Tez
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Tez by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 70
Results Per Page
Sort Options
Item Taç eterli bir salisilaldimin schiff bazı sentezi ve Co(II), Cu(II), Ni(II) ve UO2(VI) ile komplekslerinin incelenmesi(İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1988-06) Can, Şevket; Bekaroğlu, Özer; TAEK-ÇNAEMBu çalışmada, 1,2-dihidroksibenzen'den başlanarak benzo[15-crown-5] ve 4'-hidroksibenzo[15-crown-5] literatürde verilen metodlarla elde edilmiştir. 4'-Hidroksibenzo[15-crown-5] ve hekzametilentetramin, trifluoroasetik asit içinde refluks edilerek 4'-hidroksi-5'-formilbenzo[15-crown-5] sentezlenmiştir. Bu bileşiğin etilendiamin ile alkolde kondensaayonundan 1,2-bis(4'-hidroksibenzo[15-crown-5]-5'-iminil)etan ligandı elde edilmiştir. Hem salisilaldimin hem de taç eter grupları ihtiva eden bu ligandın Co(II), Cu(II), Ni(II) ve U02(VI) metallerinin asetatları ile uygun solventlerde muamelesinden, tekabül eden kompleksler hazırlanmıştır. Ligandın önce NaN03 ve ardından metal asetatlarla muamelesinden, hem geçiş metali hem de Na+ ihtiva eden kompleksler izole edilmiştir. Kobalt kompleksinin DMSO'daki çözeltisinin kuru hava ile muamelesinden µ-perokso-dikobalt kompleksi elde edilmiştir. Komplekslerin Calvin-Bjerrum pH-titrasyon tekniğinden elde edilen verileri kullanarak Irving-Rossotti metoduna göre yapılan hesaplamalardan stabilite sabitlerinin LCu>LU02>LNi>LCo sırasında olduğu bulunmuştur. Ligand ve komplekslerin yapıları elementel analiz, nmr, ir, uv spektrumlarından alınan verilere göre aydınlatılmaya çalışılmıştır.Item Diagnostık x-ışını sistemlerinin kalite kontrolü ile organ dozlarının azaltılması ve görüntü kalitesinin artırılması(Hacettepe Üniversitesi, Fizik Mühendisliği Anabilim Dalı, 1990) Aksu, Y. Levent; Kendi, Engin; TAEK-RSGDBu çalışmada; diagnostik amaçla kullanılan X-ışını sisteminin doz çıkışı, banyo sıcaklığı, grid, tüp gerilimi kolimatör, filtre ve tüp açısı parametrelerinin, (PA) akciğer çekiminde organ dozları ve görüntü kalitesine olan etkileri incelenmiştir. Akciğer çekimleri ile doz ölçümlerinde, insan benzeşimini veren Rando fantom kullanılmıştır. Doz ölçümleri akciğer (hedef), troid ve gonad (hedef olmayan) organları üzerinde termolüminesans dozimetreler (TLD) ile yapılmıştır. Görüntü kalitesi için kontrast indeksi ölçülmüş ve ayrıca radyoloji uzmanları tarafından filmlerin nitel olarak değerlendirmesi yapılmıştır. Tüp çıkışındaki değişimler, kontrastın ve organ dozlarının artmasına veya azalmasına neden olmaktadır. Tekraredilebilirlik, lineerite ve ışınlama zamanında oluşabilecek problemlerin görüntü kalitesi ve organ dozlarını etkiledikleri görülmüştür. Gridsiz çekimlerdeki organ dozlarının düşük olmasına karşılık görüntü kalitesi, gridli çekime göre oldukça bozulmaktadır. Artan kVp ile kontrast ve akciğer dozunun azaldığı, gonad dozunun ise arttığı gözlenmiştir. Kolimatörlerde oluşabilecek 5 cm.’lik ayar bozukluğu, troid dozunu yaklaşık iki kat, 15 cm.’lik ayar bozukluğu ise gonad dozunu 10 kat artırmaktadır. Toplam filtrelemeye, eklenen filtrelerin doza ve kontrasta olan katkısı nisbeten düşüktür. Tüp çıkış açısında 4°’lik değişiklik gonad dozunu 10 kat artırmaktadır.Item Bir polarize döteron hedefin polarizasyon miktarının ölçülmesi(İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1994) Reyhancan, İskender Atilla; Güven, H. Hüseyin; 10502; TAEK-ÇNAEMAvrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN)’de Spin Muon Collaboration (SMC) deneyinde nükleonların spine bağlı yapı fonksiyonları (gp1 ve gn1) ölçülmektedir. Bunun için enerjisi 200 GeV’ye kadar olan polarize leptonların (µ+), polarize edilmiş nükleonlardan (proton ve nötron için döteron) derin inelastik saçılmasına bakılmaktadır. Bu spine bağlı yapı fonksiyonlarını hesaplayabilmek için deneyin kalbi sayılan hedefin polarizasyon miktarını iyi bir doğrulukla bilmek gereklidir. Bu nedenle polarizasyonu ölçmek için Nükleer Manyetik Rezonans (NMR) tekniği kullanılmaktadır. Bunun için Radyofrekans (RF), Alçakfrekans (LF) ve sayısal (dijital) bölümlerinden oluşan NMR devresi kullanıldı. Bu devreden elde edilen NMR spektrumlarını kullanarak Isısal Denge (TE) veya Asimetri metotlarıyla hedefin polarizasyonu ölçülebilir. Deneyin çalışması esnasında diğer adı Alan metodu olan TE metotu kullanılmaktadır. Bu metotda hedefin polarizasyonu ile TE(NMR) spektru- munun altındaki alan arasında bir doğru orantı vardır. Buradaki orantı sabiti ise TE kalibrasyonu yapılarak bulunmaktadır. Diğer bir metot olan asimetri metotunda ise polarizasyon, NMR devresinden elde edilen spektrumun bir fonksiyona fit edilmesi ile spektrumun tepeleri arasındaki oran (R) bulunmaktadır. Bu iki metotla bulunan polarizasyon değerlerinin birbirlerine çok iyi bir uyum içinde oldukları görülmektedir.Item Sintilasyon dedektorlerı için yanıt fonksiyonlarının