of the air accumulation at condensate-mixture interface, the decreasing heat flux variation along the condenser tube was achieved as expected. The original R.ELAP5 code gives higher deviation, which is around 40%, than the modified version in which the deviations are hovered around 10%. The local heat transfer coefficient (HTC) variations (given in Section 5.3) corresponding to 4 bar system pressure are provided in Fig. 8 and Fig. 9 for both modified and original R.ELAP5 codes, respectively. The achieved propensity is appropriated for the theoretical background and decreasing HTC, which is mainly caused by the accumulation of air at interface, were obtained in axial direction. The maximum mean deviations acquired from the modified R.ELAP5 are much lower than the original code and are 20% and 130%, respectively. The overall comparison given in Fig. 10 also shows that the HTC prediction ofthe modified R.ELAP5 is more accurate than that of original code and most of the data points are predicted within the range ofthe uncertainty band (24%) ofthe experimentally evaluated HTC. The air mass fraction possesses vital importance for the accurate prediction of local heat flux and hence local HTCs. As discussed in Section (5.4), the deviations for the majority of data are below 5% for modified version. On the other hand, the original R.ELAP5 gives relatively higher deviations (> 25%) especially at the bottom ofthe condenser tube. The general conclusion drawn from this study is that the prediction of the modified R.ELAP5 is much better that that of original R.ELAP5.Item ASRAD 100A "Birleştirilmiş radyakmetre-dozimetre" kullanım, kalibrasyon ve bakım klavuzu(TAEK, Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi, 2007) TAEK-ÇNAEM; Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim MerkeziItem Belediye arıtılmış atıksu ve biyokatılarında bulunan mikroorganizmalar üzerine gama radyasyonunun etkisi(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2009) Emre, Zişan; Altay, Gülay; Alabay, B. Metin; Canpolat, Seyit; Vatansever, Yusuf; Mert, Hülya; Altay Çapın, Gülay; TAEK-SANAEMDünya nüfusundaki artış, atıkların azaltılması politikası ve tarımsal gereksinimler evsel nitelikli atıksuların arıtılarak tekrar kullanımını istenen bir uygulama haline getirmiştir. Arıtılmış atıksuların tarım arazilerinin sulanmasında ve biyokatıların gübre olarak kullanımında ortaya çıkabilecek çevre ve halk sağlığına ilişkin risk faktörleri dikkate alınmalıdır. Atıksu ve biyokatılarda bulunan patojenler arıtım basamakları sonrasında canlılıklarını koruyabilmektedirler. Arıtılmış atıksu ile sulanan veya biyokatı ile gübrelenen topraklarda yetişen sebze ve tahıl ürünlerinin tüketimi taşıdıkları patojenlerden kaynaklanan enfeksiyonların görülme riskini artırmaktadır. Bu nedenle evsel nitelikli atıksuların kullanıma verilmeden önce usule uygun bir şekilde arıtılması gerekmektedir. Ankara Merkezi Atıksu Arıtma Tesisi'nden alınan örneklerle, bir yıl sürdürülerek, rapor haline getirilen bu çalışmada aşağıda belirtilen patojenlerin yoğunlukları araştırılmıştır. Gama radyasyonun bulunan patojen mikroorganizmalar üzerindeki etkisi incelenerek inaktivasyon dozları belirlenmiştir. Parazitolojik inceleme: Arıtılmış Atıksu ve Biyokatı : ■ Cryptosporidium sp., ■ Giardia lamblia ■ Entamoeba histolytica, ■ Cyclospora cayetanensis, ■ Helmint yumurtaları. Bakteriyolojik inceleme: Arıtılmış