Rapor 2010-2019 yılları

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 62
  • Item
    CVP-2 (creative valuable protector-2) radyasyon filtresinin c-kollu skopi cihazı ile kullanılması
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2018) Parmaksız, Aydın; Bulur, Emine; Başdoğan, Miray; Kaan Ataç, Gökçe; Turpçu, Ufuk; Şen, Sema; AAH-5187-2020; 0000-0003-4000-5175; TAEK-Radyasyon ve Hızlandırıcı Teknolojileri Dairesi Başkanlığı
    T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanlığımın 20/12/2017 tarihli ve 78704445-000-E.254790 sayılı yazısı ile “ Aymed Medikal Teknoloji San. ve Tic. Ltd. Şti” isimli firma tarafından piyasaya arz edilmek istenen “CVP-2 (Creative Valuable Protector-2) Radyasyon Filtresi” isimli ürünün C-kolIu skopi cihazlarında kullanılması durumunda hastanın ve çalışanların radyasyonun zararlı etkilerinden korunmasına yönelik olduğu belirtilen bir cihaz olarak tanımlandığı ve üreticisinin beyan ettiği dozimetrik çalışma dışında klinik veri veya değerlendirmenin bulunmaması nedeniyle ülkemizde kullanılması için beyan edilen işlevleri yerine getirip getirmediği, getiriyorsa radyasyondan korunma için dozimetrik testlerin yapılarak değerlendirilmesine ilişkin görüşlerimizin paylaşılması talep edilmiştir. Bu raporda; Bayındır Sağlık Grubuna ait Söğütözü Bayındır Hastanesi ve Ufuk Üniversitesi Dr. Rıdvan Ege Hastanesi'nin ameliyathanelerinde kullanılan C-kollu skopi cihazlarına CVP-2 Radyasyon Filtresinin adaptörsüz olarak takılı olduğu ve takılı olmadığı durum senaryoları için ameliyathane koşullarında gerçekleştirilen ışınlamalar sonucunda; hasta ve personelin alabileceği radyasyon dozları ile CVP-2 Radyasyon Filtresinin kullanımına ilişkin radyolojik değerlendirmeler bulunmaktadır.
  • Item
    TAEK Proton Hızlandırıcısı Tesisi ar-ge ışınlama odasında altyapı oluşturulması kapsamında yapılan çalışmalar : Mevcut ar-ge demet hattında yapılan düzenlemeler, farklı enerjilerdeki proton demetleri için folyo aktivsayon yöntemi ile enerji ölçümleri, enerji indirgeme (Degrader) ve aktivasyon çalışmaları
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2018) Recepoğlu, Erdal; Bulut, Serdar; Yüksel, Alper Nazmi; Serin, Nihal Öykü; TAEK-SANAEM
    SANAEM Proton Hızlandırıcısı Bölümü İşletme Biriminin TAEK PHT Ar-Ge Işınlama Odasında Ülkemiz ihtiyaçları doğrultusunda yapılacak Ar-Ge ve uygulama faaliyetleri için gereken alt yapının oluşturulması ve tesisin sanayi ve üniversitelerden gelecek olan talepler doğrultusunda kullanıma açılması amacıyla Mayıs 2016’dan bugüne kadar yaptığı çalışmalar özetlenmiştir.
  • Item
    WWW-1000 reaktör kalbinde soğutucu akış dinamiğinin nokta2G-RC koduna uyarlanan çapraz akışlı direkt (ÇAD) ve diğer çözüm yöntemleriyle incelenmesi
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2018) Kaya, Şadi; TAEK-ÇNAEM
    Bir nükleer güç reaktörünün güvenli işletimi ve bir değişim esnasındaki davranışını önceden belirlemek için reaktör kalbinde, her türlü statik ve dinamik analizler en ince ayrıntısına kadar yapılır. Reaktör analizlerinde, gerek nötronik ve gerekse ısıl-hidrolik parametreler her zaman gayet doğru belirlenmelidir. Bir reaktör kalbinde hassas akış dinamiği analizi, reaktörün güvenli işletimi için kesinlikle zorunludur. Bir reaktör kalbindeki soğutucu akışı, normal işletim koşullarında oldukça düzgün olabilir fakat bir geçiş veya kaza durumunda, o derece düzgün olmayabilir. Bundan dolayı, muhtemel her türlü geçiş ve kaza durumunda bir reaktör kalbindeki akış dinamiği, reaktör güvenlik koşullarının sağlanıp sağlanamadığını tespit etmek için ayrıntılı olarak mutlaka incelenir. Bu amaçla yazılmış birçok hesaplama kodu mevcuttur. Bunlardan biri, COBRA- IV-I kodu olup reaktör kalbindeki akış dinamiğini altkanal analiz yaklaşımıyla inceler. Bu kod, statik ve yavaş geçişler için, kanallar arasındaki çapraz kütle akışlarını tepit etmek için bir Gauss-Seidel iterasyon tekniği kullanır. WWER-1000 reaktör kalbindeki akış dinamiği bu teknikle incelendiğinde, önemli kaynamanın olduğu küçük akış hızlarında yakınsama sorunu görüldü. Ayrıca, kalp basınç düşüm geçişleri için kullanılmayan bu yöntem, çok sayıda hesap bölgesi ve birçok hesaplama çevrimi içeren dinamik analizler için de pek uygun değildir. Bu nedenlerden dolayı, bir reaktör kalbinde kanallar arasındaki yatay (çapraz) kütle akışlarını hesaplamak için yeni bir çözüm tekniği (Çapraz Akışlı Direkt, ÇAD) geliştirilip NOKTA2G-RC koduna uyarlandı. Böylece, olası her türlü önemli geçiş ve kaza durumlarında, bir WWER reaktör kalbindeki soğutucu akış dinamiği, bir yakınsama sorunuyla karşılaşmaksam çok daha hızlı şekilde incelenir. Koda henüz uyarlanan bu çapraz akış çözüm yöntemini Gauss-Seidel iterasyon tekniğiyle mukayese etmek için WWER-1000 reaktör kalbindeki akış dinamiği, çok farklı durumlar için incelendi. Bunlar, reaktörün sıcak sıfır güçte ve tam güçte işletimini, tam gücün yüzde elli ve yüzde yüz artımlarını, tam güçte soğutucu giriş sıcaklığının bir miktar artımıyla akış debisinin yarıya düşmesini, zorlamalı soğutmadan doğal dolaşımlı soğutmaya geçiş ve reaktörün yüzde yedi güç seviyesinde doğal dolaşımla soğutulmasını içerir. Yapılan bu analizlere göre, Gauss- Seidel iterasyon ve ÇAD çözüm yöntemleri birbirine çok benzer sonuçlar vermektedir. Bunun ötesinde, küçük akış hızlarında ve soğutucuda belirli bir miktar kaynamanın oluştuğu ve Gauss-Seidel iterasyon yöntemiyle incelenemeyen bazı durumlar, ÇAD yöntemiyle oldukça başarılı bir şekilde analiz edildi. Sonuç olarak, WWER reaktör kalbini etkileyen herhangi bir sert geçiş veya kaza durumu, bu yeni çözüm yöntemiyle kabul edilir doğrulukta çok daha hızlı İncelenmektedir. Burada yapılan analizlere göre, WWER-1000 reaktör kalp tasarımı, akış dinamiği acısından gayet iyi optimize edilmiştir. Normal işletim koşullarında, WWER reaktör kalbinde ısıl- hidrolik parametreler, tek boyutlu bir akış dinamiği kodu ile yeteri kadar doğru tespit edilebilir. Fakat soğutucuda hatırı sayılır bir kaynamanın oluştuğu durumlar, bir 3D akış dinamiği kodu veya altkanal analiz yaklaşımı kullanan bir kod ile incelenmelidir. Soğutucuda belirli bir miktarda kaynamanın oluşması durumunda, bir WWER reaktör kalbindeki doğal dolaşımla soğutma analizi bir 3D koduyla yapılmalıdır. Eğer, bu analiz tek boyutlu bir kod ile yapılırsa, kalp ortalama ısıl-hidrolik yani ortalama akış kanal değerlerinin kullanılmasıyla ancak makul sonuçlar elde edilebilir.