belirlenmesi(İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995-07) Elmalı, Adnan; Akdeniz, K. Gediz; TAEK-ÇNAEMYüksek Enerji ve Plazma Fiziği dalında da kıllamlmaya başlanan Sintilasyon dedektörlerinin yanıt fonksiyonlarını belirlemede önemli bir teknik olan uçuş süresi tekniğini (Time of Flight Technique) bir 5.01 cm. x 5.01 cm. NE-213 sıvı sintilasyon dedektörüne başarıyla uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar bu konuda mevcut teorik ve deneysel bulgularla karşılaştırılmış ve deneysel belirsizlikler içinde uyuşumların çok İyi olduğu görülmüştür.Item Bizmut, indiyum, kurşun ve antimonun etaas ile tayinlerinde uygun ortam düzenleyici madde sisteminin araştırılması(Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996-09) Acar, Orhan; Türker, Rehber; 12267; TAEK-ANAEMBu çalışmada, Zeeman elektrotermal atomik absorpsiyon spektrometre (ETAAS)’de Bi, İn, Pb ve Sb elementlerinin termal kararlılığına Pd, Rh, Ru, Pt, W, Mo, Ni ve karışımlarının ortam düzenleyici olarak etkileri karşılaştırmalı ve sistematik bir şekilde araştırılmıştır. Karışık ortam düzenleyiciler ile birlikte indirgen madde olarak tartarik asitin (TA) etkisi de çalışılmıştır. Tekli ve karışık ortam düzenleyicilerin optimum kütleleri tayin edilmiştir. Bu kütle oranlarındaki tekli, veya karışık ortam düzenleyici varlığında, Bi, İn, Pb ve Sb elementlerinin maksimum kül etme sıcaklıkları bulunmuştur. Bi için W+Pd+TA ve Mo+Pd+TA ; İn için Mo+Pd, Ni+Pd, Ni+Pd+TA ve Ni+Pt+TA ; Pb için Pd+Rh+Pt ve Sb için W+Pd+TA ortam düzenleyici karışımlarının en uygun olduğu bulunmuştur. Bu ortam düzenleyici karışımları tayin elementlerinin kül etme sıcaklıklarını 1350-1550°C’a kadar artırmıştır. Uygun ortam düzenleyiciler; yüksek derişimlerde NaCI, MgCI2, CaCI2 gibi tuzlar içeren sentetik tuzlu su örneklerinde Bi, İn, Pb ve AGV-1, JG-1a, Wismuterz II gibi jeolojik referans örneklerinde Bi ve Pb tayini için uygulanmıştır. Karışık ortam düzenleyicilerin kullanılması ile sonuçların doğruluğu ve kesinliği artmış ve bütün elementler için % 97’nin üzerinde geri kazanım sağlanmıştır.Item Difüzyonun iki boyutlu uzayda cellular automaton ile incelenmesi(Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997-07) Turhan, Şeref; Aktekin, Nevzat; 20000; TAEK-ANAEMChopard-Droz-Kolb cellular automatom diğer simülasyon yöntemlerine karşı hız üstünlüğüne sahiptir. Ancak, bu cellular automatonda iki boyutlu uzay için sadece birkaç nicelik, sonsuz örgüyü temsil etmek üzere bir tane örgü üzerinde} hesaplanmaktadır. Diğer simülasyon yöntemlerinin yerme kullanılıp kullanılamayacağına karar verilebilmesi için, değerleri iyi bilinen niceliklerin tümüne karşı denenmesi gerekmektedir. Çünkü bu cellular automatonın dayandığı kuraldan yola çıkılarak ulaşılan diferansiyel denklem, difüzyon denklemine ek bir terim içermekte, ve bu terimin hangi niceliğin değerine ne kadar katkı getireceği önceden bilinememektedir. Simülasyonlar, cephe oluşturan difüzyon için, iki boyutlu uzayda ve kare gözlü örgüde, difüzyon doğrultusuna dik örgü kenarı ve kaynak ile tuzak arasındaki uzaklık sistemli biçimde değiştirilerek, yapılmaktadır. Simülasyon sonucunda hesaplanan nicelikler şunlardır: Perkolasyon eşiği, dinamik üs, “sonsuz” küme ve difüzyon cephesinin ffaktal boyutları, difüzyon cephesi ile ilgili αN ve αδ üsleri, perkolasyon teorisindeki v ve β kritik üsleri ve difüzyon sabiti. Bu değerlerin tümü, mevcut simülasyon, perkolasyon teorisi ve analitik çözüm sonuçlan ile uyum içindedir. Buna göre Chopard-Droz-Kolb cellular automatom diğer difüzyon simülasyon yöntemleri yerine kullanılabilir.Item Economical analysis of the back end of the nuclear fuel cycle(Hacettepe University, 1998-02) Soyer, Ali Erkan; TAEK-NGDKapalı nükleer yakıt çevriminin avantajları arasında değerli nükleer yakıt maddelerinin tekrar kullanımını sağlayarak kaynak israfını önlemesi ve atıkların düşük hacimde güvenli şekilde tasfiyesine imkan vererek çevresel korumaya önemli bir katkı sağlaması sayılabilir. Bu avantajlara ekonomik avantaj da eklenebilirse açık çevrime göre tercih edilmesi kaçınılmaz olacaktır. Tipik bir LWR (Hafif-Su Reaktörü) yakıt çevrimi referans alınarak; farklı uranyum fiyatları ve yeniden imleme ve MOX (Karışık Oksid) yakıt fabrikasyon maliyetleri için, kullanılmış MOX'un tasfiye edildiği ve yeniden işlendiği kapalı çevrimlerin açık çevrim ile ekonomik mukayesesi yapılmıştır. Maliyet hesaplamaları için literatürden sağlanan birim işlem maliyetleri kullanılmış ve simplex metoduna dayanan bir bilgisayar programı hazırlanmıştır. Değişik fiyat/maliyet durumları için kapalı çevrim maliyetini açık çevrim maliyetine eşit kılan yeniden imleme maliyetleri hesaplanmış ve bunun uranyum fiyatları ve MOX fabrikasyon maliyetleri ile olan ilişkisi belirlenmiştir. Ayrıca yakıt çevriminde yer alan işlemlerin toplam maliyetteki payları ve etkileri incelenmiştir.Item Sulardan organik ve anorganik