Atıksu : ■ Total koliform, ■ Salmonella sp., ■ Fekal streptokok, ■ Enterococcus sp. Biyokatı : ■ Fekal koliform, ■ Salmonella sp.Item Çevre radyasyonu ölçümleri ve iyileştirme çalışmaları : Hantepe-Ezine-Çanakkale(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2008) Çetiner, M. Atıf; Yücel, Bilgi; Okyar, H. Burçin; Çelebi, Nilgün; Dirican, Abdullah; Gündüz, Hüseyin; Kemaloğlu, Solkan; Vural, Mustafa; Ataksor, Berna; TAEKDünya’da yüksek seviyeli doğal radyasyon alanı olarak bilinen bölgeler mevcuttur. Bu bölgelerde, radyasyon dozları ve sağlık üzerine etkileri, risk tahminleri, radyasyondan korunma, çevresel transfer yolları ve doğal radyasyonla ilişkili ekolojik etkiler gibi alanlarda yoğun bilimsel çalışmalar yürütülmektedir. Yine bu bölgelerde radon, toron ve kozmik ışınların ölçümünü esas alan doğal radyasyon dozimetrisi, düşük seviyeli radyasyonun in vitro ve in vivo biyolojik çalışmaları yapılmaktadır. Dünyada en iyi bilinen yüksek seviyeli doğal radyasyon alanları Brezilya’da Guarapari, Hindistan’da Kerala, İran’da Ramsar ve Çin’de Yangjiang’tır. Bu bölgelerin dışında nispeten daha düşük seviyeli doğal radyasyon alanları da mevcuttur. 1960’lı yıllardan buyana, uzun süreli düşük seviye doğal radyasyon ışınlamalarının riskleri ve olası sağlık etkilerinin belirlenmesine yönelik radyolojik, jeolojik, epidemiolojik ve çevresel çalışmalar yürütülmektedir. Türkiye’nin doğal radyasyon tarama çalışmaları kapsamında, Çanakkale ili çevresinde 56 farklı noktada radyasyon ölçümleri yapılmıştır. Çanakkale ili, Ezine ilçesi, Geyikli beldesine bağlı Hantepe plajında radyasyon seviyesi, bölgenin ortalama doğal radyasyon seviyelerine göre yüksek bulunmuştur. Toryum-232 içeren kumun yaygın ve yoğun olduğu yerlerde, radyasyon doz hızı toprak yüzeyinde 0,20 ile 10,88 µGy h(-1) aralığında, yer seviyesinden I metre yükseklikte ise 0,27 ile 3,11 |jGy h-1 aralığında ölçülmüştür. Bölgede yapılan iyileştirme çalışmaları sonrası radyasyon doz hızı; toprak yüzeyinde 0,15 ile 8,09 µGy h(-1) aralığında, yer seviyesinden 1 metre yükseklikte ise 0,17 ile 2,88 µGy h(-1) aralığında ölçülmüştür. Doz hızı değerlerinin aritmetik ortalaması alındığında, iyileştirme çalışmalarından sonra radyasyon doz hızı seviyesinde ciddi azalma olduğu gözlenmiştir. Tüm ölçümlerin aritmetik ortalamaları alınarak etkin doz hesabı yapılmıştır. Etkin doz hesaplamaları sonucunda, iyileştirme çalışmaları öncesi yıllık etkin doz 1,223 mSv, çalışmalar sonrası ise 0,953 mSv’dir.Item DOSER-ÇNAEM : Radyolojik kazalarda çevreye verilen doz hesabı için bir kod(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi, 2004-07) Aytekin, Ayşe; Adalıoğlu, Ulvi; Turgut, Mehmet Hulusi; TAEK-ÇNAEMTR-2 reaktörü güvenlik analiz raporunun revize edilmesi için 1995 yılında başlanılan çalışma kapsamında TR-2 reaktöründe düşünülen olası en büyük kaza sonucu çevreye salıverilen radyoizotopların ortaya çıkaracağı doz değerlerinin yeni güvenlik kriterlerine göre tesbit edilmesi gerekmiştir. Bu doz hesaplan için ANL’de geliştirilmiş bir kod olan DOSER[1] kodu kullanılmıştır Kod bir çok değişikliklerle daha çok seçeneği kapsayacak hale getirilmiş ve aynca yapısı da büyük oranda değiştirilmiştir. Kod üzerinde yapılan en önemli değişiklikler bulut seyrelmesi için yeni modeller ile bulut hacminin sonlu olmasından dolayı olan sonlu bulut düzeltmeleridir.Item Kavun solgunluk etmeni Fusarium Oxysporum F.SP.Melonis ırk 1,2'e