Rapor 2010-2019 yılları
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Rapor 2010-2019 yılları by Title
Now showing 1 - 20 of 62
Results Per Page
Sort Options
Item 25 kGy sterilizasyon dozunun (VDMax25 metodu ile) geçerlenmesi(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2011) Konaç, Tülay; Faydaoğlu, Emine; Umulu, Gamze; Ünlü, Sibel; Özdemir, Sertaç; Albayrak, Yücel; TAEK-SANAEMUluslararası standartlara göre 25 kGy minimum sterilizasyon dozunun etkinliğinin kanıtlanması gerekmektedir. Ancak bu kanıtların nasıl elde edileceğine dair ayrıntılı bir rehber mevcut değildir. Bununla beraber VDmax metodundaki çoğu prosedür unsuru ANSI/AAMI/ISO 11137-2: Metot 1’dekine benzemekle beraber, ayrıntılı incelenmesi gereken farklılıklar mevcuttur. Radyasyon Mikrobiyolojisi Laboratuvarı (RML) deney şartlarında VD(max)25 metodunun prosedürü oluşturulmuş ve valide edilmiştir. Bunun yanında, metot iki yıldan beri gelen üretici firma talepleri doğrultusunda rutin test hizmeti olarak başarı ile uygulanmaktadır. RML, Türkiye’de VD(max)25 metodunun da dahil olduğu “radyasyonla sterilizasyonun validasyonu” standardından (ANSI/AAMI/ISO 11137-2: 2006) akredite olmuş tek laboratuardır.Item 3x592 GBq 241Am-Be nötron ışınlama hücresinde nükleer veri ölçümleri(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2010) Çelenk, İsmet; Artan, Serpil; Bulut, Serdar; TAEK-SANAEMBu çalışmanın amacı, “3x592 GBq Am-Be Nötron Hücresinde Nükleer Veri Ölçümleri” projesi kapsamında gerçekleştirilen çalışmalarda elde edilen sonuçların sunulmasıdır. Çalışma, nötron ışınlama sisteminin kurulumunu, laboratuvar ve laboratuvar çevresi nötron ve gama doz hızı değerlendirmelerini, nötron ışınlama sistemi performans ölçümlerini, termal, epitermal ve hızlı nötron akışı ölçümlerini, gama spektrometresi verim kalibrasyonlarını, fertil çekirdekler (232Th ve 23SU) için hızlı nötron fisyon ürünü verimi ölçümlerini, hızlı nötron eşik dedektörleri için tesir kesiti ölçümlerini, uranyumun bozunma zincirindeki çekirdeklerin gama ışını şiddetlerinin ölçümlerini, elementel dedeksiyon limiti ölçümlerini ve kısa ömürlü izotopların yarı ömürlerinin ölçümünü kapsar. Her biri 592 GBq aktiviteye sahip 3 adet 241Am-Be kaynağından oluşacak bir ışınlama sistemi için, öncelikle optimum ışınlamanın gerçekleştirilebileceği bir ışınlama geometrisi tasarımlandı. Kaynak nötronlarının yavaşlatılması için parafin malzeme seçildi. Parafin yavaşlatıcı olarak 70 cm kenar uzunluklu ve 60 cm yükseklikli eşkenar bir prizma blok kullanıldı.241 Am-Be nötronlarını maksimum termal nötron akışına, yaklaşık olarak 3,5 cm kalınlıklı parafinin yavaşlattığı deneysel olarak belirlendi. 17 cm kenar uzunluklu hayalî bir yatay eşkenar üçgenin parafin yavaşlatıcının cisim merkezine yerleştirildiği göz önüne alınırsa, üçgenin kenarortaylarından üçgen düzlemine dik olarak geçen 4,35cm iç çaplı sert PVC borulara 241 Am-Be nötron kaynakları yerleştirildi. Üçgenin tepe noktalarına, yine hayalî üçgen düzlemine dik olacak şekilde, 3,6 cm iç çaplı üç adet sert PVC borudan oluşan termal nötron ışınlama hücreleri yerleştirildi. Üçgenin ağırlık merkezine ise iç çapı 1,4 cm olan paslanmaz çelikten bir hızlı nötron ışınlama hücresi yerleştirildi. Parafin blok, kaynak odası tabanına yerleştirildi. Parafin bloğun yan ve üst yüzeyleri 1 mm kalınlıklı kadmiyum levhalarla kaplandı. Aynı yüzeylere, kadmiyum levhaları müteakip, 1,5 cm kalınlıklı tahtadan yapılmış kutulara doldurulan 7 cm kalınlıklı toz borik asit yerleştirildi. Borik asit dolu tahta kutuları müteakiben toplam kalınlığı 18,5 cm olan kurşun tuğlalar yerleştirilerek kaynakların kurulumu tamamlandı. Bu kurulum mükemmel bir nötron ve gama zırlaması vermiş olup kaynak duvarlarındaki nötron ve gama doz hızlarının toplamı 1,20 mSv/y ve kaynak odasının dış duvarlarındaki nötron ve gama doz hızları toplamı ise 0,2 mSv/y civarındadır. Nötron kaynakları nispeten büyük bir geometrik yapıya (çapları yaklaşık 4 cm ve yükseklikleri yaklaşık 16 cm olan çelik mahfazalar içinde) sahip olduklarından ve kaynaklarla ilgili ayrıntılı bilgi veren bir doküman olmadığından, ışınlama hücrelerinde hangi yüksekliklerde maksimum nötron akışının olduğu bilinmemektedir. Termal ve hızlı nötron ışınlama konumlarını tespit amacı ile termal ve hızlı nötron ışınlama hücrelerinde, nötron kaynaklarına paralel olarak, düşey doğrultularda 5 mm aralıklarla indiyum teller ışınlanarak maksimum termal ve hızlı nötron veriminin olduğu konumlar, sırası ile, termal nötron ışınlama hücresi için ışınlama borusunun tepesinden itibaren 61,5 cm ve hızlı nötron ışınlama hücresi için ışınlama borusunun tepesinden itibaren 69 cm olarak tespit edildi. Nükleer veri ölçümleri için en önemli parametrelerden birisi, her bir sayım geometrisi için, kullanılan gama spektrometresinin sayım verimidir. Bu yüzden, ilgilenilen sayım geometrileri için dedektör verimleri doğru olarak ölçülmelidir. Laboratuvarımızda kullanılan numune geometrileri, 1,5 mm çaplı ve 10 mm uzunluklu tel, 1,25 cm kenar uzunluklu kare foil, 27,4 mm yükseklikli ve 7,65 mm iç çaplı silindirik polietilen tüp ve 10 mm yükseklikli ve 14 mm dış çaplı silindirik polietilen tüptür. Her bir numune geometrisi için % 99,5 saflıkta U02 kullanılarak, 238U’in doğal bozunması sonucu oluşan 234mPa’nin gama ışınları vasıtasıyla gama spektrometresinde kullanılan dedektör için verim kalibrasyonları yapıldı. Ortalama 5,0 MeV enerjili bir nötron spektrumunda 232Th(n, f) ve 23SU(n, f) reaksiyonları sonucu oluşan fisyon ürünleri için kümülatif fisyon verimleri ölçüldü. 