atıkların uzaklaştırılması(Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Analitik Kimya Anabilim Dalı, 1999) Karakelle, Bektaş; Tunçay, Melda; TAEK-ÇNAEMBu çalışmada sulardaki bazı anorganik ve organik kirliliklerin giderilmesi araştırıldı. Anorganik kirliliklere örnek olarak Zn, Cd, Co, Ni metallerinin iyonları ve organik kirliliğe örnek olarak acidol ile çalışıldı. Çevreye büyük zararlar verdiği bilinen bu kirliliklerin sulu çözeltilerden uzaklaştırılması için adsorpsiyon ve denge diyaliz yöntemleri kullanıldı. Adsorpsiyon çalışmalarında doğal bir adsorban olarak Bolu-Göynük yöresi bitümli şiştleri seçildi. Sularda anorganik kirlilik olarak bulunan iki değerlikli metal iyonlarının (Zn, Cd, Co, Ni) adsorpsiyon verilerinin Freundlinch, Langmuir ve Dubinin izotermlerine uygunluğu, pH ve sıcaklığın adsorpsiyon kapasitesine etkisi, zamana karşı yüzde uzaklaştırma, kolon verimleri ve desorpsiyon hızları araştırıldı. Langmuir adsorpsiyon izoterminin çalışılan tüm metal iyonlan için en yüksek korelasyon katsayısı verdiği bulundu. Metal iyonlarının y aim ve karışımlardan adsorpsiyon yüzdeleri karşılaştırıldı. Suda Anorganik kirlilik olarak bulunan iki değerlikli metal iyonlarının (Zn, Cd, Ni, Co) suda iyonlaşabilen bir Ligantla Dietilentriaminpentaasetik asit (DTPA) kalıcı kompleksleri oluşturularak, suda iyonlaşabilen katyonik bir polielektrolit olan PDADMAC tarafında elektrostatik olarak tutulması denge diyaliz yöntemiyle çalışıldı. Metallerin tek başına ve birlikte bulundukları ortamlar için diyaliz sonuçlan karşılaştırıldı. Bu metal iyonlarının denge diyaliz yöntemiyle uzaklaştmlmasma ortamda Cr04 ' , Ca ve Mg iyonlarının bulunmasının etkisi de araştıldı. DTPA, PDADMAC kanşımmın çalışılan metal ionlannı uzaklaştırmada etkili olduğu saptandı. Addolun sulu ortamdan meşe talaşı ve aktif karbon yüzeyinde adsorpsiyonu çalışıldı ve sonuçlar Langmuir izotermine uygulandı. Acidol’un PDADMAC tarafından tutunarak sulu ortamda denge diyaliz yöntemiyle uzaklaştırılması çalışıldı.Item (134)Cs ve (241)Am biyokinetiğinin üç farklı organizma için incelenmesi ve kesikli zaman modeli ile yeni bir değerlendirme(İstanbul Teknik Üniversitesi, Nükleer Enerji Enstitüsü, 1999-05) Güngör, Nurdan; Tuğrul, Beril; TAEK-ÇNAEMBu çalışmada, çok bilinen bir midye türü olan M. galloprovincialis ile bir gastrapod türü olan P. coerulea ve makroalg türü E. linza biyoindikatör organizma olarak seçilerek, (134)Cs ve (241)Am radyoizotoplarının biyokinetiğine ilişkin olarak Karadeniz şartları için orjinal deneyler hem biyobirikim ve hem de biyoatılım için yapılmıştır. Bu şekilde en az üç farklı yönden orijinalite içeren deneyler büyük bir titizlikle yapılmış ve alman deney sonuçlarından hareketle klasik matematiksel model yardımıyla biyokinetik parametereler hesaplanmıştır. Elde edilen sonuçlar, deneylerimizin orijinalliği nedeniyle tam benzeri bulunmasa da nispeten yakın olan çalışmalarla mertebe olarak karşılaştırılmış ve genel bir uyum olduğu görülmüştür. Bu tez çalışmasında, biyokinetik için yeni bir model uygulaması önerilmekte olup, bu model “kesikli zaman modeIi”dir. Bu model kullanılarak kayıp deneyleri hızlı ve kolay bir şekilde değerlendirilebilmektedir. Yapılan mukayeseli çalışmalar göstermiştir ki; kesikli zaman modeli ile hesaplanan azalma faktörü (r) ile kayıp işleminin kalitesi belirlenebilmektedir. Ayrıca, kesikli zaman modeli ile hesaplanan azalma faktörü (r) l’e yakınsadığında organizmadaki kayıp işlemi yavaşlamakta ve biyolojik yarı ömür uzun olmaktadır. Diğer taraftan biyolojik arınma sabiti (k) sıfıra yakınsamaktadır. Fazla olarak, kayıp deneyi azalma faktörü (r) 1'e yakınsadığında durdurulabilir. Biyokayıp deneyinin uygun güvenirlilikle ve hızlı bir şekilde kesikli zaman modeli ile değerlendirilebileceği bu tez çalışmasıyla mukayeseli irdelemelerle gösterilmiş olmaktadır.Item Studies on feasiblity of hydrochloric acid recycle and iron-II-chloride recovery in pickling operation in steel cord industry(The Middle East Technical University, The Department Of Chemical Engıneering, 1999-09) Özdemir, Tonguç; Kıncal, N. Suzan; Öztin, Cevdet; TAEK-RSGDBu tez çalışması esnasında, atık pikling banyosu sıvılarının uygulanabilir geri kazanım proseslerinin, proses sentezi ve tasarımlarının yapılması amaçlanmıştır. Ayrıca uygulanabilir proseslerin ekonomiksel karşılaştırılması yapılmıştır. Seçilen uygulanabilir prosesler HCl’in FeCl(2)’ye çevrilmesi, Evaporasyon Prosesi ve FeCl(2)’ün kristalizasyonu prosesleridir. İlk olarak HCl’in FeCl(2)’ye dönüştürülmesi prosesi çalışılmıştır. Bu proseste bütün kullanılmamış HCl, Fe ile reaksiyona sokulmak suretiyle sıvı FeCl(2) çözeltisi elde etmek amaçlanmaktadır. Evaporasyon prosesinde, literatür atık pikling sıvısı kompozisyonu baz olarak alınarak, değişik akış diyagramı alternatiflerinin bilgisayar simulasyonları yapılmış ve optimum proses akış diyagramı elde edilmiştir. Elde