karşı doku kültürü ve mutasyon teknikleri kullanarak dayanıklı kavun tiplerinin seçilmesi üzerinde araştırmalar : (Devam eden proje)(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2009) Kantoğlu, K. Yaprak; Seçer, Emine; Erzurum, Kudret; Kunter, Burak; Şekerci, Süreyya; Kayabaşı, Nüket; Ozçoban, Mustafa; Tutluer, İhsan; Peşkircioğlu, Hayrettin; Sağel, Zafer; Maden, Salih; Yanmaz, Ruhsar; TAEK-SANAEMÜlkemiz sebze üretiminde önemli bir paya sahip olan kabakgil türleri içinde yer alan kavun (Cucumis melo L.), son yıllarda zararlı ve hastalık etmenleri ve özellikle de Fusarium oxysporum f.sp. melonis'in yol açtığı solgunluk hastalığı nedeniyle ekiliş alanı ve üretim potansiyeli açısından gerileme kaydetmeye başlamıştır. Özellikle Orta Anadolu Bölgesi'nde üretimde kullanılan yerli çeşitlerimizin dayanıksız olmaları nedeniyle bitkilerin büyük bir kısmı hasat aşamasına gelemeden çökmekte bu da üretici açısından önemli bir kayıp oluşturmaktadır. Bu önemli dezavantajı ortadan kaldırmak amacıyla yerli çeşitlerimize yönelik ıslah çalışmalarına önem verilmesi gerekmektedir. Yaşadığımız bölge olan Orta Anadolu'da bu sorun nedeniyle var olan kavun alanları hızla azalmakta üreticiler yeni arayışlar içine girmektedir. Erzurum ve ark. [14]'nın yapmış oldukları araştırmada (TOGTAG 1585 no'lu proje kapsamında) bu bölgede Fusarium oxysporum f.sp. melonis’in 0, 1,2 ve 1,2 nolu ırklarının bulunduğu, bu ırklardan 1,2 nolu ırkın yaygın olduğu belirlenmiş ve bu hastalık sonucu tarlada ürünün %'ünün çöktüğü gözlenmiştir. 1998 yılından itibaren kavunda somatikembriyogenesis yoluyla bitki eldesine yönelik olarak tarafımızdan yürütülen araştırma sonucunda; yörede yoğun olarak yetiştiriciliği yapılan Kuşçular, Yuva ve Kırkağaç kavun çeşitlerinden organogenesis ve somatik embriyogenesis yoluyla bitki eldesi için gerekli besin ortamı bileşimi, büyümeyi düzenleyici madde kombinasyonları ve kültür başlangıcında kullanılacak olan bitki parçası tipleri belirlenerek gelecekte yapılması planlanan ıslah çalışmaları için gerekli olan temel veriler elde edilmiştir. Elde etmiş olduğumuz bu temel verilerden yararlanarak yürütmeyi planladığımız bu araştırmada; bölgemizde yaygın olduğu tesbit edilen Fusarium oxysporum f.sp. melonis’in 1,2 nolu ırkına ait farklı yoğunluktaki kültür filitratları kullanılarak, mutasyona uğratılmış ve herhangi bir uygulama yapılmamış bitkilere ait parçaların kallus oluşturma ve yaşama yetenekleri belirlenmeye çalışılacaktır. Yaşama yeteneğinde olan kallus ve hücre kolonilerinden bitki rejenerasyonu sağlanarak, hastalık etmenine dayanıklı /tolerans bitkisel materyal in vitro koşullarda belirlenerek klasik ıslah çalışmalarına göre çok daha kısa bir süre içinde çok sayıda materyalin seçimi sağlanarak dayanıklı bireylerin elde edilebilmesi gerçekleştirilebilinecektir. Bunun yanı sıra bu metot kullanılarak elde edilecek başarılı sonuçlar sonucunda; damak tadımıza ve tüketim alışkanlıklarımıza uygun olan yerli kavun çeşitlerimizin hastalık etmenine karşı dayanıklı hale getirilmesi sağlanarak ülke ekonomisine ve çiftçiye önemli bir katkıda bulunulacaktır. Araştırmanın metot bölümü izolatlardan filitrat eldesi, başlangıç materyalini oluşturacak in vitro bitkilerin ışınlanması, kültürde kullanılacak olan farklı dozlarda filitrat içeren besin ortamlarının hazırlanması, ışınlanmış ve ışınlanmamış bitki parçalarının bu besin ortamlarında kültüre alınması, alt kültür