232Th(n, f) reaksiyonu için A = 87-143 arasında 16 fisyon ürününün ve 23SU(n,f) reaksiyonu için A=87-146 arasında 33 fisyon ürününün kümülatif fisyon verimleri ölçüldü. Nötron dozimetrisinde, reaktör radyasyon hasarı tespitlerinde ve nötron akışı ölçümlerinde nötron eşik dedektörleri kullanılır. Eşik dedektörlerle nötronlar arasındaki reaksiyonlarda en önemli ve en kritik parametre reaksiyon tesir kesitidir. Tesir kesiti ne kadar yüksekse reaksiyon hassasiyeti de o kadar yüksektir. Çok küçük nötron enerji değişimlerinde tesir kesiti değerinde önemli değişmeler olabileceğinden, her bir nötron eşik dedektörü için her enerjiden nötronların tesir kesiti ölçümleri doğru olarak yapılmalıdır. 103Rh(n, n’)103mRh eşik dedektörü için 4,83 MeV, 115ln(n, n’)115mln eşik dedektörü için 4,97 MeV, 232Th(n, f) eşik dedektörü için 5,02 MeV, 23SU(n, f) eşik dedektörü için 5,04 MeV, 47Ti(n, p)47Sc eşik dedektörü için 5,23 MeV, 64Zn(n, p)64Cu eşik dedektörü için 5,45 MeV, 5SNi(n, p)5SCo eşik dedektörü için 5,45 MeV, 54Fe(n, p)54Mn eşik dedektörü için 5,71 MeV, 46Ti(n, p)46Sc eşik dedektörü için 6,16 MeV, 27AI(n, p)27Mg eşik dedektörü için 6,47 MeV, 56Fe(n, p)56Mn eşik dedektörü için 7,72 MeV, 24Mg(n, p)24Na eşik dedektörü için 8,21 MeV, 59Co(n, α)56Mn eşik dedektörü için 8,21 MeV, 27AI(n, α)24Na eşik dedektörü için 8,43 MeV ve 48Ti(n, p)48Sc eşik dedektörü için 8,72 MeV nötron enerjilerinde tesir kesiti ölçümleri yapıldı. Özellikle, tüketilmiş uranyumun doz bilançosunun değerlendirilmesinde ve yüksek verimli gama spektrometrelerinin verim kalibrasyonunda çok önemli olan ve 23SU ile birincil dengede bulunan 234Th, 234mPa ve 234gPa nüklitlerinin gama ışınlarının şiddetlerinin doğru olarak bilinmesi çok önemlidir. Burada 234mPa ve 234gPa nüklitlerine ait 72 adet gama ışınının şiddetleri (geçiş olasılıkları) ölçüldü. Elementlerin eser miktarlarının nötron aktivasyon metodu ile analizi en iyi şekilde araştırma reaktörlerinde yapılır. Ancak, makro ve orta seviyeli element miktarlarının reaktörde analizleri sırasında büyük miktarlarda doz değerleri, girişimler, spektroskopik ölü zaman, vb. problemler ortaya çıkar ve bu yüzden orta ve daha yüksek element konsantrasyonları için nükleer reaktörler çok uygun değildir. Ayrıca, nükleer reaktörde yapılan analizler pahalıdır. Bunun aksine, bir izotopik nötron kaynağı kullanarak aktivasyon analizi metodu ile daha kolay, daha tehlikesiz, daha ucuz ve girişimlerden uzak orta seviyeli ve makro ölçekte element analizi yapmak mümkündür. 3x592 GBq Am-Be nötron ışınlama hücresinde Na, Al, Cl, K, Ti, V, Mn, Fe, Co, Cu, Zn, Ga, Ge, As, Se, Br, Rb, Sr, Y, Mo, Ru, Ag, Cd, In, Sb, I, Cs, Ba, La, Ce, Pr, Nd, Sm, Eu, Gd, Dy, Ho, Yb, Lu, Hf, W, Pt, Au, Th ve U elementleri için nitel ve nicel dedeksiyon limiti tayinleri yapıldı. Tekrarlı aktivasyon analizi, bir numunenin ışınlama ve sayma istasyonları arasında periyodik olarak ışınlanması ve sayılması ve bu sayımların kümülatif değerinin kaydedilmesi yoluyla sayım veriminin artırılmasıdır. Bu şekilde, konvansiyonel teknikle (tek ışınlama-tek sayım) analizi mümkün olmayan kısa ömürlü izotopların analizleri gerçekleştirilebilir. Tekrarlı aktivasyon metodu kullanılarak, sırası ile, 27AI(n, γ)2SAI, 51V(n, γ)52V, 65Cu(n, γ)66Cu, 76Se(n, γ)77mSe, 85Rb(n, γ)86mRb, 107Ag(n, γ)10SAg, 109Ag(n, γ)110Ag, 121Sb(n, γ)122mSb, 160Gd(n, γ)161Gd, 164Dy(n, γ)165mDy ve 17SHf(n, γ)179mHf reaksiyonları sonucu oluşan 28AI, 52V, 66Cu, 77mSe, 86mRb, 108Ag, 110Ag, 122mSb, 161Gd, 165mDy ve 17SmHf radyoizotoplarının yarı ömürleri ölçüldü.Item A full report to the 6th review meeting of nuclear safety convention(Turkish Atomic Energy Authority, 2013-08) TAEK-NGD; Turkish Atomic Energy AuthorityItem A full report to the 7th review meeting of convention on nuclear safety, August 2016(Turkish Atomic Energy Authority, 2016) TAEK-NGD; Turkish Atomic Energy AuthorityItem Antalya-Nevşehir-Karaman-Hatay-Artvin illerinin doğal fon radyasyonu haritasının çıkarılması ve eser element analizleri(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2017) Karahan, Gürsel; Bıyık, Recep; Bingöldağ, Nesli; Koçak, Mehmet; Ataksor, Berna; Baş Mor, Hatice; Taşkın, Halim; Yüksel, Ayhan; Küçükcezzar, Rezzan; Varinoğlu, Ahmet; Kapdan, Enis; Bayülgen, Seval; Başsarı, Asiye; Yılmaz, Yusuf Ziya; Kaygun, Aysun; Yılmaz, Necati; Özsoy, Ömer; TAEK-ÇNAEMBu çalışma, Türkiye’nin il bazında doğal fon haritasının hazırlanmasını, toprak yapısının radyolojik yönden değerlendirilmesini, içme sularında doğal radyoaktivite değerlerinin tespit edilmesini, toprak ve su örneklerinde eser ve toksik element analizlerinin yapılmasını ve ilgili kaynaklardan toplumun maruz kaldığı yıllık etkin dozun tespit edilmesini amaçlayan “Çevresel radyolojik izleme ve dozimetrik değerlendirme yapılması” faaliyeti kapsamında yürütülen çalışmaların düzenli aralıklarla sunulacak olan teknik raporlar serisinin İkincisidir ve Antalya, Nevşehir, Karaman, Hatay ve Artvin