edilen optimum proses akış diyagramına göre, endüstriyel veriler için akış diyagramı entegrasyonu yapılmıştır. Evaporasyon prosesinde geri kazanım için iki alternatif bulunmaktadır, birincisi katı oluşumuna izin vermeyen geri kazanım prosesi diğeri ise katı oluşumuna izin veren geri kazanım prosesidir. Katı oluşumuna izin vermeyen geri kazanım prosesinde, sıvı fazda kalan HCl 'i bertaraf etmenin yolu HCl’in Fe ile reaksiyona girmesi ve FeCl(2) elde edilmesidir. Çalışılman üçüncü geri kazanım alternatifi ise FeCl(2)‘ün kristalizasyonu prosesidir. Ayrıca laboratuvar ölçeğinde atık pikling banyosu sıvısındaki FeCl(3)’ün hidrojenle reaksiyonuyla FeCl2 elde edilmiş ve bu reaksiyonun olabilirliği test edilmiştir. FeCl(3)’ün FeCl(2)’e indirgenmesi geri kazanılan taze asit içindeki FeCl3 birikimini önlemek için gereklidir. Kristalizasyon prosesinde taze banyo için eklenecek HCl’in kristalizasyon ünitesinden önce eklenmesi fikri uygulanarak FeCl(2) çözünürlüğü düşürülmüştür. Bütün alternatifler için ekipman fiyatları hesaplanmıştır. Sabit yatırım maliyeti, ekipman fiyatları baz alınarak hesaplanmış ve ayrıca bütün prosesler için yıllık çalışma maliyetleride hesaplanmıştır. Proses ekonomileri açısından alternatifler kıyaslanmıştır. En ekonomik proses HCl’in FeCl(2)’e çevrilmesi prosesi olarak bulunmuştur.Item Nötron spektrometresi ile tomografi ve hacimsel malzemelerin tahribatsız analizi(İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999-10) Reyhancan, İskender Atilla; Güven, H. Hüseyin; 10502; TAEK-ÇNAEMYıllardır terörizm amaçlı kullanılan patlayıcıların veya kaçakçılık maddelerinden olan narkotiklerin bagaj veya kargolarda tahribatsız olarak (veya bagaj açılmadan) yerinin kısa bir sürede tesbit edilmesi için bir çok çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmalarda farklı yöntemlerin kullanıldığı cihazlar üretilmiştir ve halen gümrüklerde hizmet vermektedirler. Bu çalışmada tahribatsız olarak hacimsel malzemelerin analizi için elektrik yükü sıfır ve giriciliği oldukça yüksek olan tek enerjili hızlı nötronlar kullanılmıştır. Nötronların üretimi için, Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi (ÇNAEM), Fizik Bölümü’nde faal halde bulunan 150 kV yüksek gerilime sahip düşük enerjili iyon hızlandırıcısından faydalanılmıştır. Hacimsel malzeme içinde nötronların transmisyon miktarının ölçülmesi için Nötron Uçuş Zamanı Ölçümü (TOF) tekniğinden yararlanılmıştır. Bu teknikte, nötronların üretildiği anın tesbit edilebilmesi için bir Ortak Tanecik Hedef Odası imal edilmiş ve J-15 hızlandırıcısına monte edilmiştir. Böylelikle nötrona enerji ve saçılma açısı bakımından bağımlı olan alfa taneciklerinin ölçülmesi ile nötronların hedeften çıkış anı belirlenebilmektedir. Tomografik görüntülemenin yapılabilmesi için daha önce ÇNAEM Fizik Bölümünde geliştirilmiş olan ve dört kısımdan oluşan Bilgisayarlı Tomografi programı kullanılmıştır. Bu program belli boyuttaki nötron demetinin malzeme içinde transmisyon miktarının belirlenmesi ile alınan sayımları değerlendirerek görüntüleme yapmaktadır. Bu nedenle programa uygun olarak nötron demetinin elde edilebilmesi için bir kolimatör sistemi geliştirildi. Dedeksiyon ve kolimatör sisteminin test edilmesi için çeşitli elementlerin 14 MeV enerjili nötronlar için toplam etki kesitleri ölçüldü. Ölçüm için hem nötron uçuş zamanı yöntemi (TOF) hemde nötron spektrumunu açma yöntemi kullanılmıştır. Her iki yöntem ile yapılan ölçümlerin hemen hemen birbirine yakın olduğu ve ENDF B-VI (Evaluated Nuclear Data File) ile uyuştuğu görülmüştür. Seçilen çeşitli yoğunluklardaki malzeme topluluğunun (polietilen, alüminyum, demir, kurşun) tomografik olarak görüntülemesi için bir benzeşim (simülasyon) görüntüsü elde edildi. Böylelikle seçilen dönme açısı için yapılan öteleme hareketleri ile alınan sayımların tomografi programı ile değerlendirilmesi yapıldı ve görüntü elde edildi. Alınan görüntü ile hem boşluklar hem de yoğunluk farklılıkları ortaya çıkarılmış oldu.Item VO2+ ve Cu2+ katkılı amonyum tetraoksalat Di-Hidrat tek kristalinin EPR incelemesi(Ondokuzmayıs Üniversitesi, Fizik Anabilim Dalı, 2000-09) Bıyık, Recep; Tapramaz, Recep; 0000-0001-7929-4395; TAEK-ÇNAEMBu çalışmada Cu2+ ve VO2+ katkılandırılmış Amonyum Tetraoksalt Di-Hidrat [NH4H3(C2O4)2].2.H2O (ATO) tek kristalinin EPR incelemesi yapılmıştır. Triklinic simetri grubuna ait bu kristallerde beklenildiği gibi tek site gözlenmiştir. Kristallerin oda sıcaklığında alınan spektrumlarının analizinde bu amaç için yapılmış bilgisayar programları kullanılmıştır. VO2+ katkılı tek kristallerdebize yapı hakkında bilgi veren spin-Hamiltonien ve dalga fonksiyonu terimleri tespit edilmiştir. Cu2+ katkılı tek kristallerde ise Jahn-Teller teoremi kullanılarak paramanyetik çevredeki eşlenmemiş elektronun taban durumu dalga fonksiyonu bulunmuştur.Item Poliüretan membranlara benzoil peroksit başlatıcısı kullanarak çeşitli