Browsing by Metarial Type "masterThesis"
Now showing 1 - 14 of 14
Results Per Page
Sort Options
Item Bazı antibiyotiklerin radyasyona duyarlıklarının ESR yöntemiyle incelenmesi(Hacettepe Üniversitesi, Fizik Mühendisliği Bölümü, Atom ve Molekül Fiziği Anabilim Dalı, 2004) Yürüş, Sevgi; Korkmaz, Mustafa; TAEK-RSGDFarmasötiklerin sterilizasyonu için gama ışınları gibi yüksek enerjili iyonize edici radyasyon kullanımı, diğer sterilizasyon yöntemleriyle karşılaştırıldığında yüksek giricilik gücü, paketlenmiş ve ısıya duyarlı ürünlerde uygulanabilirliği gibi avantajlarından dolayı tercih edilmektedir. Ancak gama ışınlarının farmasötiklerin kalitesini etkileyebilecek radyolitik ara ürünler oluşturması radyosterilizasyonun bir dezavantajı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, sıkça kullanılan sefazolin sodyum (CS) ve sulbaktam sodyum (SS) antibiyotiklerinin radyasyonla sterilize edilip edilemeyeceği araştırıldı. Bu amaca yönelik olarak gama ışınlarına tutulmuş örneklerde oluşan kökçelerin türleri, yapıları ve kinetik özellikleri Elektron Spin Rezonans (ESR) spektroskopisi kullanılarak incelendi. Işınlanmış CS dublet görünümünde bir spektrum verirken SS'nin birçok rezonans tepesine sahip ESR spektrumu verdiği belirlendi. İncelenen örneklerin 0.5-20 mW mikrodalga gücü aralığında doyum davranışları araştırıldı. CS için yedi, SS için ise dört farklı sıcaklıkta yapılan tavlama deneylerinden hesaplanan sönüm parametreleri, spektruma katkı getiren kökçe türlerinin sönüm aktivasyon enerjilerinin hesaplanmasında kullanıldı. Örneklerin 33 gün boyunca düzenli aralıklarla spektrumları kaydedilmek suretiyle oda sıcaklığındaki kökçe sönüm özellikleri araştırıldı. CS örneğinin 90K-350 K SS'nin ise 100K-400 K sıcaklık aralığında deneysel spektrumlarında ortaya çıkan karakteristik rezonans tepeleri ile ilgili sinyal şiddetlerinin sıcaklıkla değişimleri incelendi. Oda sıcaklığı altında tersinir bir şiddet artışı gözlenirken yüksek sıcaklıklarda şiddetteki azalmanın tersinir olmadığı saptandı. Değişik doz değerlerinde ışınlanan örnekler için elde edilen doz-cevap bulgularını açıklamak için farklı fonksiyonlar denendi ve her iki örnek için de doğrusal fonksiyona kare terim eklenerek elde edilen fonksiyonun deneysel sonuçlara en iyi uyumu sağladığı yargısına varıldı. Işınlamadan hemen sonra doz-cevap eğrilerinin doğrusal kısmından yararlanarak radyasyon dozunun CS için %3, SS için ise %4 yanılgı payı ile belirlenebileceği sonucuna varıldı. Mikrodalga doyum, doz-cevap, oda ve yüksek sıcaklıktaki sönüm bulguları birlikte değerlendirilerek spektrum benzetişim hesapları yapıldı. Bu yolla hesaplanan spektral parametre değerlerinin kullanılmasıyla oluşturulan kuramsal ESR spektrumlarının deneysel spektrumlar ile iyi bir uyum içerisinde oldukları belirlendi. Işınlama ile her iki örnek içerisinde iki farklı türde kökçe oluştuğu ancak CS'nin ve SS'nin bu kökçelerle ilgili radyasyon verimlerinin oldukça düşük olduğu ve dolayısı ile bu antibiyotiklerin radyasyonla sterilizasyonlarının olanaklı olduğu sonucuna varıldı.Item Development of a nodal method for the solution of the neutron diffusion equation in cylindrical geometry(Istanbul Technical University, Energy Institute, 2008-06) Mercimek, Mehmet; Özgener, Atilla; TAEK-NGDNükleer reaktörlerin birçok fiziksel özelliği nötron difüzyon teorisi ile anlaşılmaktadır. Difüzyon teorisinin geçerli olabilmesi için reaktör ortamını oluşturan binlerce küçük malzeme, ortalama tesir kesitleri ve difüzyon katsayıları kullanılarak homojenlestirilir. Bu homojenleştirme işlemine