  • Item
    Işınlamanın akrilamid miktarı üzerine etkisi
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2017) Uygun, Mine; Ergun, Ece; Köseoğlu, Turhan; Şanal, Turgay; Kaplan Evlice, Asuman; Pehlivan, Aliye; Özderen, Tülin; Karaca, Kazım; Uygun Sarıbay, Mine; TAEK-SANAEM
    Akrilamid, ısıl işlem görmüş gıdalarda proses sırasında oluşan kimyasal bir bileşiktir. Sağlık üzerinde olumsuz etkileri nedeni ile gıdalarda bulunan miktarı önem taşımaktadır. Bu amaçla Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı- Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü-Kalite Değerlendirme ve Gıda Bölümü ile birlikte yürütülen proje kapsamında; farklı dozlarda ışınlanan (0, 1, 2, 3, 4, 5 ve 8 kGy) Tosunbey ve Bayraktar 2000 buğday çeşitlerinden elde edilen ekmeklerde akrilamid miktarı ve ışınlamanın buğday ve unun kalite özellikleri üzerine etkisi araştırılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda; ışınlamanın tanenin fiziksel özellikleri ve protein oranına etkisi olmamıştır. Fakat gluten kalitesini olumsuz etkilemiştir. Alfa amilaz aktivitesini arttırmış, ekmek özelliklerine etkisi çeşide göre değişmiştir. Ayrıca ışınlama dozlarının artışı ile ekmekte L parlaklık değerinde azalma, a kırmızılık ve b sarılık değerinde ise bir artış belirlenmiştir. Işınlama dozlarının glütenin ikincil yapısında bir değişmeye neden olmadığı ve akrilamid miktarı üzerine bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir.
  • Item
    Iğdır bölgesi çevresel radyolojik izleme programı değerlendirme raporu 2013-2016
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2017) Gülay, Yusuf; Dikmen, Hasan; Yıldız, Çiğdem; Bıyık, Recep; Aybers, Timuçin; Tanrıkul Demir, Ezgi; Ünver, Latife Özge; Ünlü, Sibel; Söğüt, Ali; Köseoğlu, Turhan; Sağel, Zafer; Kaya, Halil İbrahim; Halkman, Hilal B. D.; Aydın, Fatih; Aydın, Gülizar; Güllüoğlu, Fulya; Uzun, Sefa Kemal; Çorak, Ahmet; Erçin, Demet; Mert, Hülya; Haskılıç, Mehmet; Kurt, Aylin; Gündoğdu, Gençay; Çınar, Memduh Fatih; Şahin, Mihriban; Özgür, Mine; Kaya, Nihal; Yüksek, Simay; Özkök, Yücel Özer; Kesimal, Ahmet; Albayrak, Nesli; Yüksel, Ayhan; Yüce, Günay; Öztürk, Neşet; Kekeç, Sultan; Karabayır, Erhan; Şimşek, Funda Barlas; Taşkın, Halim; Güneş, Şerife; TAEK-NGD
    Türkiye’nin çevresindeki nükleer santrallerin radyolojik etkilerinin izlenmesi amacı ile 2013 yılından başlayarak TAEK yıllık çalışma programlarına “Türkiye’nin çevresindeki nükleer santrallerin radyolojik etkilerinin izlenmesi isimli bir faaliyet eklenmiştir. Bu faaliyet kapsamında temel çalışma olarak “İğdır Bölgesi Çevresel Radyolojik İzleme Programı” 2015 yılında tamamlanmış ve program dahilinde radyolojik izleme çalışmaları yapılmıştır. Bu kapsamda hava, yüzey suyu, toprak, içme suyu ve bölgede yetiştirilen ürünlerden gıda numuneleri alınarak laboratuvar ölçümleri yapılmış, çevresel dozimetreler kullanılarak çevre dozu ölçülmüş ve bölgede bulunan ve 24 saat kesintisiz çalışan RESA istasyonlarından alınan sonuçlar değerlendirilmiştir. Numune alımı ve numunelerin analizinde ÇNAEM ve SANAEM’in analizlere özgü standart yöntemleri ve kalite kontrol sistemleri kullanılmıştır. İğdır bölgesi çevresel radyolojik izleme programı çerçevesinde alınan örneklerde en yüksek; • I-131 aktivitesi süt numunelerinde 50,0 Bq/kg’ın altında • Cs-134 aktivitesi şeker pancarı numunesinde 0,7 Bq/kg, • Cs-137 aktivitesi, toprak numunesinde 25,3 Bq/kg, • Sr-90 aktivitesi toprak numunesinde 13,0 Bq/kg, olarak tespit edilmiştir. İçme sularında tespit edilen radyoaktivite seviyeleri “İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkındaki Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” gereğince izleme gerektiren değerlerin altındadır. İçme sularındaki H-3 aktivitesi 0,82 Bq/m3 olarak ve içme suları nedeni ile sindirim yoluyla alınan toplam doz; ölçülebilen Sr-90 ve Cs-137 değerleri için toplam 87,89 nSv/yıl olarak tespit edilmiştir. Bu değerler Yönetmelikte gösterge dozu olarak belirtilen 0,1 mSv/yıl ile karşılaştırıldığında gösterge dozunu hesaplanmasına esas teşkil eden radyoaktivite açısından veya limiti 100 Bq/I olarak verilen H-3 açısından izlemenin gerekli görülmediği durum ile örtüşmektedir. Sonuç olarak, izleme programı çerçevesinde yapılan analiz ve ölçüm sonuçlarına göre herhangi bir olağandışı bulgu tespit edilmemiştir.