vinil monomerlerin (Akrilik asit, krotonik asit, akrilamid ve itakonik asit) aşılanması(Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000-12) Babayiğit, Doğan; Pulat, Mehlika; TAEK-RSGDBu çalışmada, benzoil peroksit (BO) başlatıcısı kullanılarak akrilik asit (AA), krotonik asit (CA), akrilamid (AAm) ve itakonik asit (IA) ile aşı kopolimerleşmesi yapılarak poliüretanın (PU) su tutma kapasitesi geliştirildi. Belirli sıcaklıklarda AA, CA, AAm ve IA sulu çözeltileri membranların içine yerleştirilerek aşılama reaksiyonu gerçekleştirildi. Optimum sıcaklık, polimerleşme süresi, monomer ve başlatıcı konsantrasyonları sırasıyla; AA için 70 °C ;3h ;1.5 M ; 5.0 x 10(-2) M, CA için 70 °C ;1h ;1.5 M ; 4.0 x 10(-2) M , AAm için 80 °C ;2 h ; 4,0.10(-2) M ;1,5 M ve IA için 80 °C ;1saat ; 4,0.10(-2) M ; 1,5 M bulundu. Aşılanmış membranlar FTIR spektroskopisi ve taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile analliz edilerek görüldü ve PU membranların su tutma kapasitesine aşılamanın etkisi şişme ölçümleriyle tespit edildi.Item Kimyasal buhar çöktürme yöntemi ile bor karbür üretimi(Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Kimya Mühendisliği, 2001-01) İzmir, Abdullah İlker; Balcı, Suna; TAEK-RSGDGelişen teknolojide yüksek teknoloji ürünleri önemli bir yer teşkil etmektedir. Dünyanın birçok ileri ülkesinde kompozit maddelerin üretimiyle uzay, havacılık, nükleer çalışmalar, sanayii v.b. alanlarda büyük ilerlemeler sağlanmıştır. Hem dayanıklılık hem de enerji tasarrufu sağlaması; ulaşılması istenen hedeflere daha çabuk varılmasında önemli malzemedir. Bor karbür kompozit madde olarak çok amaçlı kullanıldığı gibi nötron tutucu özelliği nedeniyle nükleer yakıt kaplanmasında ve atıkların muhafazasında da kullanılmaktadır. Bu malzemenin kaynak malzemelerinden olan borun dünya rezervlerinin % 63 'den fazlası Türkiye'de bulunmaktadır. Bu nedenle stratejik malzeme olan kompozitlerden bor karbürün Türkiye'de üretilmesi daha da büyük bir önem arz etmektedir. Bu çalışmada yüksek teknoloji ürünü olan bor karbürün üretiminde bor kaynağı olarak BCb, karbon kaynağı olarak da CCU kullanılırken sabit B/C oranında sıcaklığın ürün çeşidi ve ürün niteliği üzerindeki etkileri incelenmiştir. 1050-1325°C aralığında yürütülen çalışmalarda, ürün niteliği X-ışını kırınım desenleri (XRD), taramalı mikroskop görüntüleri (SEM), atomik kuvvet mikroskobu (AFM), X-ışım floresans (XRF) teknikleri yardımıyla incelenmiştir. XRD sonuçlarında bor karbür pikleri elde edilirken XRF sonuçları tepkimede olası yan ürünlerin oluşmadığını göstermektedir. AFM çalışmasında yüzey morfolojisi incelenmiştir ve sıcaklıkla pürüzlülüğün azaldığı ancak bazı tepe ve çukurların oluştuğu saptanmıştır. SEM resimlerinde AFM çekimlerinde meydana gelen bu değişimin, kaplamanın amorf yapıya dönüşmesinden kaynaklandığı belirlenmiştir. Sıcaklık artışının ürün kaplama yapısında çekirdeksel bir oluşum yerine amorf bir yapının oluşmasına neden olduğu saptanmıştır. Sıcaklık değişiminin yan tepkimelerin oluşumunda bir etkisi olmadığı tespit edilmiştir.Item X-ışını kırınımı yöntemi ile bazı schiff bazı ve fosfazen ligandlarının kristal yapı analizleri(Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Fizik Anabilim Dalı, 2002) Akduran (Calınlı), Nurcan; Hökelek, Tuncer; TAEK-SANAEMBu çalışmada, aşağıdaki makrosiklik Schiff bazı ligandları ile monomerik, trimerik ve tetramerik fosfazenlerin kristal yapıları, tek kristal X-ışınları kırınımı yöntemiy le belirlenmiştir. Yapıların çözümlerinde; Enraf-Nonius CAD4 difraktometresinde toplanan şiddet verileri MolEN ve kişisel bilgisayarlar için geliştirilmiş WinGX paketindeki SHELXS97 ve SHELXL97 kristal yapı çözüm ve arıtım programları kullanılarak değerlendirilmiştir. Molekül içi ve moleküller arası etkileşmelerin belirlenmesinde PARST97 programı kullanılmıştır. Moleküler diyagram ve şekiller ise CHEMWIND ve ORTEP3 programları kullanılarak çizilmiştir. I) 1,5-Di[N-2-oksifenil-salisiliden]-3-oksapentan (C(30)H(28)N(2)O(5)) II) 2,6-Dioksa-14,18-diazatrisiklo [18,4,0,0(7,12)]-tetrakosa-7,9,11, 20,22, 24(1 )-hegzaen (C(20)H(26)N(2)O(2)) III) 3,4,6,7,15,16,17,18,19,20,21,27-Dodekahidro-2,5,8-trioksa- 16,20-diazatrisiklo [20.4.1(16,20)0.0(9,14)] heptakosa-9,11,13,22,24,26(1)- hegzaen (C(22)H(28)N(2)O(3)) IV) 3,4,6,7,15,16,17,18,19,20,21-Undekahidro-2,5,6-trioksa-16,20-diazatrisiklo [20.4.0.0(9,14)] hegzakosa-9,11,13,22,24,26(1)- hegzaen (C(21)H(28)N(2)O(3)) V) 15,21 -Bis(dietoksifosfinol)-2,5,8-trioksa-16,20-diaza-trisiklo[20.4.0.0(9,14)] hegzakosa-9,11,13,22,24,26(1 )-hegzaen-Etilfosfonik Asit-Su (1/1/1) (C(31)H(55)N(2)O(13)P(3)) VI) 15,21 -Bis{2-[(hidroksi)(metoksi)fosforîl]}-2,5,8-trioksa-16,20-diazatrisiklo [20.4.0.0(9,14)]hegzakosa-9,11,13,22,24,26(1 )-hegzaen-Su (1/2) (C(23)H(34)N(2)O(9)P(2).2H(2)O) VII) 2,4-[2,2'-Metilenbis(4-nitrofenoksi)]-2,4,6,6-tetrakloro-siklo-2λ(5),4λ(5),6λ(5)- trifosfazatrien(ansa) (C(13)H(8)CI(4)N(5)O(6)P(3)) VIII) 