rağmen reaktör kalbi yine de oldukça heterojen bir ortam oluşturur. Bu heterojenlik yakıt demetleri arasındaki yakıt miktarları farkından, yanıcı zehirlerden, kontrol çubuklarından, su kanallarından, yapısal malzemelerden vs. kaynaklanır. Geleneksel sonlu farklar yönteminde ağ aralığı iki gereksinimi karşılayacak şekilde seçilmelidir: (a) kalan heterojenliği gösterebilmeli (b) termal difüzyon uzunluğundan daha kısa olmalı. Böyle bir sonlu farklar modeli 100.000 - 1.000.000 kadar bilinmeyen içerir. Bu ise bilgisayar donanımında ki gelişmeye rağmen ürkütücü bir problemdir. Bunun yerine reaktör kalplerinde nötron akı dağılımını ve etkin çoğaltma katsayısını bulmak için çok sayıda yaklaşım yöntemi geliştirilmiştir. Bunlar nodal, kaba ağ ve sentez yöntemleri olarak sınıflandırılır. Nodal yöntemlerde, reaktör kalbi nod denilen büyük homojenleştirilmiş alanlara bölünür. Genellikle bir yakıt topluluğu (asemble) ya da toplulukları bir nod olarak tanımlanır. Böylece bilgisayar zamanından ve depolama alanından kazanılır. Nodal hesaplamalar sonucu bir yakıt topluluğu için güç ya da ortalama akı ve reaktör için etkin çoğaltma katsayısı bulunur. Nodal yöntemlerin temel fikri iki nod arasındaki yüzeyde nötron akımları ve bu nodlarda ortalama nötron akıları arasında ilişki kurmaktır. Bu ilişkiyi sağlayan bir katsayı matrisi oluşturulur. Geleneksel ve dik yönde integre edilmiş nodal yöntemler olmak üzere birbirinden oldukça farklı iki sınıf nodal yöntem geliştirilmiştir. Her ikisi de aynı nodal denge denklemini kullanmalarına rağmen ayrık sistemi çözecek ek denklemleri farklı şekilde türetirler. Bu tezin teorik temelini dik yönde integrasyon yaparak elde edilen nodal açılım yöntemi oluşturur. Bu çalışmada polinom açılım yöntemlerinden biri olan nodal açılım yöntemlerinden en düşük dereceden olanı kullanılmıştır. Sistem geometrisi olarak bir boyutlu silindir alınmıştır. Açılım katsayılarının bulunmasında Fick Yasasından, ayrık nodal denge denkleminden ve normal akımın sürekliliğinden yararlanılmıştır. Her bir nod için ikisi Fick Yasasından biri ayrık nodal denge denkleminden olmak üzere üç denklem ya da bir başka ifadeyle üç vektör elde edilmiştir. Bu denklemler bir katsayı matrisini olustururlar. Çok gruplu difüzyon teorisi için yetkinlik-özdeğer hesaplamaları yapabilen bir bilgisayar programı bu matris formundan yararlanılarak geliştirilmiştir. Bu program FORTRAN 90 dilinde yazılmış ve WINDOWS isletim sisteminde koşulmuştur. Derleyici olarak FORTRAN Power Station 4.0 kullanılmıştır. Bu program çok gruplu nötron difüzyon denklemini çok bölgeli bir sistem için çözerek etkin çoğaltma katsayısını, akı ve akım dağılımını ve ortalama akımları bulma yeteneğine sahiptir. Bu FORTRAN programının ismi olarak, R yönünde nodal açılım yöntemi kelimelerinin İngilizce bas harflerinden oluşan NEMR seçilmiştir. NEMR programını doğrulamak için bir gruplu, bir grup iki bölgeli, iki gruplu problemlerin analitik çözümleri bulunmuş, bu sonuçlar hem NEMR programının sonuçları ile hem de lineer ve kuadratik sonlu elemanlar yöntemi ile karsılaştırılmıştır. Sonlu elemanlar yöntemi için QFEMR programı kullanılmıştır. Son olarak iki grup çok bölgeli bir reaktör olan TRIGA reaktörü için program koşulmuş ve bütün bu problemlerde NEMR programının tutarlı ve doğru sonuçlar verdiği gözlenmiştir. Bu tezin amacı sonsuz silindirik bir ortam için nodal yöntem programı geliştirmek ve nodal yöntemler ile sonlu elemanlar yöntemini karşılaştırmak, hangi yöntemin hangi durumlarda daha iyi sonuç verdiğini gözlemlemek olmuştur. Test problemlerinden