  • Item
    Sakarya ilinde meydana gelen endüstriyel radyografi kazası, müdahale yönetimi ve sonuçları
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2017) Türköz, Sinan Aytekin; İnğeç, İbrahim; İzmir, Abdullah İlker; Hızarcı, Sabri; TAEK-RSGD
    Endüstriyel radyografi alanında faaliyet gösteren bir firma Sakarya ili Kızılcıklı köyü yakınlarında bulunan baraj şantiyesinde meydana gelen endüstriyel radyografi kazasını Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’na (TAEK) bildirmiştir. Bildirim üzerine, 20 Ekim 2016 tarihinde firmanın yapacağı müdahale çalışmalarının yerinde incelenmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla TAEK Acil Durum Değerlendirme ve Müdahale Ekibi (ADME) olay yerine sevk edilmiş ve acil durum TAEK Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi (ADYM) tarafından yönetilmiştir. Sakarya İl Afet ve Acil Durum (Sakarya İl AFAD) Müdürlüğü KBRN Ekibi tarafından radyoaktif kaynağın kazanın olduğu yerde değil, Arifiye ilçesinde bulunduğunun bildirilmesi üzerine emniyet altına alınması ve taşınması çalışmalarının yürütülmesinde sahadaki müdahalenin yönetimi ADME tarafından; Sakarya İl AFAD Müdürlüğü KBRN Ekibi, Arifiye Toplum Sağlığı Merkezi, Sakarya İl Sağlık Müdürlüğü ve Sakarya İl Emniyet Müdürlüğü personeli ile koordineli olarak yürütülmüştür. Radyoaktif kaynağın bulunduğu alan Sakarya İl AFAD KBRN Ekibi tarafından alınan bilgiler ve yapılan radyasyon ölçümleri ile tespit edilmiştir. Alan, Sakarya İl Emniyet Müdürlüğü personeli tarafından boşaltılmış, girişler engellenerek emniyet altına alınmıştır. Söz konusu alandaki radyoaktif kaynağın yeri ADME tarafından yapılan ölçümlerle belirlenmiştir. Radyoaktif kaynağın bulunduğu yerden alınarak uygun taşıma kabına konulmasında izlenecek yöntem belirlenerek kaynağın sahibi olan firmanın Radyasyondan Korunma Sorumlusu (RKS) ile paylaşılmıştır. Radyoaktif kaynak, RKS tarafından gerçekleştirilen müdahale ile emniyet altına alınmış ve Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi (ÇNAEM) Atık Yönetimi Bölümüne gönderilmiştir.
  • Item
    Gama ışınlamanın theileria annulata kültivasyonu üzerine etkileri
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2017) Emre, Zişan; Düzgün, Ali; Vatansever, Yusuf; Söğüt, Ali; Altay Çapın, Gülay; Alabay, B. Metin; Çerçi, Harun; TAEK-SANAEM
    Tropikal theileriosis’in de içinde bulunduğu kene-kaynaklı hastalıklar hayvan yetiştiriciliğinde sorun teşkil etmekte ve önemli ekonomik etki yaratmaktadır. Theileria annulata’mn neden olduğu tropikal theileriosis önemli bir sağlık ve işletme sorunu olarak sadece Türkiye’de değil Kuzey Afrika, Güney Avrupa ve Asya’da da büyük önem taşımaktadır. Theileriosis’den kaynaklanan kayıpların kontrolünde halen üç yöntem kullanılmaktadır: Kenelerin kimyasal ilaçlarla kontrolü, hastalanan hayvanların ilaçlarla tedavisi ve aşılama. Akarisidlere direnç kazanan keneler nedeniyle kimyasal ilaç kullanımı kısıtlı kalmakta, ayrıca süt, et ve çevrede bıraktıkları kalıntılar nedeniyle halk sağlığını tehdit etmektedir. İlaçlarla tedavi etkili görünmekle birlikte birçok olumsuzluğu da birlikte getirmektedir. Kemoterapötikler hayvanlarda ilk enfeksiyona engel olsa bile ikinci bir enfeksiyona karşı koruyuculuk sağlamamaktadır. Bu durum sık ilaç kullanımını gerektirmektedir. İlaçların sık kullanılması kenelerde ilaca karşı genetik direnç geliştirmekte ve ilacın etkisiz olmasına yol açmaktadır. Tropikal theileriosis’e karşı geliştirilen zayıflatılmış hücre-kültürü aşısı tüm sığır ırklarında güvenle kullanılmaktadır. Yine de keneler tarafından bulaştırılan etkenlere karşı kanda piroplasmlar görülebilmekte, immunizasyon ile hastalığın eradikasyonu mümkün olamamaktadır. Sadece lenfositlerdeki şizontların zayıflatılması yoluyla hastalığın virulansının geri dönmesi engellenebilmektedir. T.annulata şizontlarının kültür yoluyla zayıflatılması uzun süren pasajları gerektirmektedir. Son yıllarda yeni moleküler biyolojik yöntemler ve bağışıklık sistemi hücrelerinin kullanılmasıyla bazı viral ve bakteriyel aşıların geliştirilmesi mümkün olmuştur. Paraziter aşılarda rekombinant teknikler çok etkili olmamış, geliştirilen aşılar ya zayıf kalmış ya da bağışıklık sağlayamamıştır. Alternatif teknik olarak gama ışınlama ile zayıflatılan organizmaların metabolik olarak aktif kalsalar bile enfeksiyon yaratmadıkları, ayrıca konakçıya verildiklerinde hücresel ve bağışıklık mekanizmalarının aktif hale gelebildiği ortaya konmuştur. Bu çalışmada şizontların tam olarak zayıflatılması için gerekli ışınlama dozunun saptanması amacıyla çeşitli denemeler yapılmış, ışınlanmış şizontların metabolik aktivitesi incelenmiş, ışınlanan aşı deney hayvanlarında test edilmiştir. Şizont evresinin zayıflatılması amacıyla sığır lenfositleri 60Co kaynağında 0, 50,100,150,200,250 ve 300 Gy dozlarda ışınlanm ıştır. Denemeler sonucunda parazitlerin metabolik aktivitesi üzerinde en etkili dozun 150 Gy olduğu belirlenmiştir. 150 ve 200 Gy dozda ışınlanan aşılar hayvanlar üzerinde denenmiş, 150 Gy dozda ışınlanan aşı ile immunize edilen hayvanların aynı kene suşu ile yapılan sınama testine direnç gösterdikleri görülmüştür. Bir yıl sonra 150 Gy dozdaki aşı ile aynı hayvanlara ikinci aşılama yapılmıştır. Aşılamayı izleyerek gerçekleştirilen kene uygulaması kanda etkenin bulunmadığını göstermiştir. Kenelerin enfeksiyon almadıkları ayrıca PCR testiyle de belirlenmiştir. Sonuç olarak, gama ışınlama ile zayıflatılmış T. annulata şizontlarının laboratuvar koşullarında sığırlarda bağışıklık oluşturduğu saptanmıştır. T. annulata hücre kültürü aşısının geliştirilmesi amacıyla şizontların zayıflatılmasında gama ışınlamanın yararlı olduğu kanıtlanmıştır.