2,4,4,6,6-Pentakloro-2-(2,4,6-trimetilfenoksi)siklo 2λ(5),4λ(5),6λ(5)-trifosfazatrien (C(9)H(11)N(3)OP(3)CI(5)) IX) N-[Bis(2,4,6-trimetilfenoksi)fosfinol]-P,P,P-tris(2,4,6-trimetil-fenoksi) fosfazen (C(45)H(55)NO(6)P(2)) X) trans-2,6-Bis(n-propilamino)-2,4,4,6,8,8-hegza-tert-butilaminosiklo-2λ(5),4λ(5), 6λ(5),8λ(5) -tetrafosfazatetraen (C(30)H(76)N(2)P(4))Item Yüksek sıcaklık süperiletkenlerde fiziksel özellikler(Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2003) Aksu, Erhan; Gencer, Ali; TAEK-SANAEMBu tez çalışmasında, Bi(1.6) Pb(0.4)Sr(2)Ca(2)Cu(3)O(10), Bi(1.84)Pb(0.34)Sr(1.91)Ca(2.03)Cu(2.06)O(10), Tl(2)Ba(2)Ca(2)Cu(3)O(10) ve Bi-2212/Ag kompozisyonlarına sahip yüksek sıcaklık süperiletken malzemelerin magnetik karakterizasyonıı, ac magnetik alınganlık ve elektriksel direnç ölçme teknikleri ile yapıldı. Bi(1.16)Pb(0.4)Sr(2)Ca(2)Cu(3)O(10) ve Bi(1.84)Pb(0.34)Sr(1.91)iCa(2.03)Cu(2.06)O(10) yüksek sıcaklık süperi(etkenleri sıvı amonyum nitrat yöntemi ile TI(2)Ba(2)Ca(2)Cu(3)O(10) süperiletkeni ise geleneksel katıhal reaksiyon metodu ile üretilmişlerdir. Bunların yanı sıra çok fılamanlı Bi-2212/Ag süperiletkeni ise, tüp içerisinde toz tekniği kullanılarak üretildi. Yapısal karakterizasyonlar, X-ışım toz kırınım (XRD) deneyleri ve taramalı elektron mikroskop (SEM) çalışmaları ile incelendi. Tetragonal kristal yapıya sahip Bi(1.6) Pb(0.4)Sr(2)Ca(2)Cu(3)O(10) ve Tl(2)Ba(2)Ca(2)Cu(3)O(10)yüksek sıcaklık süperiletkenlerinin birim hücre parametreleri sırasıyla, a=b=5.3538 A ve c=37.1137 À, a=b=3.8520 Â ve c=35.5970 Â olarak hesaplandı. Bulunan sonuçların literatürdeki sonuçlarla tutarlı olduğu görüldü. Bununla birlikte, SEM çalışması sonuçları ile malzemelere ait faz yapısı ve tanecik büyüklükleri hakkında bilgi edinilmeye çalışıldı. Yüksek sıcaklık süperiletken malzemeler üzerinde temel ve yüksek mertebeden harmonık alınganlık ölçümleri X(n) = Xn + iXn (n=1, 2, 3, 5 ve 7), 15 K-140 K sıcaklık aralığında, 8 A/m-1600 A/m alan genliklerinde vc 11 Hz-2110 Hz frekanslarda yapıldı. Tüm alınganlık ölçümleri uygulanan ac alana ve frekansa bağımlılık göstermektedir. Gözlenen bağımlılıklar Bean modeli kullanılarak analiz edildi. Sıcaklık ölçeği için sızma alanı H(p)=H(α)(1l-t)β formunda yarı-deneysel bir fonksiyon olarak bulundu Bi(16)Pb(0.4)Sr(2)Ca(2)Cu(3)O(10) için en iyi parametre değerleri H(α) = 3.3x10(4) A/m ve β=2.05 olarak elde edildi. Tek mertebeli harmonik alınganlık ölçümleri ile Bean modelinden elde edilen teorik sonuçların karşılaştırılması yapıldı. AC kayıplar Bean modeli ile hesaplandı ve deneysel verilerle karşılaştırıldı. Düşük sıcaklıklarda ve düşük alanlarda Bean modeli ile deneysel sonuçlar uyum içerisindedir. Bununla birlikte, Bean modeli yüksek sıcaklıklarda ve büyük alanlardaki davranışı açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Son olarak çok fılamanlı Bi-2212/Ag şerit süperiletken malzemesinde ac alan, fılamanlaıa dik (DİK) ve paralel (PAR) bir şekilde uygulandı. Yapılan temel harmonik alınganlık ölçümlerinde alan ve frekans bağımlılığının olduğu gözlendi. Ayrıca, ac alınganlık ölçümlerinin malzemenin alana dik ve paralel yerleştirilmesine bağımlılık gösterdiği tespit edildi.Item Yanma koşullarının kömürdeki eser elementlerin davranışlarına etkisi(Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2003) Öztürk, Neşet; Özdoğan, Z. Sibel; TAEK-ÇNAEMTürkiye’nin fosil eneği kaynaklan arasında en önemli birincil eneği kaynağı toplam rezervi, 8 milyar tonu aşan linyit kömürüdür. Türkiye’de halen elektrik enerjisinin % 18’i termik santrallerden, kömürün yakılması sonucu elde edilmektedir. Kömürün yakılarak enerji elde edilmesi, SOa, NOx ve katı partikül emisyonları gibi çeşitli çevre problemlerini beraberinde getirmektedir. CO2 emisyonları da günümüzde iklim değişikliği açısından önem kazanmıştır. Kömürün içerisindeki minerallerin kalitatif ve kantitatif olarak bilinmesi, çevresel etkiler, geri kazanım, korozyon, ısı transferi gibi konular açısından gereklidir. Eser elementler, hem çevresel etki hem de geri kazanım açısından önemlidirler. Gerek kömür özelliklerinin, gerekse yanma koşullarının (hava fazlası, yakma sıcaklığı), eser element emisyonlan/dağılımları üzerine etkisi vardır. Çeşitli veri tabanlarında yapılan kaynak araştırmaları, ülkemizde bulunan kömürlerde eser elementlerle yapılmış çalışma sayısının azlığına işaret etmektedir. Diğer yandan, özellikle son on yılda, kömür ve küllerde eser elementlerin davranışlarının araştırılmasına yönelik çalışmalar, gelişmiş ülkelerde büyük bir hız kazanmıştır. Bu çalışmada, Afşin-Elbistan, Yatağan, Tunçbilek linyit numuneleri çalışma kapsamına alınmıştır. Linyit numuneleri, rezerv miktarları, termik santrallerde kullanılıyor olmaları, daha önce bu linyitlerle ilgili herhangi bir veri olmaması ve kül içeriklerinin farklılıklar göstermesinden dolayı, seçilmişlerdir. Temsili