görüleceği gibi bilgisayar programı doğrulanmış ve geliştirilen nodal yöntemin sonlu elemanlar yöntemlerine göre nod sayısının oldukça az olduğu kaba ağlarda daha iyi sonuçlar verdiği görülmüştür.Item Diagnostık x-ışını sistemlerinin kalite kontrolü ile organ dozlarının azaltılması ve görüntü kalitesinin artırılması(Hacettepe Üniversitesi, Fizik Mühendisliği Anabilim Dalı, 1990) Aksu, Y. Levent; Kendi, Engin; TAEK-RSGDBu çalışmada; diagnostik amaçla kullanılan X-ışını sisteminin doz çıkışı, banyo sıcaklığı, grid, tüp gerilimi kolimatör, filtre ve tüp açısı parametrelerinin, (PA) akciğer çekiminde organ dozları ve görüntü kalitesine olan etkileri incelenmiştir. Akciğer çekimleri ile doz ölçümlerinde, insan benzeşimini veren Rando fantom kullanılmıştır. Doz ölçümleri akciğer (hedef), troid ve gonad (hedef olmayan) organları üzerinde termolüminesans dozimetreler (TLD) ile yapılmıştır. Görüntü kalitesi için kontrast indeksi ölçülmüş ve ayrıca radyoloji uzmanları tarafından filmlerin nitel olarak değerlendirmesi yapılmıştır. Tüp çıkışındaki değişimler, kontrastın ve organ dozlarının artmasına veya azalmasına neden olmaktadır. Tekraredilebilirlik, lineerite ve ışınlama zamanında oluşabilecek problemlerin görüntü kalitesi ve organ dozlarını etkiledikleri görülmüştür. Gridsiz çekimlerdeki organ dozlarının düşük olmasına karşılık görüntü kalitesi, gridli çekime göre oldukça bozulmaktadır. Artan kVp ile kontrast ve akciğer dozunun azaldığı, gonad dozunun ise arttığı gözlenmiştir. Kolimatörlerde oluşabilecek 5 cm.’lik ayar bozukluğu, troid dozunu yaklaşık iki kat, 15 cm.’lik ayar bozukluğu ise gonad dozunu 10 kat artırmaktadır. Toplam filtrelemeye, eklenen filtrelerin doza ve kontrasta olan katkısı nisbeten düşüktür. Tüp çıkış açısında 4°’lik değişiklik gonad dozunu 10 kat artırmaktadır.Item Economical analysis of the back end of the nuclear fuel cycle(Hacettepe University, 1998-02) Soyer, Ali Erkan; TAEK-NGDKapalı nükleer yakıt çevriminin avantajları arasında değerli nükleer yakıt maddelerinin tekrar kullanımını sağlayarak kaynak israfını önlemesi ve atıkların düşük hacimde güvenli şekilde tasfiyesine imkan vererek çevresel korumaya önemli bir katkı sağlaması sayılabilir. Bu avantajlara ekonomik avantaj da eklenebilirse açık çevrime göre tercih edilmesi kaçınılmaz olacaktır. Tipik bir LWR (Hafif-Su Reaktörü) yakıt çevrimi referans alınarak; farklı uranyum fiyatları ve yeniden imleme ve MOX (Karışık Oksid) yakıt fabrikasyon maliyetleri için, kullanılmış MOX'un tasfiye edildiği ve yeniden işlendiği kapalı çevrimlerin açık çevrim ile ekonomik mukayesesi yapılmıştır. Maliyet hesaplamaları için literatürden sağlanan birim işlem maliyetleri kullanılmış ve simplex metoduna dayanan bir bilgisayar programı hazırlanmıştır. Değişik fiyat/maliyet durumları için kapalı çevrim maliyetini açık çevrim maliyetine eşit kılan yeniden imleme maliyetleri hesaplanmış ve bunun uranyum fiyatları ve MOX fabrikasyon maliyetleri ile olan ilişkisi belirlenmiştir. Ayrıca yakıt çevriminde yer alan işlemlerin toplam maliyetteki payları ve etkileri incelenmiştir.Item Gama spektrometrik yöntem ile fosfojipsteki (226)Ra, (232)Th, (40)K aktivitelerinin ölçülmesi(Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2004-06) Parmaksız, Aydın; Koru, Hüseyin; TAEK-SANAEMFosfatlı gübreler, doğal radyonüklitler (238)U gibi ve bunların ürünlerini ihtiva eden fosfat madeni kayalarının endüstriyel işlenmesi sonucunda üretilir. Fosforik asit ve fosfatlı gübre üretiminde oldukça büyük miktarda bir yan ürün olarak ortaya çıkan fosfojips (PG), fosforik asit endüstrisinde ciddi depolama ve çevresel problemlere sebep olmaktadır. Fosforik asit üretim işlemi sırasında kimyasal olarak kalsiyuma benzeyen (226)Ra (t(1/2)=1600 yıl), fosfojipste kalır. Fosfatlı gübre üreten fabrikaların yanındaki büyük miktarlarda biriken fosfojips yığınları oldukça ciddi çevresel radyoaktivite sorunu ortaya çıkarır. Bu çalışmada, yığın halinde (60 000 ton) bekletilen fosfojips atığından alınan 80 fosfojips örneğinin, yüksek ayırma güçlü germanyum dedektörü olan bir gama spektrometresi kullanılarak doğal radyoaktivitesi ölçülmüştür. İncelenen fosfojips örneklerinde (226)Ra aktivitesinin ortalama olarak 546 Bq.kg(-1) olduğu bulunmuştur. Fosfojips örneklerindeki (232)Th ve (40)K aktiviteleri ise ihmal edilebilecek kadar küçük gözlenmiştir. İncelenen fosfojipsin yer seviyesinden 1 m yukarıda, 1 m(2) yüzey alanına 1-1,5 kg’ı yayılması durumunda, havaya verilen fazladan gama radyasyon doz hızı ~241 nGy/h olarak hesaplanmıştır.Item Işınlama sonucunda Beta-Laktam grubu bazı antibiyotiklerde oluşan ara ürünlerin ESR yöntemi ile incelenmesi(Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Fizik Mühendisliği Anabilim Dalı, 2005) Tepe, Semra; Tepe Çam, Semra; Korkmaz, Mustafa; TAEK-SANAEMİlaç üretiminde önde gelen önemli hususlardan biri de steril olmuş birim doz preparasyonlarının hazırlanmasıdır. Preparasyonların mikroorganizmalardan arındırılması klasik sterilizasyon teknikleri ile yapıldığında, özellikle sıcaklığa duyarlı ilaç ve ilaç etkin maddelerinde, ciddi boyutlarda degradasyonlar ortaya çıkabilmektedir. Bu sakıncayı ortadan kaldırmak ya da hiç değilse azaltmak için günümüzde yüksek enerjili radyasyonun kullanılması yoluna gidilmektedir. Başka deyimle günümüzde biyolojik kökenli ürünlerin ve ilaçların sterilizasyonu için daha çok yüksek enerjili radyasyonun kullanılması tercih edilmektedir. Bu tez çalışmasında, beta-laktam ailesine giren antibiyotiklerin hazırlanmasında ilaç etkin maddesi olarak kullanılan biri karbapenem (Meropenem trihidrat) diğer ikisi penisilin (piperasilin monohidrat ve sultamisilin tosilat) grubuna dahil olan üç bileşiğin radyasyon duyarlıkları incelenerek bu etkin maddeleri içeren ilaçların radyasyonla sterilizasyonlarının yapılıp yapılamayacakları araştırılmıştır. Bileşikler radyosterilizasyon için uluslararası kabul gören doz limitleri içerisinde kalınarak 1, 3, 6, 10 ve 15 kGy doz değerlerinde gamma ışınları ile ışınlanmış ve ışınlama sonucunda bu bileşiklerde oluşan radyolitik ara ürünlerin miktarları, mikrodalga doyum davranışları, sıcaklığın bu ara ürünler üzerine etkileri, odqa ve yüksek sıcaklıklardaki kararlılıkları ESR spektroskopisi yardımı ile incelenmiştir. Işınlanan piperasilin monohidratın iki, sultamisilin tosilatın beş ve üçüncü bileşik olan meropenem trihidratın daha çok sayıda olmak üzere karmaşık sayılabilecek karakteristik rezonans tepesine sahip oldukları gözlenmiştir. Örneklerin ESR spektrumlarının mikrodalga gücüne bağlı değişimleri; 0,1-20 mW aralığında incelenerek spektruma katkı getiren olası radikal türleri belirlenmeye çalışılmıştır. Daha sonra sıcaklığın bu radikal türleri üzerine olan etkileri araştırılmış ve bu amaçla örnek sıcaklığı 100-410 K arasında değiştirilerek spektrumlarda oluşan olası değişimler gözlenmeye çalışılmıştır. Sinyal şiddetlerinin düşük sıcaklıklarda artarken yüksek sıcaklıklarda azaldıkları belirlenmiştir. Ancak, spektrumların genel görünüşlerinin değişmediği görülmüştür. Sinyal şiddetlerinde düşük sıcaklıklarda gözlenen artışların tersinir, yüksek sıcaklıklardaki