işlemleri, haftalık gözlem, canlı kalan hücreleri belirlemek üzere hücre boyaması ve yaşayan bitki parçalarından, kallus kolonilerinden bitki rejenerasyonu, elde edilen bitkilerin köklendirilmesi, çoğaltılması, sitolojik gözlemlerinin yapılması ve dış koşullara transfer edilen bitkilerin yeniden hastalık etmeni ile ilgili olarak testlenerek kesin sonuçların belirlenmesi aşamalarını içermektedir. Bugüne kadar elde etmiş olduğumuz verilerin regresyon analizleri sonucunda belirlenen bulgulara göre 21.75 Gy'lik ışın dozunun in vitro bitkiler için etkili olduğu araştırma boyunca bu dozun %10 alt ve üst sınırlarının kullanılması gerektiği, bunun yanı sıra filitrat uygulamasında ise %6.73'luk uygulamanın kullandığımız farklı bitki parçaları üzerinde olumlu etki yaptığı saptanmıştır. Araştırmanın bundan sonraki aşamaları bu uygulama dozları referans alınarak sürdürülecektir.Item Melezleme ve mutasyon ıslahı yolu ile kendine verimli ve ihracata uygun kiraz çeşitlerinin elde edilmesi : (Devam eden proje)(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2009) Kunter, Burak; Baş, Mehmet; Kantoğlu, K. Yaprak; Burak, Masum; Akçay, Emin; Fidancı, Ayşe; TAEK-SANAEMÜlkemiz meyve türleri içinde üretiminde önemli bir paya sahip kiraz son yıllar ihracat olanaklarımızın da artmasıyla gittikçe yükselen bir gelir kapısı olmaya başlamıştır. 2000 yılında 500 tonla başlayan Türkiye kiraz ihracatı 2006 yılında 35 000 tona, ihracat geliri ise 100 milyon dolara çıkmıştır. 2010 yılında 100 000 ton ihracat ve 300 milyon dolar gelir hedeflenmektedir. Ülkemizde 100’ün üzerinde kiraz çeşiti yetiştirilmektedir. Ancak özellikle 0900 Ziraat kiraz çeşidi bu çeşitler içersinde çok fazla dış talep almasıyla ön plana çıkmaktadır. Ancak birçok kiraz çeşidinde olduğu gibi bu çeşidinde kendine kısırlık, iri habitus ve zaman zaman renklenme ile ilgili kendine has handikapları vardır. Yeni bitki tür ve çeşitlerinin geliştirilmesinde kullanılan melezleme ıslahı, kombinasyon ıslahı, mutasyon ıslahı, interspesifik hibridizasyon, somatik hibridizasyon ve MAS gibi gen teknolojilerinden yararlanılması gibi birçok ıslah yöntemi vardır. Ancak bu ıslah metotları arasında mevcut çeşidin özelliklerinden sadece 1-2 tanesini değiştirerek diğer uygun özellikleri koruyan tek teknik mutasyon ıslahıdır. Uygun ekipmanlar ve yeterli tecrübe gerektiren bu metotla geliştirilen 2345 adet mutant çeşit Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Mutant Çeşit Veri tabanında bulunmaktadır. Bu katalog içinde mutasyon ıslahı yöntemiyle geliştirilen kayıtlı 9 adet kiraz 4 adet vişne çeşidi bulunmaktadır [2]. Literatür araştırmalarında ise çeşit olarak tescil edilmeyen ancak ıslah ebeveyni olarak kullanılan onlarca mutant kiraz tipi bulunmaktadır [1]. Mutasyon ıslahı tekniğinde dikkat edilmesi gereken en önemli sınırlayıcı faktörlerden biri, çalışılacak türün optimum geliştiği ekolojik ortamda çalışılmasıdır. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi ile Yalova’da bulunan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü ortkalığında yürütülen bu projede 2008 yılı itibariyle plantasyonda farklı dozlarla ışınlanmış MIV5 generasyonu seviyesinde toplam 371 adet mutant 0900 Ziraat kiraz çeşidi tipi bulunmaktadır. Çalışmanın başladığı ilk iki yılda ışınlanan tomurcukların anaçlara aşılanmasını takip eden, tutma oranı ve 60. gün sürgün uzunluğu konusundaki elde etmiş olduğumuz verilerin regresyon analizleri sonucunda “etkili mutasyon dozu“nun 33.75 Gy’lik olduğu belirlenmiştir. Tüm bireylere ait ağaç boyu, meyve tipi, meyve verimi ve pomolojik gözlemler tamamlanmış, kayıt altına alınmıştır. Veriler geçmiş yılların verileriyle birlikte değerlendirilmektedir. Elde edilen varyasyonda özellikle hedeflenen kriterler olan bodurluk ve yüksek verimli tipler bulunmaktadır. Morfolojik gözlemler sonucunda istenilen özellikleri taşıyan 10-15 çeşit adayı tip bulunmaktadır. Pomolojik değerlendirmelerde ise verim alınabilen yıllar için tüm mutant adaylarında meyve ağırlığı, meyve eni, meyve boyu, sap uzunluğu, çekirdek ağırlığı, suda eriyebilir kuru madde tayini ve toplam verim kriterleri göz önüne alınarak 58 aday tip belirlenmiştir. Mutant adayı tiplere ait kayıtlar tutulmuş ve her tipin ağaç ve meyveleri fotoğraflanarak arşivlenmiştir. Projede genetik duruluk aşaması aşamasında olup, hedeflere uygun özellik gösteren 58 adet tip belirlenmiş, projenin ilk aşaması tamamlanmıştır. Belirlenen mutant çeşit adayı bitkilerde ileri gözlem yapmak amacıyla yeni ve tekrarlı plantasyon kurulması aşaması devam etmektedir. alınarak 58 aday tip belirlenmiştir. Mutant adayı tiplere ait kayıtlar tutulmuş ve her tipin ağaç ve meyveleri fotoğraflanarak arşivlenmiştir.Item National report for the convention on nuclear safety(Turkish Atomic Energy Authority, 2007) TAEK-NGD; Turkish Atomic Energy AuthorityItem Nohutta mutasyon ıslahı(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2008) Sağel, Zafer; Tutluer, İhsan; Peşkircioğlu, Hayrettin; Kantoğlu, K. Yaprak; Kunter, Burak; TAEK-SANAEMNohut Türkiye’de önemli bir baklagil bitkisidir. Türkiye baklagil açısından önemli gen merkezlerinden biridir. Nohut’un en çok bilinen özelliği insan ve hayvan beslenmesinde kullanılan önemli bitkisel protein kaynağı olmasıdır. Bununla beraber, geleneksel besin çeşidimiz olan buğdaya göre nohut 2-3 kat fazla proteine sahiptir. Ayrıca yüksek karbonhidrat içermeleri nedeni ile de önemli enerji kaynağı olarak değer taşır. Bunun yanında bazı vitaminler ve minarelerce de oldukça zengindir. Bitki ıslahında mutasyon çalışmaları mevcut gen havuzunun genişletilmesinde etkin bir yoldur. Yemeklik tane baklagillerde de mutasyon ıslahı çalışmalarının çok başarılı, önemli ve etkin bir ıslah yöntemi olduğu kanıtlanmıştır. Mutasyon ıslahı çalışmalarının, bu potansiyeli dikkate alınarak, 1994 yılında Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde (SANAEM) nohutta mutasyon ıslahı programı başlatılmıştır. 1994 tarihinde TAEK’de başlatılan nohut mutasyon ıslahı projesi; adaptasyon kabiliyeti yüksek, nadas alanlarının azaltılmasına katkıda bulunabilecek, soğuğa ve kurağa dayanıklı, makineli hasada uygun, verimi, protein oranı yüksek, iri taneli, hastalıklara özellikle antraknoza ve zararlılara dayanıklı, kaliteli mutant nohut çeşitlerinin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bu araştırmada başlangıç materyali olarak ILC 482, AK 71114 ve AKÇİN 91 nohut çeşitleri kullanılmıştır. Denemede kullanılan nohut çeşitlerinin nem oranı %9 ve çimlenme yüzdesi %98’dir. Tohumlar 13 Nisan 1994 tarihinde Kobalt-60 ((60)Co) kaynağında; a) Sera denemesi için 50, 100, 150, 200, 250, 300, 350, 400, 500 ve 600 Gy’lik dozlarda, b) Tarla denemesi için 0 (Kontrol), 50, 100, 150, 200, 250, 300, 350 ve 400 Gy’lik dozlarda ışınlanmıştır [I, 2]. M(1) generasyonunda her doz için 1000 tohum tarlaya ekilmiştir. Olgunlaşma