illerinin sonuçlarını içermektedir. Sonuçlar incelendiğinde; • Antalya, Nevşehir, Karaman ve Hatay illerinde ortalama dış ortam radyasyon doz hızı değerlerinin Türkiye ve Dünya ortalamalarına yakın iken Artvin ilinde bu oranın yaklaşık 3 katı olduğu, • Toprak örneklerinde yapılan radyonüklit ve radyoaktivite analizleri sonucu, Nevşehir ilinde toprak yapısından kaynaklı olarak K-40, Ra-226 ve Th-232 doğal radyonüklitlerin radyoaktivite seviyelerinin ortalamanın üzerinde olduğu, Artvin ilinden alınan toprak örneklerinde ise belirli lokasyonlarda yapay bir radyonüklit olan Cs- 137 nin 200 Bq/kg gibi yüksek değerlere çıktığı, yine aynı il topraklarında Ra-226 radyonüklitinin aktivite değerlerinin ortalamanın üzerinde olduğu, diğer illerden alınan örneklerde herhangi bir anomaliye rastlanmadığı, • İçme suyu örneklerinde yapılan radyoaktivite analizleri sonucu Nevşehir ilinde 5 farklı noktada toplam alfa, 1 noktada ise toplam beta radyoaktivite değerlerinin Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından belirlenen sınır değerleri aştığı, • Toplanan toprak örnekleri üzerinde “Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği” ne göre yapılan eser element analiz değerlendirme sonuçlarına göre illerde belirli lokasyonlarda sınır değerlerin aşıldığı, • İçme suyu örnekleri için yapılan anyon ve katyon değerleri sonuçlarının, EPA, WHO, Kanada, EEC ve TS 266 İçme Suyu Standartları ile mukayese edildiğinde başta Nevşehir ve Artvin olmak üzere çok sayıda istasyonda kullanılmasında ve tüketilmesinde sakınca görülen noktaların belirlendiği, anlaşılmaktadır. Yukarıda ifade edilen analiz sonuçları rapor içerisinde tablolar, grafikler ve eşdeğer değişim haritalandırma yöntemleri kullanılarak görselleştirilmiş ve kolay anlaşılabilir formatta sunulmaya çalışılmıştır. Ayrıca illere ait ayrıntılı analiz sonuçları incelenen noktanın konum ve koordinat bilgileri EK dosyalarda sunulmuştur.Item Arpada mutasyon ıslahı projesi : (ara rapor-1)(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2010) Peşkircioğlu, Hayrettin; Tutluer, İhsan; Sağel, Zafer; TAEK-SANAEMArpa serin iklim tahılları içinde 3,5 milyon ha ekim alanı ve 7 milyon ton üretim ile buğdaydan sonra ikinci en önemli bitkidir. Serin iklim tahılları tarımının çok büyükkısmı suyun kıt olduğu İç Anadolu bölgesinde neredeyse tek seçenek olarak yapılmaktadır. Arpa bitkisinin önemi kuru tarım sistemine uyum göstermesi yanında hayvan beslenmesine temel ürün olması ve bira sanayinin hammaddesi olmasından kaynaklanmaktadır. Arpanın yetiştiği ekolojide en büyük problem kuraklık, yıllara bağlı olarak hastalık salgınları ve topraklarımızda gün geçtikçe artan tuzlanma olmaktadır. Biz de projemizde bu koşullara dayanacak, tolerans gösterecek çeşitleri elde etmeyi amaçladık. Bu amacı gerçekleştirmek için mutasyon ıslahı tekniğini ve klasik bitki ıslahı aracı olan melezleme tekniğini de kullandık. Uygun dozlarda gamma ışınları ile ışınlanan arpatohumlarmdan elde edilen mutant populasyonlardan verimi yüksek, tuza dayanıklı, erkenci mutantlar seçilmiştir. Projenin yürütülmesi esnasında seleksiyon amaçlı olarak su kültürü teknikleri ve seçilen hatların homozigot hale getirilmesi için doku kültürü teknikleri başarıyla kullanılmıştır. Halen devam eden projede 71 numaralı hatlımız erkenciliği ve buna bağlı olarak kuraktan kaçabilmesi bakımından ümitvar bir hat olarak verim denemelerine alınmıştır. Arpa çeşitlerinin anter kültürüne tepkilerinin araştırdığımız çalışmalarımızda da başarılı sonuçlar alınmış özellikle melez hatlarda katlanmış haploid arpa hatları elde edilmiştir. Hatlarımızm hastalıklara dayanıklılık testleri büyütme odasında kontrollü koşullarda yürütülerek toleranslı hatlar saptanmıştır. Tuza dayanıklılık konusundaki çalışmalarımız su kültürü ortamlarında yürütülmekte olup 180200mMol NaCl konsantrasyonuna dayanan bazı tek bitkiler tohum çoğaltmak amacıyla yetiştirilmeye alınmıştır. Tüm ümitvar mutant hatlarla mikro verim denemeleriye çalışmalarımız sürdürülmektedir.Item Borla nötron yakalama terapisi için bor içeren polimerik taşıyıcı bileşiklerin sentezlenmesi ve laboratuvar koşullarında denenmesi(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2011) Kahraman, Gülten; Güngör, Elif; Sevil, U. Adnan; TAEK-SANAEMBu projede, özellikle beyin tümörlerinin tedavisi için ümit vadeden ve birçok ülkede aktif olarak araştırılan iki bileşenli radyasyon tedavi yöntemi olan Borla Nötron Yakalama Terapisi (BNCT) konusunda Ülkemizde TAEK bünyesinde bir odak noktası oluşturmak, uluslararası araştırmaların takibiyle bor içeren yeni taşıyıcı bileşikler sentezimsek kullanılabilecek nötron kaynağını belirlemek ve ülkemizde klinik BNCT başlatabilmek İçin altyapı oluşturmak amaçlanmaktadır BNCT yöntemi iki bileşenli radyasyon tedavi yöntemidir ve bu yöntemin başarılı olabilmesi için tümör hücrelerine hedeflenebilecek B-10 izotopu İçeren bileşiklerin kullanılması ve nötron kaynağının optimizasyonunun iyi yapılması gerekmektedir. Öncellikle, suda ve kanda kolay çözülebilen, hücre İçine kolayca girebilen ve tümör hücresinde seçici olarak birikebilecek bor bileşikleri sentezlenecek ve hücre kültürlerinde denemeleri yapılacaktır. Türkiye'de BNCT yönteminin uygulanabilmesi için nötron demetinin elde