azalmaların ise tersinir olmadığı saptanmıştır. İki ay süre ile oda sıcaklığında bekletilen örneklerin sinyal şiddetlerinde zamanla ortaya çıkan olası değişimler incelenmiş ve tüm rezonans tepeleri ile ilgili şiddetlerin başlangıçta hızlı bir sönüm gösterdikleri ancak zaman ilerledikçe bu sönüm hızının azaldığı gözlenmiştir. Sinyal şiddeti sönüm verilerine en iyi uyan kuramsal fonksiyonlar araştırılmış ve bu yolla spektruma katkı getiren radikal türleri ve bunların oda sıcaklığındaki sönüm sabitleri belirlenmiştir. Yüksek sıcaklıklarda değişik sürelerle tavlanan örneklerin sinyal şiddetlerinde gözlenen azalmalar dikkate alınarak deneysel spektrumun oluşumuna katkı getiren radikal türlerinin sönüm aktivasyon enerjileri hesaplanmış ve bulunan değerlerin benzer molekül yapısına sahip olan bileşikler için literatürde elde edilen değerlerle uyumlu olduğu belirlenmiştir. Ancak, sultamisilin tosilat örneği ile ilgili tavlama bulgularına anlamlı sayılabilecek bir veri uyarlama işlemi yapılamadığından, bu bileşikte oluşan kökçe türlerinin aktivasyon enerjileri hesaplanamamıştır. Ayrıca tüm örnek türleri için doz-cevap eğrileri oluşturulmuş, bu eğrilerden yararlanarak incelenen bileşiklerin dozimetre malzemesi olarak kullanılıp kullanılamayacakları araştırılmıştır. Meropenem trihidrat bileşiğinin bu amaçla kullanılabileceği sonucuna varılmıştır. Tüm bu incelemelerin sonucunda, meropenem trihidrat örneği ESR spektrumunun oluşumuna değişik ağırlık oranlarında olmak üzere dört; piperasilin monohidrat ve sultamisilin tosilatın spektrumlarına da yine değişik ağırlık oranlarında olmak üzere iki farklı türde radikalin katkı getirdikleri yargısına varılmıştır. Moleküler yapılar dikkate alınarak bu radikallerin oluşum tepkimeleri için öneriler yapılmıştır. Önerilen radikal türlerinin ve bunların oluşum mekanizmalarının ancak spektrum simülasyon hesaplamalarının tamamlanması ile kesinlik kazanabileceğini belirtmek gerekir. Oldukça düşük sayılabilecek radyasyon verimine sahip olmaları nedeniyle her üç etkin maddeyi içeren ilaçların radyasyonla sterilizasyona uygun oldukları sonucuna varılmıştır.Item Kimyasal buhar çöktürme yöntemi ile bor karbür üretimi(Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Kimya Mühendisliği, 2001-01) İzmir, Abdullah İlker; Balcı, Suna; TAEK-RSGDGelişen teknolojide yüksek teknoloji ürünleri önemli bir yer teşkil etmektedir. Dünyanın birçok ileri ülkesinde kompozit maddelerin üretimiyle uzay, havacılık, nükleer çalışmalar, sanayii v.b. alanlarda büyük ilerlemeler sağlanmıştır. Hem dayanıklılık hem de enerji tasarrufu sağlaması; ulaşılması istenen hedeflere daha çabuk varılmasında önemli malzemedir. Bor karbür kompozit madde olarak çok amaçlı kullanıldığı gibi nötron tutucu özelliği nedeniyle nükleer yakıt kaplanmasında ve atıkların muhafazasında da kullanılmaktadır. Bu malzemenin kaynak malzemelerinden olan borun dünya rezervlerinin % 63 'den fazlası Türkiye'de bulunmaktadır. Bu nedenle stratejik malzeme olan kompozitlerden bor karbürün Türkiye'de üretilmesi daha da büyük bir önem arz etmektedir. Bu çalışmada yüksek teknoloji ürünü olan bor karbürün üretiminde bor kaynağı olarak BCb, karbon kaynağı olarak da CCU kullanılırken sabit B/C oranında sıcaklığın ürün çeşidi ve ürün niteliği üzerindeki etkileri incelenmiştir. 