  • Item
    Cryptosporidium spp. ookistlerinin gama ışınlama ile inaktivasyonu
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2017) Emre, Zişan; Alabay, B. Metin; Yazıcı, Nizamettin; Vatansever, Yusuf; Düzgün, Ali; Söğüt, Ali; Altay Çapın, Gülay; Çerçi, Harun; TAEK-SANAEM
    Cryptosporidium türleri, sularla bulaştığı bilinen ve özellikle bağışıklık sistemi baskılanmış bireylerde şiddetli ishal oluşturan gastrointestinal, hücre içi protozoon parazitlerdir. Bu organizmanın zor çevre koşullarına ve çeşitli dezenfektanlara karşı dirençli olduğu, gama ışınlarına karşı yüksek direnç gösterdiği bilinmektedir. Bu parazitin çevre örmeklerinde inaktivasyonunu sağlayan değerlerin bilinmesi halk sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada gama ışınlamanın Cryptosporidium ookistlerinin canlılığı ve enfektivitesi üzerindeki etkisini belirlemek üzere başlıca iki yöntem kullanılmıştır: - Ookistlerin canlılığını belirlemek amacıyla kullanılan vital boyalar : 4’,6-diamidino-2-phenylindole (DAPI), propidium iodide (PI) ve SYTO-59. - Ookistlerin açılım yeteneğini belirlemek amacıyla uygulanan in vitro ekskistasyon yöntemi. Araştırmada kullanılan ookistler doğal yolla enfekte olmuş dana dışkılarından elde edildi. Ookistlerin konsantrasyon ve saflandırma işlemleri için şeker flotasyon ve sezyum klorür tabakalandırma yöntemleri kullanıldı. Su örnekleri suya 106 oocysts/ml ookist ekilerek hazırlandı. Örnekler 60Co kaynağında 1, 5, 10, 15 and 20 kGy dozlarda ışınlandılar. Işınlanan örnekler 4°C’de 10 gün bekletildikten sonra ışınlama sonrası zamana bağlı etkiler açısından tekrar incelendiler. Vital boyalarla yapılan testler 15 kGy dozda ışınlanan örneklerde ookistlerin canlı olmadığını gösterdi. Çalışma ekskistasyon ve canlılık oranlarının gama ışınlanma dozu ile ters orantılı olduğunu gösterdi. Işınlanmamış kontrol örneklerde açılım oranı %90 civarında, canlılık oranı DAPI/PI ile %84.03, SYTO-59 ile %90.48 olarak saptandı. 15 kGy dozda açılım gösteren ookistlerin 10 gün sonra bu yeteneklerini kaybettikleri gözlendi. Bu durum gama ışınlamaya tabi tutulan ookistlerin açılabildiklerini fakat Pl ve SYTO- 59 boyalara karşı geçirgenlik kazandıkları için enfektif olamayacaklarını ortaya koydu. Aynı testler Ankara Merkezi Atıksu Arıtma Tesisi’nden alınan arıtılmış su örneklerinde de tekrarlandı. 10 kGy dozda boş ve/veya yarı açılmış ookistlere ve serbest sporozoitlere rastlanmadı. Işınlanmamış örneklerde ekskistasyon oranı %92 olurken 10 kGy dozda açılım görülmedi. Kontrol örneklerinde canlılık yüksek bulundu ( DAPI/PI ile %72.8, SYTO-59 ile %85.2). Canlılığın 5 kGy dozda azaldığı ve 10 kGy dozda ookistlerin tamamen öldükleri görüldü (Pl ve SYTO-59 pozitif). Sonuç olarak, 15 kGy dozda İyonlaştırıcı radyasyonun Cryptosporidium ookistlerinin açılım yeteneğini engellediği ve canlı sporozoit taşıma oranını azalttığı belirlenmiştir. Su ve çevre örneklerinin dezenfeksiyonu amacıyla uygulanan yöntemlerin ookistler üzerindeki etkisinin belirlenmesinde vital boya ve in vitro ekskistasyon testlerinin güvenle kullanılabileceği görülmüştür
  • Item
    Antalya-Nevşehir-Karaman-Hatay-Artvin illerinin doğal fon radyasyonu haritasının çıkarılması ve eser element analizleri
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2017) Karahan, Gürsel; Bıyık, Recep; Bingöldağ, Nesli; Koçak, Mehmet; Ataksor, Berna; Baş Mor, Hatice; Taşkın, Halim; Yüksel, Ayhan; Küçükcezzar, Rezzan; Varinoğlu, Ahmet; Kapdan, Enis; Bayülgen, Seval; Başsarı, Asiye; Yılmaz, Yusuf Ziya; Kaygun, Aysun; Yılmaz, Necati; Özsoy, Ömer; TAEK-ÇNAEM
    Bu çalışma, Türkiye’nin il bazında doğal fon haritasının hazırlanmasını, toprak yapısının radyolojik yönden değerlendirilmesini, içme sularında doğal radyoaktivite değerlerinin tespit edilmesini, toprak ve su örneklerinde eser ve toksik element analizlerinin yapılmasını ve ilgili kaynaklardan toplumun maruz kaldığı yıllık etkin dozun tespit edilmesini amaçlayan “Çevresel radyolojik izleme ve dozimetrik değerlendirme yapılması” faaliyeti kapsamında yürütülen çalışmaların düzenli aralıklarla sunulacak olan teknik raporlar serisinin İkincisidir ve Antalya, Nevşehir, Karaman, Hatay ve Artvin illerinin sonuçlarını içermektedir. Sonuçlar incelendiğinde; • Antalya, Nevşehir, Karaman ve Hatay illerinde ortalama dış ortam radyasyon doz hızı değerlerinin Türkiye ve Dünya ortalamalarına yakın iken Artvin ilinde bu oranın yaklaşık 3 katı olduğu, • Toprak örneklerinde yapılan radyonüklit ve radyoaktivite analizleri sonucu, Nevşehir ilinde toprak yapısından kaynaklı olarak K-40, Ra-226 ve Th-232 doğal radyonüklitlerin radyoaktivite seviyelerinin ortalamanın üzerinde olduğu, Artvin ilinden alınan toprak örneklerinde ise belirli lokasyonlarda yapay bir radyonüklit olan Cs- 137 nin 200 Bq/kg gibi yüksek değerlere çıktığı, yine aynı il topraklarında Ra-226 radyonüklitinin aktivite değerlerinin ortalamanın üzerinde olduğu, diğer illerden alınan örneklerde herhangi bir anomaliye rastlanmadığı, • İçme suyu örneklerinde yapılan radyoaktivite analizleri sonucu Nevşehir ilinde 5 farklı noktada toplam alfa, 1 noktada ise toplam beta radyoaktivite değerlerinin Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından belirlenen sınır değerleri aştığı, • Toplanan toprak örnekleri üzerinde “Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği” ne göre yapılan eser element analiz değerlendirme sonuçlarına göre illerde belirli lokasyonlarda sınır değerlerin aşıldığı, • İçme suyu örnekleri için yapılan anyon ve katyon değerleri sonuçlarının, EPA, WHO, Kanada, EEC ve TS 266 İçme Suyu Standartları ile mukayese edildiğinde başta Nevşehir ve Artvin olmak üzere çok sayıda istasyonda kullanılmasında ve tüketilmesinde sakınca görülen noktaların belirlendiği, anlaşılmaktadır. Yukarıda ifade edilen analiz sonuçları rapor içerisinde tablolar, grafikler ve eşdeğer değişim haritalandırma yöntemleri kullanılarak görselleştirilmiş ve kolay anlaşılabilir formatta sunulmaya çalışılmıştır. Ayrıca illere ait ayrıntılı analiz sonuçları incelenen noktanın konum ve koordinat bilgileri EK dosyalarda sunulmuştur.