edilebileceği kaynaklarla ilgili çalışmalar yapılacaktır. Bu üç farklı dalda yürütülecek olan çalışmalar başarı ile sonuçlandığında ülkemizde klinik BNCT uygulamaların başlatılması için gerekli altyapı oluşturulmaya çalışılacaktır, Oldukça kapsamlı ve çok disiplinli grupların birlikte çalışması gereken bir proje olduğundan nötron fiziği grubu, bor bileşiği hazırlama grubu ve tıbbi uygulama grubu olmak üzere 3 ayrı dalda yürütülmekedir. Nötron fiziği grubu, BNCT uygulaması için gerekli olan nötron demeti ilgili çalışmaları yürütmektedir. Tip grubu henüz aktif olarak çalışmamaktadır. Bor bileşiği grubu ise çalışmalarını Hacettepe üniversitesi, ODTÜ ve Adnan Menderes üniversitesi ile yapılan ortak iki farklı deneysel çalışma ile yürütmektedir. Bu grup, bor içeren polimerik taşıyıcıcı bileşikler hazırlayarak tümör hücresine yönlendirilmeyi sağlayacak fonksiyonlu gruplar bağlayacak ve karakterize edecektir. Sentezlenen konjugatlardan seçilenleri hücre kültürü ortamlarında denenecektir, Bor bileşiği hazırlama grubu tarafından yapılan ilk çalışma Hacettepe Üniversitesi ile birlikte yapılmaktadır. Şimdiye kadar tamamlanmış olan çalışmalar aşağıda özetlenmektedir: -ilk olarak maleik anhidrit oligomeri sentezlenmiş ve daha sonrada bu - oligomere 3 farklı mol oranlarında 2-Aminoetildifenil borat (2-AEPB( -2-bileşiği amid bağı oluşturularak bağlanmıştır. Sentezlenen [MAH](n)-g AEPB polimerin MAH biriminin -COOH grubuyla metoksi uçlu poli(etilenglikol) (PEG)'un -OH grupları arasında esterleşme reaksiyonu iki farklı şekilde yapılmıştır ve bu şekilde biyouyumlu [MAH](n)-g(1)-2-AEPB-g(2)-PEG makrodallanmış polimeri sentezlenmiştir. -Poli(akrilik asit) polimerine 3 farklı mol oranlarında 2-AEPB bileşiği amid bağı oluşturularak bağlanmıştır. Sentezlenecek Poli(Ac)-g(1)-2AEPB-g(2)-PEG polimerinde metoksi uçlu PEG oranı Poli(Ac) polimer biliminin mol olararak %1’i olacak şekilde iki farklı sentez yapılmış ve Poli(Ac)-g(1)-2AEPB-g(2)-PEG makrodallanmış polimeri elde edilmiştir -Poli(etilen-alt-maleik anhidrit) polimerin MAH biriminin -COOH grubuyla metoksi uçlu PEG'un -OH grupları arasında esterleşme reaksiyonu yapılarak 3 farklı mol oranlarmda Poli(etilen-alt-maleik anhidrit)-g-PEG sentezlenmiştir. Sentezlenen Poli(etilen-alt-maleik anh؛dr!t)-g-PEG makrokompleksine polimer/ bor bileşiği mol oram (3:1) olacak şekilde 2-AEPB bileşiği kompleks oluşturularak bağlanmıştır. - Öncellikle Poli(etilen-alt-maleik anhidrit) polimeri, hidroliz ile Polietilen- alt-maleik asit) formuna dönüştürülerek suda çözünülür hale getirjlmiştir. Suda çözünür formdaki poli(etilen-alt-maleik asit) polimerine 3 farklı mol oranlarında 2-AEPB bileşiği kompleks oluşturularak bağlanmıştır. Sentezlenen Poli(etilen-alt-maleikasit)-g-2-AEPB polimerine metoksi uçlu P EG esterleşme reaksiyonu ile bağlanarak Poli(etilen-alt-maleik asit)-g(1)-2-AEPB-g(2)-PEG makrodallanmış yapı elde edilmiştir. Sentezlenen bütün polimerlerin karakterizasyonu İçin FTIR, DSC, TGA, 1H ve 13C-NMR analizleri kullanılmış ve değerlendirmeleri yapılmıştır. Tümör hücresine seçici yönelimi sağlayacak grupların takılması için literatür gözden geçirilerek fonksiyonlu grupların takılması için literatür gözden geçirilerek fonksiyonlu gruplar belirlenecek ve sentezlenen bileşiklerden seçilenlere hedefleme özelliği sağlayacak grupların bağlanması ile ilgili deneylerin başlatılması için gerekli altyapı oluşturulacaktır. Ayrıca, Sentezlenen bor içeren taşıyıcı bileşiklerin hücre kültürü denemelerinin yapılabileceği hücre kültürü çalışmalarının başlatılabilmesi için gerekli koordinasyon yapılmaktadır. İkinci çalışma, ODTÜ ve Adnan Menderes Üniversitesi ile birlikte yapılmaktadır. Deneysel çalışmalar SANAEM AR-GE Bölümü, Polimer Kimyası Laboratuvarları ve Adnan Menderes Üniversitesi, Kimya Bölümünde yapılmaktadır. Bu çalışmada çok sayıda fonksiyonlu -OH grupları bulunan poliester dendrimer yapıya çok sayıda bor atomu içeren karboran bileşiğinin bağlanması amaçlanmaktadır Bu amaçla, önce ODTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü ile SANAEM, AR-GE Bölümü, Polimer Kimyası Laboratuvarlarında kor molekülü olarak Dipentaerithritol, zincir uzatıcı olarak Dimetilol propiyonik asit (DMPA) ve katalist olarak p-toluen sulfonik asit kullanılarak oldukça dallanmış yapıdaki poliester dendrimer sentezi gerçekleştirilmiştir. Sentezlenen poliester yapının FTIR ve NMR analizleri yapılmıştır. Analiz sonuçlarının değerlendirilmesi sonucunda poliester dendrimerin başarı ile sentezlendiği gözlenmiştir. 