1050-1325°C aralığında yürütülen çalışmalarda, ürün niteliği X-ışını kırınım desenleri (XRD), taramalı mikroskop görüntüleri (SEM), atomik kuvvet mikroskobu (AFM), X-ışım floresans (XRF) teknikleri yardımıyla incelenmiştir. XRD sonuçlarında bor karbür pikleri elde edilirken XRF sonuçları tepkimede olası yan ürünlerin oluşmadığını göstermektedir. AFM çalışmasında yüzey morfolojisi incelenmiştir ve sıcaklıkla pürüzlülüğün azaldığı ancak bazı tepe ve çukurların oluştuğu saptanmıştır. SEM resimlerinde AFM çekimlerinde meydana gelen bu değişimin, kaplamanın amorf yapıya dönüşmesinden kaynaklandığı belirlenmiştir. Sıcaklık artışının ürün kaplama yapısında çekirdeksel bir oluşum yerine amorf bir yapının oluşmasına neden olduğu saptanmıştır. Sıcaklık değişiminin yan tepkimelerin oluşumunda bir etkisi olmadığı tespit edilmiştir.Item Bir polarize döteron hedefin polarizasyon miktarının ölçülmesi(İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1994) Reyhancan, İskender Atilla; Güven, H. Hüseyin; 10502; TAEK-ÇNAEMAvrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN)’de Spin Muon Collaboration (SMC) deneyinde nükleonların spine bağlı yapı fonksiyonları (gp1 ve gn1) ölçülmektedir. Bunun için enerjisi 200 GeV’ye kadar olan polarize leptonların (µ+), polarize edilmiş nükleonlardan (proton ve nötron için döteron) derin inelastik saçılmasına bakılmaktadır. Bu spine bağlı yapı fonksiyonlarını hesaplayabilmek için deneyin kalbi sayılan hedefin polarizasyon miktarını iyi bir doğrulukla bilmek gereklidir. Bu nedenle polarizasyonu ölçmek için Nükleer Manyetik Rezonans (NMR) tekniği kullanılmaktadır. Bunun için Radyofrekans (RF), Alçakfrekans (LF) ve sayısal (dijital) bölümlerinden oluşan NMR devresi kullanıldı. Bu devreden elde edilen NMR spektrumlarını kullanarak Isısal Denge (TE) veya Asimetri metotlarıyla hedefin polarizasyonu ölçülebilir. Deneyin çalışması esnasında diğer adı Alan metodu olan TE metotu kullanılmaktadır. Bu metotda hedefin polarizasyonu ile TE(NMR) spektru- munun altındaki alan arasında bir doğru orantı vardır. Buradaki orantı sabiti ise TE kalibrasyonu yapılarak bulunmaktadır. Diğer bir metot olan asimetri metotunda ise polarizasyon, NMR devresinden elde edilen spektrumun bir fonksiyona fit edilmesi ile spektrumun tepeleri arasındaki oran (R) bulunmaktadır. Bu iki metotla bulunan polarizasyon değerlerinin birbirlerine çok iyi bir uyum içinde oldukları görülmektedir.Item Poliüretan membranlara benzoil peroksit başlatıcısı kullanarak çeşitli vinil monomerlerin (Akrilik asit, krotonik asit, akrilamid ve itakonik asit) aşılanması(Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000-12) Babayiğit, Doğan; Pulat, Mehlika; TAEK-RSGDBu çalışmada, benzoil peroksit (BO) başlatıcısı kullanılarak akrilik asit (AA), krotonik asit (CA), akrilamid (AAm) ve itakonik asit (IA) ile aşı kopolimerleşmesi yapılarak poliüretanın (PU) su tutma kapasitesi geliştirildi. Belirli sıcaklıklarda AA, CA, AAm ve IA sulu çözeltileri membranların içine yerleştirilerek aşılama reaksiyonu gerçekleştirildi. Optimum sıcaklık, polimerleşme süresi, monomer ve başlatıcı konsantrasyonları sırasıyla; AA için 70 °C ;3h ;1.5 M ; 5.0 x 10(-2) M, CA için 70 °C ;1h ;1.5 M ; 4.0 x 10(-2) M , AAm için 80 °C ;2 h ; 4,0.10(-2) M ;1,5 M ve IA için 80 °C ;1saat ; 4,0.10(-2) M ; 1,5 M bulundu. Aşılanmış membranlar FTIR spektroskopisi ve taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile analliz edilerek görüldü ve PU membranların su tutma kapasitesine aşılamanın etkisi şişme ölçümleriyle tespit edildi.Item Preparation of BTS-BCT thin films by chemical solution deposition and their characterization(Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Fakültesi., 2015-02-05) Akbay, Berk; Özenbaş, Ahmet Macit; TAEK-NGDYapılan tez çalışması kurşunsuz baryum titanat esaslı