  • Item
    National report, safety and security of radioactive sources in Turkey
    (Republic Of Turkey, Turkish Atomic Energy Authority, 2013-06) TAEK-NGD; Republic Of Turkey, Turkish Atomic Energy Authority
    Turkish Atomic Energy Authority (TAEA) as a regulatory body is responsible for peaceful use of atomic energy in Turkey for the benefit of the country in conformity with the national development plans and fulfillment of Turkey's obligations arising from international agreements. By the Turkish Atomic Energy Authority Act, TAEA define and recommend the basic principles and policies; and implement, inspect, organize, support and coordinate scientific, technical and administrative studies and affairs relating with the safe use of atomic energy and sources of ionizing radiation for ensuring the protection of people and environment against ionizing radiation exposures. Turkey's legislative framework regarding with the radioactive sources cover the fundamental aspects of radiation protection and radiation safety particularly the requirements related to occupational, public and medical exposures, transportation, radioactive source management, emergency preparedness, authorization and inspection of practices containing radioactive sources. It also defines the main responsibilities of regulatory body, law enforcement agencies, emergency organizations and licensees. Turkey has already made political commitment with regard to the Code of Conduct on the Safety and Security of Radioactive Sources and Supplementary Guidance on the Import and Export of Radioactive Sources. Turkey has a national registration system containing all radiation sources. It holds the information of both x-ray devices and all categories of radioactive sources or systems containing radioactive sources. This system provides to ensure management of the sources and enhance controls for high activity sealed radioactive sources. Each radioactive source imported, exported or sent to waste storage facility is registered to the system and according to the information about every source movement/changes, data are updated by TAEA.
  • Item
    Tunceli sarımsağının (allium tuncelianum (kollman)) in vitro çoğaltma olanaklarının araştırılması
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2011) Kantoğlu, K. Yaprak; Yanmaz, Ruhsar; Yazar, Ezgi; Alper, Aslı; TAEK-SANAEM
    Bu araştırma 2004-2006 yılları arasında, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi, Tarım Birimi Bitki Islahı Laboratuarlarında yürütülmüştür. Çalışma TAEK ve Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü tarafından desteklenmiştir. Araştırmada endemik bir tür olan Tunceli sarımsağının, in vitro koşullarda kök, yaprak ve sürgün ucu kültürü yöntemleriyle hızlı çoğaltabilme olanaklarını belirlemek hedeflenmiştir. Bu araştırmada yaprak, kök ve sürgün ucu kültürlerinde kullanılacak en uygun oksin (2,4D ve NAA 0, 1.0, 2.0 mgı-1) ve sitokinin (BA 0, 0.1 ve 1.0 mg-1) kombinasyonları belirlenmeye çalışılmıştır. Yaprak ve kök kültürlerinde sürgün oluşumu tespit edilmemiştir. Sadece kallus oluşumu 0.1 mgM+1.0 mgM NAA kombinasyonundan elde edilmiştir. Sürgün kültürlerinde hem oksin hem de sitokinin beraberce kullanımı Tunceli sarımsağı için sürgün oluşumunu artırmada etkili olmamıştır. Buna karşılık 0.5 mg/l BA+0.1 mg/l IAA, 0.1 mg/l BA ve 0.1 mg/l BA+0.1 mg/l NAA, 0.05 mg/l BA+0.5 mg/l IAA ve 0.05 mg/l BA kombinasyonlarında tek sürgün oluşumu gerçekleşmiştir. lAA’nın daha düşük konsantrasyonlarının sürgün proliferasyonunu tetiklediği belirlenmiştir. Yumru oluşumunun artırılmasında alt kültür sayısının artırılması etkili olmuştur. Oksin içermeyen, 0.1 mgM NAA+0.1 mgl-1 BA içeren ortamlarda yumru oluşum oranı %100 olarak belirlenmiştir. Oksin içermeyen ya da 0.1 mgl-1 NAA içeren ortamlarda kültüre alınan sürgünlerde yumru oluşumu tespit edilememiştir. Yumru oluşturma ortamında dördüncü alt kültürden itibaren oksin içermeyen ya da sadece 0,1 mgM NAA içeren ortamlarda köklenmenin düşük oranda başladığı ve bu oranların sırasıyla %37 ve %40 olduğu saptanmıştır. Oksinsiz veya 0,5 mgl-1 NAA içeren ortamlara transfer edilen köksüz sürgünlerde köklenme artmıştır. En yüksek oran %33 ile 2 mgl-1 NAA uygulamasında gerçekleşmiş olup bunu %17 ile 0,5 mgl‘1 NAA izlemiştir. Saksıya transfer edilen köklenmiş ve köklenmemiş yumrular 2-3 gerçek yaprak oluşturduktan sonra yaşama yeteneklerini yitirmişlerdir. Ancak üretimde kullanılan küçük yumrular bu ana yumrulardan elde edilmiş olup bu Tunceli sarımsağı için olağan bir durum olarak karşımıza çıkmıştır.