24 adet -OH grubu İçeren bu poliester dendrimere takılacak olan karboran malzemesi yurtdışından temin edilmiştir. Karboran bileşiğin poliester dendrimere dağlanabilmesi İçin karboran bileşiğinin ucunun tonksiyonlandirilmasi gerekmektedir. Karboranin fonksiyonlandırılması deneyleri Adnan Menderes üniversitesi Kimya Bölümünde devam etmektedir. Karboran fonksiyonlandırıldıktan sonra poliester dendrimere bağlanması ve tümör hücresine seçici yönelimi sağlayacak grupların bağlanması deneysel çalışmaları başlayacaktır. Bu teknik raporda proje kapsamında bor bileşiği hazırlama grubunun Hacettepe üniversitesi ile birlikte yaptığı ilk deneysel çalışmalar anlatılmaktadır.Item Çevresel radyoaktivitenin izlenmesine yönelik imkan ve kabiliyetin artırılması(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2015) Yücel, Ülkü; Yeltepe, Emin; Şahin, Namık Kemal; Dikmen, Hasan; Çağatay, Bengü; Özkök, Yücel Özer; Bakioğlu, Tayfur; Çınar, Memduh Fatih; TAEK-SANAEMBu proje, 2009 yılında herhangi bir nükleer/radyolojik kaza veya tehlike durumu sonrasında ülkemizdeki radyasyon seviyelerinde kayda değer artışların ve oluşabilecek radyoaktif bulaşmanın boyutlarının değerlendirilmesini ve insan sağlığı ile çevre üzerindeki etkilerinin doğru şekilde belirlenmesini sağlamak üzere çevre radyoaktivite düzeylerinin izlenmesi konusunda üniversitelerle işbirliği yapılması amacıyla başlatılmıştır. Proje kapsamında 14 üniversite ile protokol yapılmış, 12 üniversiteye 4 adedi HPGe dedektörlü, 9 adedi TAEK tarafından temin edilen Nal dedektörlü olmak üzere toplam 13 gama spektrometresinin kurulumu gerçekleştirilmiş, kurulum sırasında ilgili personele gerekli eğitimler verilmiştir. Biri projenin başlangıcında (Mayıs 2009) diğeri son yılında (Mart 2013) olmak üzere iki çalıştay düzenlenmiştir. Çalıştaylar ve kurulum sırasında verilen eğitimlerin yanı sıra, TR080209 kodlu “Kimyasal ve İyonlaştırıcı Radyasyon Metrolojisinin Geliştirilmesi” konulu AB projesi kapsamında üniversitelerdeki araştırmacılara yönelik olarak SANAEM’de ve Ege Üniversitesinde düzenlenen uygulamalı çalıştaylara bu proje kapsamındaki üniversitelerdeki araştırmacıların katılımları sağlanmış, IRMM ve Merkezimiz uzmanları tarafından eğitim verilmiştir. Detektör kurulumlarının ve eğitimlerin tamamlanmasının ardından “Toprakta Doğal Radyonüklitlerin Aktivite Derişimlerinin Belirlenmesi” başlıklı Yeterlilik Testi (Proficiency Test) düzenlenmiştir. Yeterlilik testine katılan 16 laboratuvara birer adet numune gönderilmiş ve bu toprak numunesinde bulunan Ra-226, Th-232 ve K-40 radyonüklitlerinin aktivitelerini tespit edip raporlamaları istenmiştir. Sonuçlarını raporlayan 12 laboratuvarın test sonuçlarının değerlendirilmesi sonucu başarının %50’nin üzerinde olduğu gözlenmiştir. Kurulan laboratuvarlar, verilen eğitimler ve düzenlenen yeterlilik testi sayesinde, Türkiye’nin çevre radyoaktivitesinin izlenmesi kapsamında TAEK Laboratuvarlarına örnek alma ve gama spektrometrik analizler konularında destek verebilecek üniversite laboratuvarlarından oluşan bir radyoaktivite ölçüm laboratuvarları ağı oluşturulmuştur.Item Coxiella Burnetii'nin kenelerden polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ve PCR-RFLP ile saptanması(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2010) Altay, Gülay; Emre, Zişan; Canpolat, Seyit; Düzgün, Ali; Vatansever, Yusuf; Mert, Hülya; Altay Çapın, Gülay; TAEK-SANAEMCoxiella burnetii, Q humması hastalığının etiyolojik etkeni olup, obligat intraselüler bir bateridir. Doğada yaygın olarak bulunur ve çeşitli hayvanlarda (sığır, konin, keçi) ve insanlarda Q-humması enfeksiyonunu oluşturur. C. burnetii sütlerden, kenelerden ve akut veya kronik Q humması ile enfekte insanlardan izole edilmiştir. Keneler, C. burnetii’nin rezervuarı ve birincil vektörleridir. Kırktan fazla kene türünün C. burnetii ile enfekte olduğu saptandığından keneler doğada enfeksiyonun belirleyicisi olarak görülmededirler. Bu çalışmada, Türkiye’nin 38 ilinden toplam 2472 (1446 dişi, 1021 erkek, 5 nymph) adet kene toplandı. Bu keneler toplandığı ile, tür ve cinsiyetine göre 1-7 adedi bir araya getirilerek gruplandırıldı. Gruplar DNA ekstraksiyonu sonrasında CB1 ve CB2 primerleri kullanılarak PCR ile C. burnetii’nin varlığı yönünde incelendi. Denizli’den toplam 56 kene toplanmış olup, bu keneler tür ve cinsiyetlerine göre 13 gruba ayrılmışlardır. Bu gruplardan 6’sı PCR sonucunda pozitif bulunmuştur. Ankara’dan toplanan toplam 160 kene ise ayni şekilde 53 gruba ayrılmış ve bu gruplardan sadece birinde PCR sonucunda pozitiflik saptanmıştır. PCR ürünlerinin spesifisitesi restriksiyon analizi ile değerlendirildi. Pozitif PCR ürünleri Taq1 enzimi ile kesildiğinde C. burnetii Nine Mile RSA493 suşunda görüldüğü gibi yaklaşık 118, 57, 43 ve 39 bp’lik 4 bant ortaya konuldu.Item Cryptosporidium spp. ookistlerinin gama ışınlama ile inaktivasyonu(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2017) Emre, Zişan; Alabay, B. Metin; Yazıcı, Nizamettin; Vatansever, Yusuf; Düzgün, Ali; Söğüt, Ali; Altay Çapın, Gülay; Çerçi, Harun; TAEK-SANAEMCryptosporidium türleri, sularla bulaştığı bilinen ve özellikle bağışıklık sistemi baskılanmış bireylerde şiddetli ishal oluşturan gastrointestinal, hücre içi protozoon parazitlerdir. Bu organizmanın zor çevre koşullarına ve çeşitli dezenfektanlara karşı dirençli olduğu, gama ışınlarına karşı yüksek direnç gösterdiği bilinmektedir. Bu parazitin çevre örmeklerinde inaktivasyonunu sağlayan değerlerin bilinmesi halk sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada gama ışınlamanın Cryptosporidium ookistlerinin canlılığı ve enfektivitesi üzerindeki etkisini belirlemek üzere başlıca iki yöntem kullanılmıştır: - Ookistlerin canlılığını belirlemek amacıyla kullanılan vital boyalar : 4’,6-diamidino-2-phenylindole (DAPI), propidium iodide (PI) ve SYTO-59. - Ookistlerin açılım yeteneğini belirlemek amacıyla uygulanan in vitro ekskistasyon yöntemi. Araştırmada kullanılan ookistler doğal yolla enfekte olmuş dana dışkılarından elde edildi. Ookistlerin konsantrasyon ve saflandırma işlemleri için şeker flotasyon ve sezyum klorür tabakalandırma yöntemleri kullanıldı. Su örnekleri suya 106 oocysts/ml ookist ekilerek hazırlandı. Örnekler 60Co kaynağında 1, 5, 10, 15 and 20 kGy dozlarda ışınlandılar. Işınlanan örnekler 4°C’de 10 gün bekletildikten sonra ışınlama sonrası zamana bağlı etkiler açısından tekrar incelendiler. Vital boyalarla yapılan testler 15 kGy dozda ışınlanan örneklerde ookistlerin canlı olmadığını gösterdi. Çalışma ekskistasyon ve canlılık oranlarının gama ışınlanma dozu ile ters orantılı olduğunu gösterdi. Işınlanmamış kontrol örneklerde açılım oranı %90 civarında, canlılık oranı DAPI/PI ile %84.03, SYTO-59 ile %90.48 olarak saptandı. 