Ba(Ti0.88Sn0.12)O3-0.3(Ba0.7Ca0.3)TiO3 (BTS-BCT) ince filmlerin (111)-Pt/TiO2/SiO2/(100)-Si altlıkları üzerine kimyasal çözelti biriktirme yöntemiyle büyütülmeleri ve denenen süreç parametrelerinin en uygun film üretimi üzerine etkisinin araştırılmasıdır. İdeal film üretiminin gerçekleştirilmesi amacıyla kompozisyon rombohedral-tetragonal fazların bir arada gözlemlendiği morfotropik faz sınırına yakın seçilmiştir. Bu tez çalışmasında, üretilen ince filmlerin ferroelektrik ve dielektrik özelliklerinin birbirleri ile olan ilişkisi ve sinterleme sıcaklıklarının ince filmlerin mikroyapı ve morfolojisi üzerine olan etkisi sistematik bir şekilde incelenmiştir. Uygulanan değişik sinterleme sıcaklıkları içerisinde, en uygun ferroelektrik ve dielektrik özellikler 850°C’de 1 saat süreyle sinterlenen filmlerde gözlemlenmiştir. Bütün çalışma boyunca, film kalınlığı 500 nm (on üç katmanlı film) olarak sabitlenmiştir. En iyi ferroelektrik özellikler 850°C’de 1 saat süreyle sinterlenen filmlerde elde edilmiş olup, kalıcı polarizasyon 4.11 μC/cm2 ve koersiv alan 57.8 kV/cm olarak ölçülmüştür. Bu filmlerde dielektrik sabiti ve dielektrik kaybının 600 kHz frekansta elde edilen değerleri de sırasıyla 113.4 ve % 5.46 olarak kaydedilmiştir. Bunun nedeninin 850°C’de sinterlenen filmlerde kristalizasyon neticesinde oluşan perovskit fazı, düşük yüzey porozitesi ve iri tanecik büyüklüğünden kaynaklandığı düşünülmektedir.Item Sintilasyon dedektorlerı için yanıt fonksiyonlarının belirlenmesi(İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995-07) Elmalı, Adnan; Akdeniz, K. Gediz; TAEK-ÇNAEMYüksek Enerji ve Plazma Fiziği dalında da kıllamlmaya başlanan Sintilasyon dedektörlerinin yanıt fonksiyonlarını belirlemede önemli bir teknik olan uçuş süresi tekniğini (Time of Flight Technique) bir 5.01 cm. x 5.01 cm. NE-213 sıvı sintilasyon dedektörüne başarıyla uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar bu konuda mevcut teorik ve deneysel bulgularla karşılaştırılmış ve deneysel belirsizlikler içinde uyuşumların çok İyi olduğu görülmüştür.Item Studies on feasiblity of hydrochloric acid recycle and iron-II-chloride recovery in pickling operation in steel cord industry(The Middle East Technical University, The Department Of Chemical Engıneering, 1999-09) Özdemir, Tonguç; Kıncal, N. Suzan; Öztin, Cevdet; TAEK-RSGDBu tez çalışması esnasında, atık pikling banyosu sıvılarının uygulanabilir geri kazanım proseslerinin, proses sentezi ve tasarımlarının yapılması amaçlanmıştır. Ayrıca uygulanabilir proseslerin ekonomiksel karşılaştırılması yapılmıştır. Seçilen uygulanabilir prosesler HCl’in FeCl(2)’ye çevrilmesi, Evaporasyon Prosesi ve FeCl(2)’ün kristalizasyonu prosesleridir. İlk olarak HCl’in FeCl(2)’ye dönüştürülmesi prosesi çalışılmıştır. Bu proseste bütün kullanılmamış HCl, Fe ile reaksiyona sokulmak suretiyle sıvı FeCl(2) çözeltisi elde etmek amaçlanmaktadır. Evaporasyon prosesinde, literatür atık pikling sıvısı kompozisyonu baz olarak alınarak, değişik akış diyagramı alternatiflerinin bilgisayar simulasyonları yapılmış ve optimum proses akış diyagramı elde edilmiştir. Elde edilen optimum proses akış diyagramına göre, endüstriyel veriler için akış diyagramı entegrasyonu yapılmıştır. Evaporasyon prosesinde geri kazanım için iki alternatif bulunmaktadır, birincisi katı oluşumuna izin vermeyen geri kazanım prosesi diğeri ise katı oluşumuna izin veren geri kazanım prosesidir. Katı oluşumuna izin vermeyen geri kazanım prosesinde, sıvı fazda kalan HCl 'i bertaraf etmenin yolu HCl’in Fe ile reaksiyona girmesi ve FeCl(2) elde