  • Item
    Nükleer tekniklerle makarnalık buğdayda (triticum durum desf.) mutasyon ıslahı
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2011) Şenay, Ali; Şekerci, Süreyya; Yalçın, Sabri; TAEK-SANAEM
    Tahıllar, insan beslenmesi için gerekli olan protein ve kalorinin % 50’sini sağlamaktadır. Tahılların hayvan beslenmesindeki payı da dikkate alınırsa, insanların günlük toplam besin tüketiminin yaklaşık 3/4’ünü tahılların oluşturduğu görülmektedir. Tarımı yapılan türlerin yaklaşık % 41 ’ini tahıllar oluşturmakta ve dünya gıda üretiminde % 98’lik bir pay almaktadır. Bitkisel üretimde birim alan veriminin artırılmasında, yüksek verimli ve kaliteli çeşitler elde edilerek uygun tekniklerle yetiştirilmesi önceliklidir. Yeni çeşitlerin elde edilmesi amacıyla yapılacak ıslah çalışmalarında bugüne kadar uygulanan ıslah yöntemlerinin başında melezleme tekniğinin geldiği bilinmektedir. Mutasyon tekniği, doğrudan veya melezleme tekniğinin tamamlayıcısı olarak büyük bir önem kazanmıştır. Bitki ıslahında mutasyon çalışmaları mevcut gen havuzunun genişletilmesinde etkin bir yoldur. Tahıllarda da mutasyon ıslahı çalışmalarının çok başarılı, önemli ve etkin bir ıslah yöntemi olduğu bugüne kadar elde edilen mutant tahıl çeşitleriyle kanıtlanmıştır. Mutasyon ıslahı çalışmalarının, bu potansiyeli dikkate alınarak, 2002 yılında Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde (SANAEM) makarnalık buğdayda mutasyon ıslahı programı başlatılmıştır. 2002 yılında TAEK’de başlatılan Nükleer Teknikle Buğday Islahı çalışmalarında; adaptasyon kabiliyeti yüksek, soğuğa ve kurağa dayanıklı, verimli, kısa boylu ve kaliteli mutant makarnalık buğday hat ve/veya çeşitlerinin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bu araştırmada, başlangıç materyali olarak Kunduru 1149 makarnalık buğday çeşidi kullanılmıştır. Denemede kullanılan buğday çeşidinin nem oranı % 11 ve çimlenme yüzdesi %98’dir. Tohumlara Kobalt-60 (60Co) gama ışını kaynağında; 50, 150, 250 Gy ve 0,002=0,004 EMS dozlarında tek ve birlikte uygulamalarla, bitki büyütme odası ve tarla denemesi için ayrı ayrı uygulama yapılmıştır [1], Tarla denemesi için ekilen tohumlar, tarlaya şaşırtılarak olgunlaşma zamanında elde edilen fertil başaklar ile M2 generasyonu oluşturulmuştur. Bitki gelişme süresince istenen özellikler bakımından üstün özelik gösteren mutant hatlar M3-M6 seçilmiştir. M6 generasyonunda kalite analizi sonuçlarına göre seçilen mutant hatlar ile ön verim denemesi devam etmektedir.
  • Item
    European “stress tests” for nuclear power plants
    (Republic Of Turkey, Turkish Atomic Energy Authority, 2012-05) TAEK-NGD; Republic Of Turkey, Turkish Atomic Energy Authority
  • Item
    Kültürel mirasın nükleer tekniklerle tanımlanması ve korunması
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2011) Zararsız, Abdullah; Özen, Latif; Kalaycı, Yakup; Kırmaz, Rıdvan; Koralay, Haluk; Tan, Erdal; TAEK-SANAEM
    Bu raporda, kültürel mirasın nükleer tekniklerle tanımlanması, korunması amacıyla yapılan çalışmalar ayrıntılı olarak sunulmuştur. UAEA tarafından da desteklenen proje kapsamında ülkemizde ilk defa sistematik olarak Anadolu Medeniyetler Müzesinden (AMM) ve bazı kazı bölgelerinden gelen tarihi eserler merkezimizdeki cihazlar (WDXRF, P-XRF, XRD, SEM) kullanılarak analiz yapılmış ve tanımlamaları, yapım teknikleri, geçirdikleri restorasyonları, kullanıldıkları dönem ile ilgili sosyo-ekonomik bilgiler elde edilmiştir. Müzeden çıkartılmayan eserler taşınabilir cihazlar ile yerinde analizleri yapılmış ve bazı kazı yerlerinden gelen örnekler incelenerek gerçek veya sahte olup olmamaları konusunda uzmanlara yardım edilmiştir. Projenin UAEA tarafından desteklenmesi ile Ajans tarafından organize edilen kurs, çalıştay ve toplantılara merkezimizden beş kişi katılmış ve bilimsel ziyaret ve ikili çalışmalar kapsamında Yunanistan’dan bir ve Makedonya’dan üç uzman merkezimizi ve AMM’yi ziyaret ederek çalışmalar yapılmıştır.
  • Item
    Endüstriyel atık suların radyasyon prosesi teknolojisiyle arıtılması
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Teknik rapor, TAEK TR-2011-04, 2011) Kantoğlu, Ömer; Mert, Yüksel; Kavaklı, Cengiz; Öztaş, Nur Banu; Konaç, Tülay; Dilek, Filiz B.; Demirer, Göksel; Bural, Burak C.; Özdemir, Recep T.; TAEK-SANAEM
    Radyasyon teknolojisi uzun yıllar sterilizasyon, polimerlerin çapraz bağlanması ve sertleştirilmesi, gıdaların ışınlanması ve çevre uygulamalarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda içme suyu ve atık su arıtımında da radyasyon teknolojisinden yararlanılmaktadır. Bu amaçla çeşitli ülkelerde içme ve atık su arıtma tesisleri de kurulmuştur. Bu projeyle, alkaloid ve tekstil atık suları ile poliklorlu bifenille kirletilmiş deniz sedimentinin gama/elektron demeti ışınları kullanılarak arıtılması amaçlanmıştır. Bu amaçla ilk olarak atık suların kimyasal karakterizasyonu, sonrasında radyasyonla etkileşimi, biyolojik arıtımı ve toksikolojik özelliklerinin belirlenmesi ve laboratuar çalışmalarının tamamlanması sonrasında elde edilen sonuçlardan pilot düzeyde bir arıtma tesisinin kurulması planlanmıştır. Proje çerçevesinde esnasında tekstil sanayinde kumaş boyama amaçlı kullanılan bir seri boyar madde ile çalışılmış, ışınlamanın yanında oksijen ve hidrojen peroksit ile birlikte kullanımı sonucu arıtma verimindeki değişim araştırılmıştır. Aynı çalışma yöntemleri Bolvadin Afyon Alkaloid Fabrikası atık sularının arıtılması çalışmalarında da uygulanmıştır. Bu çalışmada kimyasal analiz çalışmalarına ilave olarak aerobik ve aneorobik arıtma işlemleri de gerçekleştirilmiştir. Poliklorlu bifenillerle kirletilmiş deniz sedimenti örneği için ise standart referans malzemesi olarak hazırlanmış örneklerden yararlanılmıştır.