15 kGy dozda açılım gösteren ookistlerin 10 gün sonra bu yeteneklerini kaybettikleri gözlendi. Bu durum gama ışınlamaya tabi tutulan ookistlerin açılabildiklerini fakat Pl ve SYTO- 59 boyalara karşı geçirgenlik kazandıkları için enfektif olamayacaklarını ortaya koydu. Aynı testler Ankara Merkezi Atıksu Arıtma Tesisi’nden alınan arıtılmış su örneklerinde de tekrarlandı. 10 kGy dozda boş ve/veya yarı açılmış ookistlere ve serbest sporozoitlere rastlanmadı. Işınlanmamış örneklerde ekskistasyon oranı %92 olurken 10 kGy dozda açılım görülmedi. Kontrol örneklerinde canlılık yüksek bulundu ( DAPI/PI ile %72.8, SYTO-59 ile %85.2). Canlılığın 5 kGy dozda azaldığı ve 10 kGy dozda ookistlerin tamamen öldükleri görüldü (Pl ve SYTO-59 pozitif). Sonuç olarak, 15 kGy dozda İyonlaştırıcı radyasyonun Cryptosporidium ookistlerinin açılım yeteneğini engellediği ve canlı sporozoit taşıma oranını azalttığı belirlenmiştir. Su ve çevre örneklerinin dezenfeksiyonu amacıyla uygulanan yöntemlerin ookistler üzerindeki etkisinin belirlenmesinde vital boya ve in vitro ekskistasyon testlerinin güvenle kullanılabileceği görülmüştürItem CVP-2 (creative valuable protector-2) radyasyon filtresinin c-kollu skopi cihazı ile kullanılması(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2018) Parmaksız, Aydın; Bulur, Emine; Başdoğan, Miray; Kaan Ataç, Gökçe; Turpçu, Ufuk; Şen, Sema; AAH-5187-2020; 0000-0003-4000-5175; TAEK-Radyasyon ve Hızlandırıcı Teknolojileri Dairesi BaşkanlığıT.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanlığımın 20/12/2017 tarihli ve 78704445-000-E.254790 sayılı yazısı ile “ Aymed Medikal Teknoloji San. ve Tic. Ltd. Şti” isimli firma tarafından piyasaya arz edilmek istenen “CVP-2 (Creative Valuable Protector-2) Radyasyon Filtresi” isimli ürünün C-kolIu skopi cihazlarında kullanılması durumunda hastanın ve çalışanların radyasyonun zararlı etkilerinden korunmasına yönelik olduğu belirtilen bir cihaz olarak tanımlandığı ve üreticisinin beyan ettiği dozimetrik çalışma dışında klinik veri veya değerlendirmenin bulunmaması nedeniyle ülkemizde kullanılması için beyan edilen işlevleri yerine getirip getirmediği, getiriyorsa radyasyondan korunma için dozimetrik testlerin yapılarak değerlendirilmesine ilişkin görüşlerimizin paylaşılması talep edilmiştir. Bu raporda; Bayındır Sağlık Grubuna ait Söğütözü Bayındır Hastanesi ve Ufuk Üniversitesi Dr. Rıdvan Ege Hastanesi'nin ameliyathanelerinde kullanılan C-kollu skopi cihazlarına CVP-2 Radyasyon Filtresinin adaptörsüz olarak takılı olduğu ve takılı olmadığı durum senaryoları için ameliyathane koşullarında gerçekleştirilen ışınlamalar sonucunda; hasta ve personelin alabileceği radyasyon dozları ile CVP-2 Radyasyon Filtresinin kullanımına ilişkin radyolojik değerlendirmeler bulunmaktadır.Item Denizli ili Acıpayam ilçesindeki Keloğlan mağarasından alınan iki adet dikit örneğinin ESR tekniği ile Kayseri-Kültepe ilçesinden gönderilen arkeolojik yanmış tuğla örneğinin OSL tekniği ile yaşlarının belirlenmesi(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2011) Engin, Birol; Aydaş, Canan; Yüce, Ülkü Rabia; Tepe Çam, Semra; Büyüm, Muharrem; Zeyrek, C. Tuğrul; Aydın, Talat; TAEK-SANAEMKeloğlan mağarasından (Denizli, Acıpayam) alınan iki adet dikit örneğinin jeolojik yaşı Elektron Spin Rezonans (ESR) tekniği kullanılarak araştırıldı. Doğal ESR spektrumunda g=2.0011’deki ESR sinyaline ilaveten Mn(2+) sinyalleri de bulunmaktadır. Gama ile ışınlama sonucu örneğin spektrumunda g=2.0103 ve g=2.0039 da iki ilave sinyal daha ortaya çıkmıştır. Gama ışınlaması ile dikitte oluşan radikallerin C0(2)(-), C0(3(-) ve C0(3)(3-) olduğu düşünüldü. C0(2)(-) (g=2.0011) sinyal şiddeti tarihlendirme amaçlı kullanıldı. Dikit örnekleri (60)Co gama kaynağı ile ışınlandı, sinyal şiddetini belirleyebilmek için ESR spektrometresi (X-band) ile ölçüm yapıldı ve doza karşı sinyal şiddeti eğrileri exponansiyel saturasyon fonksiyonuna fit edildi. Bu model esas alınarak tarihlendirme için toplam doğal ışınım doz (AD) değeri belirlendi. Dikit örneklerinin (238)U, (232)Th and (40)K konsantrasyonları çok düşük olduğu için yerinde yapılan dış doz hızı ölçümleri tarihlendirme hesaplamalarında kullanıldı. Dikitlerin bazı kısımlarında gözenek boşluklarında ikinci kez kalsit kristaleşmesi nedeniyle, bu kısımlar için hesaplanan yaş değerleri dikitin büyüme modeli ile uyuşmamaktadır. OSL çalışmaları kapsamında ise Kayseri, Kültepe ilçesinden alınan yanmış tuğla örneğinin OSL tarihlendirilmesi gerçekleştirildi. Örneğin eşdeğer dozu, örnekten çıkarılan kuartz minerallerinde SAR (Single Aliquot Regeneration) protokolü kullanılarak belirlendi ve lüminesans ölçümler mavi ışık uyarma (470±30 nm) ile gerçekleştirildi. Yıllık doz hızı örneğin ve çevresindeki toprağın içerisindeki (238)U, (232)Th ve (40)K konsanstrasyonları ölçülerek hesaplandı. Örneğin arkeolojik OSL yaşı, 3665±187 yıl olarak belirlendi. Örneğin belirlenen arkeolojik yaşı, tarihlendirme talep formunda belirtilen beklenen arkeolojik yaşı M.