linyit numuneleri, ASTM ve DB olmak üzere iki farklı yanma ortamında, sırasıyla (750, 830, 950 °C) ve (750, 800, 820, 830, 840, 860, 900, 950 °C) olmak üzere 8 farklı sıcaklıklarda yakılmışlardır. Temsili linyit numunelerinde ve bu linyit numunelerin değişik yanma ortamında ve koşullarında yakılarak elde edilen elde edilen kül numenelerinde majör (Ca, Si, Al), minör elementler (Fe, Na, K, Mg, Ti), eser elementler (Cu, Ni, Co, Zn, Mn, Pb, Cd, Cr), Atomik Absorpsiyon Spektrofotometresiyle ölçülmüştür. AAS ile ölçülen major, minör ve eser element konsantrasyonları, WDXRF, ICP-AES, EDXRF teknikleri ile elde edilen sonuçlarla da karşılaştırılmış ve sonuçların uyum içinde oldukları gözlenmiştir. Sonuçlar, yanma ortamına, yanma koşullarına, (% kül) ve özellikle sıcaklığına bağlı olarak eser majör, minör ve eser element konsantrasyonlarının külde değiştiğine işaret etmiştir. Temsili linyit kömür numunelerinin ve bu linyit kömürlerinin (ASTM ve DB) yanma ortamlarında ve yanma koşullarında elde edilen kül numunelerinin FT-ir spektrumlarında, Ca bileşiklerinin nasıl bir davranış gösterdikleri konusunda ipuçları elde edilmiştir. Yakma koşullarının ve özellikle sıcaklığın külün bileşimi üzerine etkisinin olduğu saptanmıştır. Elde edilen sonuçlar, aynı numunelerin XRD spektrumları sonuçlan ile karşılaştırılmış ve sonuçları kendi içerisinde uyumlu olduğu gözlenmiştir. Temsili kömür numunelerinde, 5 farklı yöntemle ölçülen major, minör ve eser element konsantrasyonları kullanılarak, teorik olarak kül’de ve yanma sonucu gaz fazına geçen element konsantrasyonları, kütle eşitlikleri kullanılarak teorik kullanarak hesaplanmıştır. Termodinamik denge esasına dayalı bir bilgisayar kodu (Solgasmix-PV), AE temsili linyit kömürün’de 5 farklı analiz metoduyla ölçülen major, minör ve eser element konsantrasyonları kullanarak, (C-O-H-N-X), (C-0-H-N-S-X), (C-O-H-N-Cl-X), (C-0-H-N-C1-S-X), 4 farklı sistem’de, sabit basınçta (P=1 atm), deneysel sıcaklıklar’da, (750-950 °C) çalıştırılmıştır. Ayrıca, 1103-1773 K arasındaki teorik sıcaklıklarda da major, minör ve eser elementlerin davranışları incelenmiştir. Elementlerin, gaz fazı ve kül’de dağılımlarına hava fazlalık katsayısının etkiside (HF= teorik, 1.1, 1.2) detaylı olarak incelenmiştir. Denge durumunda, gaz fazında ve külde bulunan bütün element/bileşiklerinin konsantrasyonları hesaplanmış ve bunlar teorik ve deneysel olarak elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Teorik hesaplamalar’dan elde edilen sonuçların, programdan elde edilen sonuçlarla karşılaştırıldığında, bazı elementlerin yanma ortamına ve yanma koşullarına bağlı olarak gaz fazında veya külde, bazılarının da her iki yanma ortamında teorik sonuçlarla uyumlu oldukları (% hata oranlan göz önüne alınarak) bulunmuştur. Radyoaktif elementler ise, sadece 3 adet temsili kömür numunelerinde (238U, 232Th, 40K, 226Ra) düşük sayım sistemi ile ölçülmüştür. 238U aktivitesinin sadece, Afşin-Elbistan kömür numunelerinde, Dünya ortalamalarının üzerinde olduğu bulunmuştur. Diğer radyonüklit aktivitelerinin, dünya ortalamasının altında kaldığı bulunmuştur.Item A modelling study for the health risk posed by nuclear power plant in Bulgaria at different parts of Turkey(The Middle East Technical University, Department of Environmental Engineering, 2003-12) Ünver, Özge; Tuncel, Gürdal; TAEK-NGDIn this study, following a severe accident at Kozloduy nuclear plant in Bulgaria how Turkey would be affected was investigated. The severe accident refers to core meltdown accident with catastrophic failure of containment. The model used is HySPLIT model developed in America. The worst day was predicted considering deposition of radionuclides. For initial runs, accidental release of 1-131 and Cs-137 radionuclides was modeled for each day of year 2000 to find the worst day, seen to result from release beginning on April 7th 2000. After modeling release of all radionuclides for the worst day, radiation dose at different receptors, 12 most populated cities over Turkey has been calculated via different pathways. Late effects, fatal cancer, non-fatal cancer and hereditary risks, has been investigated for these receptors. The mostly affected part of Turkey was Marmara region and fatal cancer 111 risk therein was 7x1 O'2 %. The collective health risk throughout Turkey was approximately 20 600 people. The same approach was then applied for investigating health risk of proposed nuclear reactor at Akkuyu, Turkey. In this case, the worst day was resulted from release beginning on 21st of February 2000. The worst affected part was the narrow strip in Central Anatolia extending to the north-eastern cost and fatal cancer risk in this region was 3.4x10'1 %. The collective health risk over Turkey was approximately 30 600 people. The results showed that Kozloduy nuclear plant has dominating effect throughout Turkey, but proposed Akkuyu reactor