edilmesidir. Çalışılman üçüncü geri kazanım alternatifi ise FeCl(2)‘ün kristalizasyonu prosesidir. Ayrıca laboratuvar ölçeğinde atık pikling banyosu sıvısındaki FeCl(3)’ün hidrojenle reaksiyonuyla FeCl2 elde edilmiş ve bu reaksiyonun olabilirliği test edilmiştir. FeCl(3)’ün FeCl(2)’e indirgenmesi geri kazanılan taze asit içindeki FeCl3 birikimini önlemek için gereklidir. Kristalizasyon prosesinde taze banyo için eklenecek HCl’in kristalizasyon ünitesinden önce eklenmesi fikri uygulanarak FeCl(2) çözünürlüğü düşürülmüştür. Bütün alternatifler için ekipman fiyatları hesaplanmıştır. Sabit yatırım maliyeti, ekipman fiyatları baz alınarak hesaplanmış ve ayrıca bütün prosesler için yıllık çalışma maliyetleride hesaplanmıştır. Proses ekonomileri açısından alternatifler kıyaslanmıştır. En ekonomik proses HCl’in FeCl(2)’e çevrilmesi prosesi olarak bulunmuştur.Item Sularda düşük derişimlerde bulunan uranyumun polimerik adsorbanla tutulmasının kinetik incelenmesi(Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2004) Gürellier, Ruhsar; Sarıkaya, Yüksel; TAEK-ANAEMSulu ortamlardan uranyumun uzaklaştırılması amacıyla polietilen glikolün akrilonitril içindeki çözeltisinin (60)Co-γ kaynağı ile ışınlanmasından iç içe geçmiş ağ yapıları (IPN) elde edilmiştir. IPN’ler 65 (0)C de 3,5 saat amidoksimleştirildikten sonra 10(-2) M uranyum nitrat çözeltisinde 17, 25, 35 ve 45 (0)C sıcaklıklarda adsorpsiyon dengesi kurulana dek bekletilmiştir. Adsorpsiyon ölçümleri, gama spektrometresi, gravimetri ve UV spektrofotometresi ile yapılmıştır. IPN’nin amidoksimleşme öncesi, sonrası ve uranyum tutunmasından sonraki yapı analizleri FTIR spektrometresi ile yorumlanmıştır. Sıcaklık yükseldikçe, uranyumun maksimum adsorplanma miktarının arttığı belirlenmiştir. 45 (0)C sıcaklıkta IPN’nin maksimum adsorpsiyon kapasitesi 602 mg U/g dir. Ayrıca, titreşimli ortamda yapılan bir çalışmada uranyum adsorpsiyonunun biraz arttığı belirlenmiştir. Farklı sıcaklıklardaki adsorpsiyon kapasitesinin (Q) zamanla değişimi izlenerek adsorpsiyonun 240 dakikaya kadar 0. dereceden olduğu belirlenmiştir. Sıcaklık yükseldikçe adsorpsiyon hızının arttığı gözlenmiş ve aktivasyon enerjisi 34.6 kJ/mol olarak hesaplanmıştır. Adsorpsiyon denge sabitinin sıcaklıkla değişiminden adsorpsiyon için ΔH, ΔS ve ΔG termodinamik nicelikleri hesaplanmıştır. Adsorpsiyon olayının endotermik olduğu belirlenmiştir. Olayın difüzyon kontrollü yani fiziksel adsorpsiyon olduğu kanısına varılmıştır. Çözeltinin derişimi 5x10(-4)-1x10(-2) M arasında değiştirilerek 20, 25, 35 ve 45 (0)C sıcaklıklarda adsorpsiyon izotermleri bulunmuştur. İzotermlerin düşük sıcaklıkta Giles C tipi iken yükselen sıcaklıkla Freundlich tipine benzediği belirlenmiştir.Item VO2+ ve Cu2+ katkılı amonyum tetraoksalat Di-Hidrat tek kristalinin EPR incelemesi(Ondokuzmayıs Üniversitesi, Fizik Anabilim Dalı, 2000-09) Bıyık, Recep; Tapramaz, Recep; 0000-0001-7929-4395; TAEK-ÇNAEMBu çalışmada Cu2+ ve VO2+ katkılandırılmış Amonyum Tetraoksalt Di-Hidrat [NH4H3(C2O4)2].2.H2O (ATO) tek kristalinin EPR incelemesi yapılmıştır. Triklinic simetri grubuna ait bu kristallerde beklenildiği gibi tek site gözlenmiştir. Kristallerin oda sıcaklığında alınan spektrumlarının analizinde bu amaç için yapılmış bilgisayar programları kullanılmıştır. VO2+ katkılı tek kristallerdebize yapı hakkında bilgi veren spin-Hamiltonien ve dalga fonksiyonu terimleri tespit edilmiştir. Cu2+ katkılı tek kristallerde ise Jahn-Teller teoremi kullanılarak paramanyetik çevredeki eşlenmemiş elektronun taban durumu dalga fonksiyonu bulunmuştur.