zamanında elde edilen 3500 fertil bitkinin her birinden alınan 20 tohum ile M(2) generasyonu oluşturulmuştur. Bitki gelişme süresince istenen özelliklere sahip mutantlar (erkenci, yüksek verimli, ilk bakla yükseliği yüksek (makinalı haşata uygun), kaliteli ve Ascochyta blight [Ascochyta rabiei (Pass.) Labr.] dayanıklı,) üstün özelik gösteren mutant hatlar seçilmiştir. M(2) generasyonunda istenilen özelliklere göre seçilen 2520 tek bitki ve doz bulklarında M(3) generasyonu oluşturulmuştur. M(3-4) generasyonunda hatların protein oranları belirlenmiştir. M(5-7) generasyonunda çeşitlere ait mutant döl sıraları ana çeşitler ve yaygın olarak ekilen diğer çeşitlerle karşılaştırmalı mikro verim ve verim denemeleri kurulmuş, deneme süresince tarla gözlemleri, kalite özelliklerine (tane iriliği, pişme süresi ve protein oranına) göre I(2) mutant hat seçilmiştir. Mutant hatlar kontrolleri ile birlikte Orta Anadolu bölgesinde iki lokasyonda Sarayköy (SANAEM) ve Haymana (TARM) 2002(M(8)) ve 2003(M(9)) yılında verim denemeleri tesadüf bloklar deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak yürütülmüştür[3], Verim, tane iriliği ve şekli, ilk bakla yüksekliği, Ascochyta blight [Ascochyta rabiei (Pass.) Labr.] dayanıklı, pişme özellikleri ve protein oranları istatistiki olarak değerlendirilmiştir. Bu denemeler sonucunda standartlara göre üstün özellikler göstermesi nedeni ile 2004 yılında TAEK-SAĞEL-150 ve TAEK-SAĞEL-100 mutant hatlarının tescil işlemleri Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü, Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkezi Müdürlüğünce başlatılmıştır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü, Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkezi Müdürlüğünce 2 yıl (2004-2005) süre ile 5 farklı lokasyonda yapılan tescil denemeleri sonucunda [Kontrollere göre erkenci (95-100 gün), yüksek verimli (180-220 kg/da), yüksek protein oranına sahip (% 22-25), 100 tane ağırlığı (42-48 gr), pişme süresi (35-40 dak.), Ascochyta blight’a [Ascochyta rabiei (Pass.) Labr.] dayanıklı ve kaliteli olduğu belirlenen TAEK-SAĞEL 150 mutant hattı, TAEK-SAĞEL adı ile 12 Nisan 2006 tarihinde TAEK adına tescil edilmiştir. TAEK SAĞEL Mutant Nohut çeşidi 12 Ağustos 2006 tarihli ve 26257 sayılı Resmi Gazete de yayınlanarak milli çeşit listesinde yerini almış ve Türk Tarımının hizmetine sunulmuştur. Elit tohumluk üretimi ve diğer bölgelere adaptasyon çalışmaları sürdürülmektedir.Item Radyasyon hasarlarının tanı ve tedavisi(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2005) TAEK-ÇNAEM; Dalcı, Deniz; Dörter, Güneş; Güçlü, İnciItem Turkey’s national report on complience with the obligations of the convention on nuclear safety, Ankara, September 2004, Supplement report no: 2(Turkish Atomic Energy Authority, 2004-10) TAEK-NGD; Turkish Atomic Energy AuthorityItem Turkey’s national report on complience with the obligations of the conventıon on nuclear safety, Ankara, September 2001, Supplement report no: 1(Turkish Atomic Energy Authority, 2001-10) TAEK-NGD; Turkish Atomic Energy AuthorityItem Türkiye'de kullanılan yapı malzemelerindeki doğal radyoaktiviteden kaynaklanan radyasyon dozunun değerlendirilmesi(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2008) Turhan, Şeref; Yücel, Bilgi; Acar, Banu Bulut; Gökeri, Gürdal; Arıkan, İsmail Hakkı; TAEK-RSGDYer kabuğu kökenli yapı malzemeleri, uranyum, toryum, aktinyum