  • Item
    Doğu Akdeniz aerosollerinin kimyasal kompozisyonunun kısa ve uzun dönem değişimlerinin incelenmesi
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2011) Zararsız, Abdullah; Öztürk, Fatma; Kırmaz, Rıdvan; Kalaycı, Yakup; Tuncel, Gürdal; TAEK-SANAEM
    2004 yılında ODTU-MF-ÇM Bölümü ile başlatılan proje kapsamında Akdeniz Bölgesinden ülkemize taşınan kirleticilerin kaynaklarının belirlenmesi, taşınım hız ve miktarlarının bilinmesi ülkemiz için önemli bir veri olacağından ve daha önce bu tür bir verinin üretilmemesi bu çalışmanın önemini ortaya koymuştur. Bu bilgilerin elde edilmesi için doğru ve yeterli numune temini, bunların doğru analizi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla Merkezimizde bulunan hızlı, güvenilir ve hassas EDXRF spektrometresi ve “NIST 2783 Air Particles on Flitter” standardı kullanarak analizler yapılmıştır. Ülkemize taşınan kirleticilerin takibinde Antalya istasyonunda ölçülen değerlerin 1993-2001 yılları arasında kısa ve uzun dönem değişimlerinin incelenmesi ve böylece kirletici emisyonlarının kontrolü ile ilgili alınan önlemlerin ne derece etkili olduğunun tartışılmasıdır. Bu bağlamda, belirlenen kirletici konsantrasyonları kısa (günlük) dönem, mevsimsel ve uzun dönem olmak üzere üç ana başlık altında incelenmiştir. Bu çalışmada değerlendirilen kirleticilerin kısa dönem değişimlerinin çok episodik olduğu (birbirini takip eden günlerde konsantrasyonlar arasında 10-20 kat fark olduğu) söylenebilir. Kirleticilerin atmosferde kısa dönem değişimlerini belirleyen en önemli etkenlerin arasında meteorolojik faktörler (yağış gibi) ile birlikte kirletici emisyonlarının şiddetinde gözlenen değişimlerde sayılabilir. Pb konsantrasyonlarında gözlenen azalma ise aslında Avrupa’dan kaynaklı emisyonlarda Pb miktarının azalmasıyla ilişkilidir. Antropojen kirleticilerin de yaz aylarında konsantrasyon değerleri daha yüksek olduğu görülmüştür. Projenin Ege Bölgesi (İzmir-Aliağa) çalışmaları bu yıl bitirilecektir.
  • Item
    Işınlanmış gıdalarda patojen mikroorganizma tespiti için genetik metotların geliştirilmesi
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2010) Halkman, Hilal B. D.; Kozat, Pelin; Köseoğlu, Turhan; TAEK-SANAEM
    Hasar görmüş mikroorganizmanın gıdada varlığı ve kültürel yöntemlerle geri kazanılması kritiktir. Hasarlı mikroorganizma uygun koşullar altında kendi kendini onarabilmesi nedeniyle gıda güvenliğinde potansiyel tehlike oluşturmaktadır. Bu çalışma gıda mikrobiyolojisinde önemli olan ve ışınlama sonucu hasar görmüş gıda kaynaklı patojenlerin belirlenmesinde geri kazanma metotlarının çalışılması üzerindeyoğunlaşmıştır. İkinci aşamada, farklı dozlarda ışınlama uygulamasından sonra, gıda kaynaklı patojenlerin antibiyotik dirençliği belirlenmiştir. Antibiotik dirençliliğinin belirlenmesinden sonra, geri dönüşümlü olarak hasar görmüş gıda kaynaklı patojenler için geri kazanım yöntemi modifiye edilmiştir. Son olarak da, 1.0 kGy ışınlama uygulamasından sonra spektral yöntem ile DNA hasarı belirlenmiştir.
  • Item
    Türkiye'deki çevre radyoaktivitesinin izlenmesi, 2009
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2010) Arıkan, İsmail Hakkı; Yücel, Bilgi; Özdemir, Tonguç; Demirel, Halil; Oğuz, Feridun; Koç, Zafer; TAEK-RSGD
    Bu raporda, çevre radyoaktivitesinin izlenmesi programı kapsamında, Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinden 2009 yılında temin edilen çevre ve gıda örneklerinde ölçülen doğal ve yapay radyonüklitlerin aktivite derişimleri ile toplam alfa/beta aktivite derişimlerinin yanı sıra gezici radyasyon ölçüm sistemi ile elde edilen dış ortamda (havada) soğurulan gama doz hızlarının sonuçları sunulmuştur. Örneklerdeki doğal ve yapay radyonüklitlerin aktivite derişimleri ve toplam alfa/beta aktivite derişimleri, gamaspektrometresi, alfaspektrometresi, sıvı sintilasyon spektrometresi ve toplam alfa/beta sayım sistemi kullanılarak ölçülmüştür. Analiz edilen yüzey toprak örneklerindeki 226Ra, 232Th ve 40K doğal radyonüklitlerinin aktivite derişimlerinin ortalama değerleri sırasıyla, 34,7±1,7 Bq kg(-1), 35,4±0,8 Bq kg(-1) ve 450,0±17,9 Bq kg(-1) bulunmuş iken, fisyon ürünü olan 137Cs radyonüklitinin aktivite derişiminin ortalama değeri ise 11,6±0,5 Bq kg(-1) olarak bulunmuştur. Topraktaki doğal radyonüklitlerin sebep olduğu dış ışınlanmadan kaynaklanan soğurulan gama doz hızı ve etkin doz hızının ortalaması, sırasıyla, 54,6 nGy h(-1) ve 0,07 mSvy(-1) olarak değerlendirilmiştir. Analiz edilen içme suyu örneklerinden toplam alfa/beta aktivite derişimleri sınır değerin üzerinde ölçülen örnekler ileri radyoaktivite analizlerine tabi tutulmuş ve bu örneklere ait hesaplanan Toplam Gösterge Dozu değerlerinin sınır değerin altında olduğu tespit edilmiştir. Analiz edilen gıda örneklerindeki 23SU, 232Th ve 226Ra aktivite derişimleri, ölçülebilir en düşük aktivite (ÖEA) değerinden daha düşük iken 134Cs radyonükliti gözlenmemiştir. Süt örneklerinde ölçülen 137Cs ve 90Sr radyonüklitlerinin ortalama aktivite derişimleri ise 0,28 Bq L(-1) ve 0,05 Bq L(-1)’dir. Bu değerler, 1986 yılında meydana gelen Çernobil Nükleer Santrali kazası nedeniyle Avrupa Birliği tarafından 737/90/EC sayılı Konsey Yönetmeliği esas alınarak radyasyon kontrolüne tabi tutulan gıdalar için belirlenen sınır değerlerinden çok düşüktür. Analiz edilen gıdalardaki mevcut 40K, 137Cs ve 90Sr radyonüklitinden yayınlanan radyasyonun sebep olduğu iç ışınlanmadan kaynaklanan toplam yıllık doz 193,0 µSv olarak değerlendirilmiştir. Türkiye’deki çevresel radyasyonun izlenmesi programı kapsamında 2009 yılı içinde yapılan çalışmaların değerlendirilmesi sonucunda insan sağlığını ve çevreyi radyolojikaçıdan olumsuzyönde etkileyecek herhangi bir durum tespit edilmemiştir.