affects very limited region. Keywords: Nuclear, HySPLIT, accident, Kozloduy.Item Bazı antibiyotiklerin radyasyona duyarlıklarının ESR yöntemiyle incelenmesi(Hacettepe Üniversitesi, Fizik Mühendisliği Bölümü, Atom ve Molekül Fiziği Anabilim Dalı, 2004) Yürüş, Sevgi; Korkmaz, Mustafa; TAEK-RSGDFarmasötiklerin sterilizasyonu için gama ışınları gibi yüksek enerjili iyonize edici radyasyon kullanımı, diğer sterilizasyon yöntemleriyle karşılaştırıldığında yüksek giricilik gücü, paketlenmiş ve ısıya duyarlı ürünlerde uygulanabilirliği gibi avantajlarından dolayı tercih edilmektedir. Ancak gama ışınlarının farmasötiklerin kalitesini etkileyebilecek radyolitik ara ürünler oluşturması radyosterilizasyonun bir dezavantajı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, sıkça kullanılan sefazolin sodyum (CS) ve sulbaktam sodyum (SS) antibiyotiklerinin radyasyonla sterilize edilip edilemeyeceği araştırıldı. Bu amaca yönelik olarak gama ışınlarına tutulmuş örneklerde oluşan kökçelerin türleri, yapıları ve kinetik özellikleri Elektron Spin Rezonans (ESR) spektroskopisi kullanılarak incelendi. Işınlanmış CS dublet görünümünde bir spektrum verirken SS'nin birçok rezonans tepesine sahip ESR spektrumu verdiği belirlendi. İncelenen örneklerin 0.5-20 mW mikrodalga gücü aralığında doyum davranışları araştırıldı. CS için yedi, SS için ise dört farklı sıcaklıkta yapılan tavlama deneylerinden hesaplanan sönüm parametreleri, spektruma katkı getiren kökçe türlerinin sönüm aktivasyon enerjilerinin hesaplanmasında kullanıldı. Örneklerin 33 gün boyunca düzenli aralıklarla spektrumları kaydedilmek suretiyle oda sıcaklığındaki kökçe sönüm özellikleri araştırıldı. CS örneğinin 90K-350 K SS'nin ise 100K-400 K sıcaklık aralığında deneysel spektrumlarında ortaya çıkan karakteristik rezonans tepeleri ile ilgili sinyal şiddetlerinin sıcaklıkla değişimleri incelendi. Oda sıcaklığı altında tersinir bir şiddet artışı gözlenirken yüksek sıcaklıklarda şiddetteki azalmanın tersinir olmadığı saptandı. Değişik doz değerlerinde ışınlanan örnekler için elde edilen doz-cevap bulgularını açıklamak için farklı fonksiyonlar denendi ve her iki örnek için de doğrusal fonksiyona kare terim eklenerek elde edilen fonksiyonun deneysel sonuçlara en iyi uyumu sağladığı yargısına varıldı. Işınlamadan hemen sonra doz-cevap eğrilerinin doğrusal kısmından yararlanarak radyasyon dozunun CS için %3, SS için ise %4 yanılgı payı ile belirlenebileceği sonucuna varıldı. Mikrodalga doyum, doz-cevap, oda ve yüksek sıcaklıktaki sönüm bulguları birlikte değerlendirilerek spektrum benzetişim hesapları yapıldı. Bu yolla hesaplanan spektral parametre değerlerinin kullanılmasıyla oluşturulan kuramsal ESR spektrumlarının deneysel spektrumlar ile iyi bir uyum içerisinde oldukları belirlendi. Işınlama ile her iki örnek içerisinde iki farklı türde kökçe oluştuğu ancak CS'nin ve SS'nin bu kökçelerle ilgili radyasyon verimlerinin oldukça düşük olduğu ve dolayısı ile bu antibiyotiklerin radyasyonla sterilizasyonlarının olanaklı olduğu sonucuna varıldı.Item Sularda düşük derişimlerde bulunan uranyumun polimerik adsorbanla tutulmasının kinetik incelenmesi(Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2004) Gürellier, Ruhsar; Sarıkaya, Yüksel; TAEK-ANAEMSulu ortamlardan uranyumun uzaklaştırılması amacıyla polietilen glikolün akrilonitril içindeki çözeltisinin (60)Co-γ kaynağı ile ışınlanmasından iç içe geçmiş ağ yapıları (IPN) elde edilmiştir. IPN’ler 65 (0)C de 3,5 saat amidoksimleştirildikten sonra 10(-2) M uranyum nitrat çözeltisinde 17, 25, 35 ve 45 (0)C sıcaklıklarda adsorpsiyon dengesi kurulana dek bekletilmiştir. Adsorpsiyon ölçümleri, gama spektrometresi, gravimetri ve UV spektrofotometresi ile yapılmıştır. IPN’nin amidoksimleşme öncesi, sonrası ve uranyum tutunmasından sonraki yapı analizleri FTIR spektrometresi ile yorumlanmıştır. Sıcaklık yükseldikçe, uranyumun maksimum adsorplanma miktarının arttığı belirlenmiştir. 45 (0)C sıcaklıkta IPN’nin maksimum adsorpsiyon kapasitesi 602 mg U/g dir. Ayrıca, titreşimli ortamda yapılan bir çalışmada uranyum adsorpsiyonunun biraz arttığı belirlenmiştir. Farklı sıcaklıklardaki adsorpsiyon kapasitesinin (Q) zamanla değişimi izlenerek adsorpsiyonun 240 dakikaya kadar 0. dereceden olduğu belirlenmiştir. Sıcaklık yükseldikçe adsorpsiyon hızının arttığı gözlenmiş ve aktivasyon enerjisi 34.6 kJ/mol olarak hesaplanmıştır. Adsorpsiyon denge sabitinin sıcaklıkla değişiminden adsorpsiyon için ΔH, ΔS ve ΔG termodinamik nicelikleri hesaplanmıştır. Adsorpsiyon olayının endotermik olduğu belirlenmiştir. Olayın difüzyon kontrollü yani fiziksel adsorpsiyon olduğu kanısına varılmıştır. Çözeltinin derişimi 5x10(-4)-1x10(-2) M arasında değiştirilerek 20, 25, 35 ve 45 (0)C sıcaklıklarda adsorpsiyon izotermleri bulunmuştur. İzotermlerin düşük sıcaklıkta Giles C tipi iken yükselen sıcaklıkla Freundlich tipine benzediği belirlenmiştir.