Ö 1650 (3658 yıl) ile uyumlu bulundu.Item Doğu Akdeniz aerosollerinin kimyasal kompozisyonunun kısa ve uzun dönem değişimlerinin incelenmesi(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2011) Zararsız, Abdullah; Öztürk, Fatma; Kırmaz, Rıdvan; Kalaycı, Yakup; Tuncel, Gürdal; TAEK-SANAEM2004 yılında ODTU-MF-ÇM Bölümü ile başlatılan proje kapsamında Akdeniz Bölgesinden ülkemize taşınan kirleticilerin kaynaklarının belirlenmesi, taşınım hız ve miktarlarının bilinmesi ülkemiz için önemli bir veri olacağından ve daha önce bu tür bir verinin üretilmemesi bu çalışmanın önemini ortaya koymuştur. Bu bilgilerin elde edilmesi için doğru ve yeterli numune temini, bunların doğru analizi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla Merkezimizde bulunan hızlı, güvenilir ve hassas EDXRF spektrometresi ve “NIST 2783 Air Particles on Flitter” standardı kullanarak analizler yapılmıştır. Ülkemize taşınan kirleticilerin takibinde Antalya istasyonunda ölçülen değerlerin 1993-2001 yılları arasında kısa ve uzun dönem değişimlerinin incelenmesi ve böylece kirletici emisyonlarının kontrolü ile ilgili alınan önlemlerin ne derece etkili olduğunun tartışılmasıdır. Bu bağlamda, belirlenen kirletici konsantrasyonları kısa (günlük) dönem, mevsimsel ve uzun dönem olmak üzere üç ana başlık altında incelenmiştir. Bu çalışmada değerlendirilen kirleticilerin kısa dönem değişimlerinin çok episodik olduğu (birbirini takip eden günlerde konsantrasyonlar arasında 10-20 kat fark olduğu) söylenebilir. Kirleticilerin atmosferde kısa dönem değişimlerini belirleyen en önemli etkenlerin arasında meteorolojik faktörler (yağış gibi) ile birlikte kirletici emisyonlarının şiddetinde gözlenen değişimlerde sayılabilir. Pb konsantrasyonlarında gözlenen azalma ise aslında Avrupa’dan kaynaklı emisyonlarda Pb miktarının azalmasıyla ilişkilidir. Antropojen kirleticilerin de yaz aylarında konsantrasyon değerleri daha yüksek olduğu görülmüştür. Projenin Ege Bölgesi (İzmir-Aliağa) çalışmaları bu yıl bitirilecektir.Item Elektron spin rezonans (ESR) ve termolüminesans (TL) teknikleri ile gıdaların gama ışınları ile ışınlanıp ışınlanmadıklarının tespit edilmesi(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2011) Engin, Birol; Aydaş, Canan; Yüce, Ülkü Rabia; Aydın, Talat; Tepe Çam, Semra; Demirtaş, Hayrunnisa; Zeyrek, C. Tuğrul; TAEK-SANAEM; Türkiye Atom Enerjisi KurumuBu çalışmada selüloz, kemik ve şeker içeren çeşitli gıda örneklerinin Elektron Spin rezonans (ESR) tekniği ile teşhisi yapılmıştır. Teşhiste kullanılan ESR sinyal şiddetlerinin radyasyon dozuna ve zamana bağlı değişimleri takip edilmiştir. Şeker, yeşil çay, ada çayı, mercimek ve karides örneklerinin ışınlama sonucu oluşan ESR sinyallerinin şiddetleri artan doz ile artmıştır. Şeker örneklerinde ışınlama ile oluşan ESR sinyal şiddetleri ortam sıcaklığında zamana bağlı dikkate değer bir değişme göstermemiştir. Ancak diğer örneklerde ışınlama ile oluşan ESR sinyal şiddetleri ortam sıcaklığında zamanla azalmıştır. Bu çalışmada kırmızı mercimek örnekleri için, ısıtma işlemi sonucunda oluşan serbest radikal ESR sinyallerinin spektrum parametrelerinin ısıtma sıcaklığı ile değişimleri de araştırıldı. Bu çalışmada aynı zamanda Türkiyedeki marketlerde satışa sunulan kırmızı pul biber örneklerinin muhtemel bir ışınlama işlemine maruz kalıp kalmadığı Termolüminesans tekniği ile TS EN 1788:2007 (Gıda Maddeleri- Silikat Minerallerinin Ayrılabildiği Gıdalarda Işınlamanın Belirlenmesi - Termolüminesans Yöntemi) standardı temel alınarak araştırılmıştır. Kırmızı pul biber örneklerinden yukarıdaki standarda göre ayrıştırılan silikat minerallerinin önce doğal termolüminesans ışıma eğrilerine (TL1) daha sonra aynı örneklerin 1 kGy gama dozu aldıktan sonraki termolüminesans ışıma eğrilerine (TL2) bakılmıştır. Işıma eğrilerinin şekilleri ve TL1/TL2 oranları değerlendirilerek kırmızı pul biber örneklerinin ışınlanmamış olduğu sonucuna varılmıştır.Item Endüstriyel atık suların radyasyon prosesi teknolojisiyle arıtılması(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Teknik rapor, TAEK TR-2011-04, 2011) Kantoğlu, Ömer; Mert, Yüksel; Kavaklı, Cengiz; Öztaş, Nur Banu; Konaç, Tülay; Dilek, Filiz B.; Demirer, Göksel; Bural, Burak C.; Özdemir, Recep T.; TAEK-SANAEMRadyasyon teknolojisi uzun yıllar sterilizasyon, polimerlerin çapraz bağlanması ve sertleştirilmesi, gıdaların ışınlanması ve çevre uygulamalarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda içme suyu ve atık su arıtımında da radyasyon teknolojisinden yararlanılmaktadır. Bu amaçla çeşitli ülkelerde içme ve atık su arıtma tesisleri de kurulmuştur. Bu projeyle, alkaloid ve tekstil atık suları ile poliklorlu bifenille kirletilmiş deniz sedimentinin