gibi doğal radyoaktif serilerdeki radyonüklitleri ve potasyum (40K) radyoizotopunu içermektedir. Yapı malzemelerindeki radyonüklitlerin aktivite derişimleri normal değerin üzerinde olduğunda, radyo nü kİ iti erden yayınlanan gama ışınlarının sebep olduğu dış ışınlama ve bu tür malzemelerden serbest kalması sonucunda solunum yoluyla vücuda girebilen radon (222Rn), toron (220Rn) ve bunların yarılanma süreleri kısa olan bozunum ürünleri tarafından yayınlanan alfa ve beta ışınlarının sebep olduğu iç ışınlama önemli ölçüde artabilir. Yapı malzemelerindeki radyoaktivite seviyelerinin bilinmesi, yapı içi etkin dozun hesaplanması için çok önemli olmasının yanı sıra bu malzemelerin kullanılması ve ilgili standartların geliştirilmesine ilişkin yol gösterici bilgilerin oluşturulmasına da katkı sağlamaktadır. Bu raporda, Türkiye’nin farklı jeolojik bölgelerinden temin edilen ve 33 farklı yapı malzemesinden oluşan toplam 1033 numunede gama spektrometrik yöntem ile ölçülen 226Ra, 232Th ve 40K aktivite derişimlerinin sonuçları sunulmuştur. Söz konusu numunelerde ölçülen 226Ra, 232Th ve 40K aktivite derişimleri, sırasıyla yapısal malzemeler için, 4,3 ± 0,5 ile 258,0 ± 13,0 Bq kg1, 1,3 ±0,1 ile 124,9 ± 2,5 Bq kg1 ve 24,4 ± 2,5 ile 1092,0 ± 26,7 Bq kg'1 aralığında; kaplama malzemeleri için, 0,5 ± 0,1 ile 332,0 ± 18,1 Bq kg1, 0,6 ± 0,1 ile 226,0 ± I 1,0 Bq kg'1 ve 1,5 ± 0,6 ile 1060,0 ± 100,0 Bq kg1 aralığında; katkı ham maddeleri için, 1,6 ± 0,3 ile 2972,0 ± 148,6 Bq kg1, 1,1 ±0,2 ile 393,5 ± 4,2 Bq kg1 ve 4,0 ± 0,4 ile 3548,0 ± 75,0 Bq kg'1 aralığında değişmektedir. Bu raporda, yapı malzemelerinin kullanılmasından kaynaklanabilen radyolojik riskleri değerlendirmek amacıyla radyum eşdeğer (Ra(eq)) aktivite derişimi, aktivite derişim indisi (1γ), alfa indisi (Iα), dış ışınlamadan kaynaklanan soğurulmuş gama doz hızı (D(R)) ve yapı içi etkin doz hızı (H(R)) hesaplanmış ve ilgili ölçütler veya sınır değerler ile karşılaştırılmıştır. Yapısal malzemeler ve kaplama malzemeleri için hesaplanan Rae[] ortalama değerleri, sırasıyla 39,0 ± 4,4 ile 240,4 ± 15,7 Bq kg(-1) ve 2,4 ± 0,3 ile 276,0 ± 20,0 Bq kg(-1) aralığında değişmektedir. Yapısal malzemeler ve kaplama malzemelerine ilişkin ortalama Ra(eq) değerleri, ev ve işyeri binalarında kullanılan yapı malzemeleri için aşılmaması tavsiye edilen sınır değer olan 370 Bq kg(-1)’den daha küçüktür. Yapısal ve kaplama malzemeleri için hesaplanan aktivite derişim indisinin ortalama değerleri, yapısal ve kaplama malzemeleri için tavsiye edilen ölçüt değerlerden önemli ölçüde daha küçüktür. Yapısal malzemelerdeki radyonüklitlerin sebep olduğu dış ışınlamadan kaynaklanan yapı içi etkin doz hızının ortalama değerleri, briket için değerlendirilen ortalama değer (1,06 ± 0,13) hariç, aşılmaması tavsiye edilen sınır değer olan I mSv y(-1)’den, 1,5 ila 5 kat daha düşüktür. Yapılan çalışmalar sonucunda, yapısal ve kaplama malzemelerinin yapı sektöründe kullanılmalarında, herhangi bir radyolojik tehlikenin olmadığı görülmüştür. Katkı ham maddelerinin kullanımı sınırlıdır ve sadece belli bir kısmı, çimento, beton, tuğla gibi yapısal malzemelerde kullanılmaktadır. Özellikle endüstriyel yan ürün olarak elde edilen uçucu kül ve fosfojips gibi katkı maddeleri için hesaplanan indis değerleri, ilgili ölçüt veya sınır değerlere göre daha yüksek olduğundan, bu tür katkı ham maddelerinin kullanıldığı yapısal malzemelerin radyasyon kontrolüne tabi tutulmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.Item Türkiye'deki çevresel radyoaktivitenin izlenmesi, 2007(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2009) Arıkan, İsmail Hakkı; Yücel, Bilgi; Turhan, Şeref; Acar, Banu Bulut; Oğuz, Feridun; Babahanoğlu, Nejdet; TAEK-RSGDBu raporda, çevre radyoaktivitesinin izlenmesi programı kapsamında, Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinden 2007 yılında temin edilen çevresel örneklerde ve gıda örneklerindeki doğal ve yapay radyonüklitlerin aktivite derişimleri, toplam alfa/ beta aktivite sonuçları ve havadaki radyasyon doz hızı sonuçları sunulmuştur. Örneklerdeki doğal (238U, 232Th, 226Ra, 40K ve 7Be) ve yapay (l37Cs, l34Cs, 90Sr, 238-239+24opU( radyonüklitlerin aktivite derişimleri ve toplam alfa/beta aktivite derişimleri, gama spektrometresi, alfa spektronıetresi, sıvı sintilasyon spektrometresi ve toplam alfa/beta sayım sistemi kullanılarak ölçülmüştür. Sonuçlar, bazı örneklerde çok düşük düzeyde de olsa 1986 yılında meydana gelen Çernobil Nükleer Santrali kazasından kaynaklanan l37Cs ve90Sr radyonüklitlerinin var olduğunu göstermiştir. İncelenen yüzey toprağı örneklerindeki 238U, 232Th, 226Ra ve 40K doğal radyonüklitlerinin aktivite derişimlerinin ortalama değerleri sırasıyla, 32,1 Bq kg(-1), 35,0 Bq kg(-1), 29,0 Bq kg(-1) ve 446,7 Bq kg(-1) olarak bulunmuş iken, fisyon ürünü olan l37Cs radyonüklitinin aktivite derişiminin ortalama değeri ise 18,4 Bq kg(-1) olarak bulunmuştur. Analiz edilen gıda örneklerindeki 238U, 232Th ve 226Ra aktivite derişimleri, ölçülebilir en düşük aktivite (ÖEA) değerinden daha düşük iken, 7Be ve l34Cs radyonüklitleri gözlenmemiştir. Süt örneklerinde ölçülen l37Cs ve 90Sr radyonüklitlerinin ortalama aktivite derişimleri ise 0,24 Bq L(-1) ve 0,05 Bq L(-1)’dir.Item Türkiye'deki kömür yakıtlı termik santrallerden elde edilen uçucu küllerin inşaat sektöründe kullanılabilirliğinin radyolojik açıdan değerlendirilmesi(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2009) Turhan, Şeref; Yücel, Bilgi; Arıkan, İsmail Hakkı; TAEK-RSGDBu çalışmada, inşaat sektöründe kullanılan uçucu kül (UK) katkılı çimento ve beton örneklerindeki 226Ra, 232Th ve 40K radyonü kİ itinin spesifik aktiviteleri, HPGe dedektörlü gama spektrometresi kullanılarak ölçülmüştür. Türkiye’deki kömür yakıtlı termik santrallerden atık olarak elde edilen UK’lerin geoteknik uygulamalarda, UK katkılı çimento ve beton örneklerinin ise inşaat sektöründe kullanılabilirliğini radyolojik açıdan değerlendirmek amacıyla, her bir örnek için eşdeğer (Ra(eq)) aktivite derişimi, aktivite derişim indisi (lγ), alfa indisi (lα), iç ve dış ortamdaki dış ışınlamanın sebep olduğu gama doz hızları (D(io), D(do)) ve etkin doz hızı (H(io), H(do)) hesaplanmış ilgili sınır veya ölçüt değer ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar, hesaplanan Raeq, lγ (%30 Kangal UK katkılı beton örneklerine ilişkin ortalama değer hariç), lα (%30-%35 UK katkılı çimento örneklerine ilişkin ortalama değer hariç) ve yapı içi etkin doz hızı (%30-%35 UK katkılı çimento örneklerine ve %30 Kangal UK katkılı beton örneklerine ilişkin ortalama değerler hariç) ortalama değerlerin, yapı malzemelerinin güvenli kullanımı için tavsiye edilen ölçüt veya sınır değerlerden küçük veya yakın olduğunu göstermiştir.Item Uranyum(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Teknoloji Dairesi, 2005-10) Zararsız, Sema; TAEK-TD