  • Item
    Narenciye grubu meyvelerde karantina amaçlı ışınlamanın gıda kalitesi ve hijyeni üzerine etkisinin araştırılması
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2010) Aylangan, Ayça; Başbayraktar, Vasfiye; Çetinkaya, Nurcan; Denli, Emine; Erçin, Demet; Erel, Yakup; Güçlü, Hülya; Halkman, Hilal B. D.; İç, Erhan; Koluman, Ahmet; Köseoğlu, Turhan; Özvatan, Sümer; Özyardımcı, Berna; Uygun Sarıbay, Mine; Taraklı, Mehmet D.; Ünal, Zati; Yazıcı, Nizamettin; Yücel, Pelin; Tükenmez, İbrahim; TAEK-SANAEM
    Bu projede, Türkiye’de narenciye sektörünün karşılaştığı en önemli sorunlardan birisi olan Akdeniz meyve sineği (Ceratitis capitata) ile mücadelede Yafa çeşidi portakal (Citrus sinensis (L) Osb.), Star ruby çeşidi greyfurt (Citrus paradisi Macf.) Satsuma çeşidi mandarin (Citrus reticulata BlancoJ’in karantina uygulaması için ihtiyaç duyulan ışınlama dozları araştırılmıştır. Işınlanmamış ve ışınlanmış (0.5, 1.0 ve 1.5 kGy) meyvelerin kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik özelliklerine ilişkin olarak ağırlık kaybı, suda çözünen kuru madde, pH, titrasyon asitliği, alkolde çözünmeyen pektin, renk, indirgen şeker, toplam karoten, flavonoid, c vitamini miktarları ile duyusal özellikler, toplam aerob mezofil bakteri ve toplam maya ve küf sayısı belirlenmiştir. Sonuçlar, narenciye grubu meyvelerde (portakal, greyfurt ve mandarin) etkili karantina uygulaması İçin Akdeniz meyve sineğine karşı 0.1 kGy’lik gama radyasyonu ışınlama dozunun yeterli olduğunu, bu meyvelerde düşük doz ( ≤ 1.0 kGy) uygulamasının mandarin hariç meyve kalitesi üzerine olumsuz etkisinin bulunmadığını ve meyvelerde bulunan mikrobiyel yükü önemli ölçüde etkilediğini göstermiştir. Ayrıca bu çalışmada, ışınlanmış narenciye grubu meyvelerin DNA kornet analiz yöntemi ile tespit edilebileceği gözlemlenmiştir.
  • Item
    Nükleer teknikle patateste mutasyon ıslahı
    (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2010) Şekerci, Süreyya; Sağel, Zafer; Peşkircioğlu, Hayrettin; Uslu, Nevzat; Kayabaşı, Nüket; TAEK-SANAEM
    Patates üretim ve beslenmedeki yeri bakımından tahıllardan sonra en fazla yetiştirilen ürünlerden birisidir. Günümüzde patates yumrularının hem taze besin olarak hem endüstride cipslik ve parmak patates olarak değerlendirilmesi, nişasta yapımı, alkol elde edilmesi, hayvan yemi olarak kullanılması nedenleri ile kullanımı her gün artmaktadır. Dünyada en fazla patates üretimi yapan ülke Çin’dir. Türkiye de ise 20007 yılı rakamlarına göre 4280 milyon ton patates üretimi yapılmaktadır [4]. Patates yumrulu bitkiler grubundadır, ülkemizin her yerinde patates tarımı yapılmasına rağmen en fazla Orta Anadolu’da bu bölgede de Niğde ve Nevşehir illerinde üretim yapılmaktadır. Türkiye’de yapılan patates yetiştiriciliğinin % 43,2’Sİ belirtilen illerde yapılmaktadır. Yurdumuzda 2007 yılı rakamlarına göre 158.500 Ha alanda [4] patates tarımıyapılmaktadır. Patates tarımında en büyük girdi tohumluktur. Çünkü patates vegetatif olarak yumru ile çoğaltılmaktadır. Kullanılan tohumluk miktarı amaca, ekolojik koşullara, çeşide bağlı olmakla beraber dekara 250-300 kg civarındadır. Ülkemizde 1972 yılından beri patates tescil çalışmalarına başlanmıştır. 2007 yılına kadar 68 çeşit tescil edilmiş ancak bunlardan 2 si dışında (Pasinler, Nif) hepsi yurtdışından tescilli çeşitler getirilerek adaptasyon denemeleri ile tescil edilmiştir [3]. Türkiye de geliştirilen Pasinler ve Nif çeşitleri tohumluk programında yer almamaktadır [2]. Patates tohumluğunda yerli çeşidimiz yoktur. Patates tohumluğunda çeşitler bazında % 100 dışa bağımlı hale gelinmiştir.Bu amaçla ülkemiz şartlarına uygun adaptasyon kabiliyeti yüksek, verimli, hastalık, zararlılara ve depolamaya dayanıklı olgunlaşma dönemi farklı kuru madde, nişasta miktarı yüksek dolayisi ile sanayide kullanılabilecek, tüketici tercihine uygun mutant çeşitler geliştirerek çiftçinin hizmetine sunulması amaçlanmaktadır. Bu çalışmada başlangıç materyali olarak kullanılan ülkemizde uzun yıllardan beri geniş alanlarda yetiştiriciliği yapılan Marfona patates çeşidi 1991 yılında ülkemizde tescil edilmiş orta erkenci olum grubunda, açık sarı et ve kabuk rengine sahip beyaz çiçekli, iri yumrulu bir çeşittir. Virus hastalıklarına oldukça dayanıklı (A,X,Y viruslarina dayanıklı) PLRV virusuna dayanıksız yalnızca yemeklik olarak kullanılabilen nişasta ve kuru maddesi düşük bir çeşittir. Projenin Tarim ve KOyişleri Bakanlığı Niğde Patates Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ile ortaklaşa yürütülmesi 2004yılında kabul edildi. 2002-2004 yılları arasında Marfona patates çeşidinde doz belirleme çalışmaları tamamlandı. Yumruda doz belirleme çalışması İçin 12 Mart 2004 tarihinde NPAE Müdürlüğünden temin edilen sertifikalı kademedeki Marfona patates çeşidi yumruları Kobalt 60 kaynağında (6.Co) 15,30,40,50,70,100 Gy ışınlanarak serada 3 tekerrürlü saksı denemesi kuruldu. Denemede % çıkış miktarı, çıkış gün sayısı, ana dal sayısı ve uzunluğu ile yan dal sayısı ve uzunluğu ölçümleri yapılarak istatistiki olarak değerlendirildi.