gama/elektron demeti ışınları kullanılarak arıtılması amaçlanmıştır. Bu amaçla ilk olarak atık suların kimyasal karakterizasyonu, sonrasında radyasyonla etkileşimi, biyolojik arıtımı ve toksikolojik özelliklerinin belirlenmesi ve laboratuar çalışmalarının tamamlanması sonrasında elde edilen sonuçlardan pilot düzeyde bir arıtma tesisinin kurulması planlanmıştır. Proje çerçevesinde esnasında tekstil sanayinde kumaş boyama amaçlı kullanılan bir seri boyar madde ile çalışılmış, ışınlamanın yanında oksijen ve hidrojen peroksit ile birlikte kullanımı sonucu arıtma verimindeki değişim araştırılmıştır. Aynı çalışma yöntemleri Bolvadin Afyon Alkaloid Fabrikası atık sularının arıtılması çalışmalarında da uygulanmıştır. Bu çalışmada kimyasal analiz çalışmalarına ilave olarak aerobik ve aneorobik arıtma işlemleri de gerçekleştirilmiştir. Poliklorlu bifenillerle kirletilmiş deniz sedimenti örneği için ise standart referans malzemesi olarak hazırlanmış örneklerden yararlanılmıştır.Item Ermenistan'daki Metsamor nükleer santralinde meydana gelebilecek kaza sonrası doz seviyeleri için acil koruyucu önlemlerin belirlenmesi(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2012) Gökeri, Gürdal; Gülay, Yusuf; Demirel, Halil; TAEK-NGDBu çalışmada Metsamor Nükleer Güç Santralinde meydana gelebilecek bir ağır kazadan dolayı atmosfere radyoaktif madde salımı durumunda 100 km’ye kadar mesafede doz dağılımı hesabı yapılmıştır. Atmosferik dağılım hesaplamaları için 2010 yılına ait saatlik meteoroloji verileri kullanılmıştır. Belirtilen kriterlere ve etkin doz ve tiroit doz dağılımlarına göre acil koruyucu önlemler için hazırlık yapılması gereken mesafeler belirlenmiştir. Ayrıca tutucu yaklaşımla, yıl içinde en kötü radyolojik sonuçlara neden olabilecek atmosfer koşulları belirlenmiştir. Rüzgarın söz konusu koşullar altında ülkemize doğru estiği varsayılarak ülkemiz sınırında ve İğdır il merkezinde acil koruyucu önlemlerin alınabileceği kor içerik oranları hesaplanmıştır. Ermenistan sınırındaki RESA istasyonunda okunan doz hızı değerlerine ve koruyucu önlemlerin alınması için doz seviyeleri dikkate alınarak alınabilecek önlemler için önerilerde bulunulmuştur.Item Eskişehir ili Sivrihisar yöresinden alınan jips kristalinin ESR ve TL teknikleri ile incelenmesi ve tarihlendirilmesi(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2010) Aydaş, Canan; Engin, Birol; Aydın, Talat; TAEK-SANAEMEskişehir-Sivrihisar yöresinden alınan jips kristalleri Elektron Spin Rezonans (ESR) ve Termolüminesans (TL) teknikleri ile incelenip tarihlendirildi.Çalışılan jips örneklerinin doğal ESR spektrumunda g=2.009’deki ESR sinyaline ilaveten Mn(2+) iyonlarına ait sinyaller de gözlenmiştir. Gama ışınlaması ile g=2.009 spektroskopik yarılma çarpanına sahip ESR sinyal şiddetinin gama ışınlama dozu ile arttığı gözlendi. Bu ESR sinyali (g=2.009) jips örneklerinin tarihlendirilmesinde kullanıldı. Işınlanmamış jips örneğinin TL ışıma eğrilerinde 278 (o)C civarında tek bir TL ışıma piki gözlendi. Işınlanmış örneklerde ise 278 (o)C‘da çıkan TL pikine ilave olarak 157 (o)C’de bir TL ışıma piki daha gözlenmiştir. Jips örnekleri (60)Co gama kaynağı ile ışınlandı. Jips örneklerinin ESR spektrumları ve TL ışıma eğrileri, sırasıyla X-bant ESR spektrometresi ve RisØ TL/OSL okuyucu ile kaydedildi. Örnekler için ESR/TL doz-cevap eğrileri oluşturuldu. Doz-cevap eğrileri doyuma giden üstel fonksiyonuna fit edildi. Bu model esas alınarak tarihlendirme için toplam doğal ışınım doz (JD) değerleri belirlendi. Jips kristalleri ve bunların çevrelerinde bulunan dolomite için (238)U, (232)Th and (40)K analizleri yapıldı. İç doz hızı jips örneklerindeki (238)U, (232)Th ve (40)K sonuçlarından hesaplandı. Dış doz hızı dolomite için elde edilen (238)U, (232)Th and (40)K analiz sonuçları ve kozmik ışın doz hızı kullanılarak hesaplandı. Bulunan sonuçlardan yıllık doz hızı değeri hesaplanarak tarihlendirme hesaplamalarında kullanıldı. Jips kristallerinin ilk oluşumlarındandan sonra ardışık bir çok kez yeniden kristalleşmesi nedeni ile, jipsler için hesaplanan yaş değeri beklenen oluşum yaşından daha küçük çıkmıştır.Item European “stress tests” for nuclear power plants(Republic Of Turkey, Turkish Atomic Energy Authority, 2012-05) TAEK-NGD; Republic Of Turkey, Turkish Atomic Energy AuthorityItem Farklı tip biberlerde mutasyon ıslahı(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2010) Kantoğlu, K. Yaprak; Tepe, Akın; Kunter, Burak; Fırat, Ahmet Fikret; Ekiz, Hüsnü; Peşkircioğlu, Hayrettin; TAEK-SANAEM1999-2005 yılları arasında TAEK, SANAEM ve BATEM tarafından ortak olarak yürütülen bu projede örtüaltı yetiştiriciliği açısından önem taşıyan ve BATEM tarafından geliştirilen Sera Demre 8 ve ST 59 sivri biber çeşitlerinde mutasyon ıslahı tekniklerinden yararlanılarak gen havuzunun genişletilmesi hedeflenmiştir. Yapılan lineer regresyon analizi sonucunda 166 Gy’lik ışın dozunun etkili ışınlama dozu olduğu belirlenmiştir. İşınlama sonrası elde edilen mutant bitkilerde yapılan seleksiyon çalışmaları ve gözlemler sonucunda kontrollara göre verim ve kalite açısından üstün olduğu belirlenen 14 umutvar hat tesbit edilmiştir, çalışma sonucunda elde edilmiş olan bu mutant hatlar halen F1 hibrit ıslah programlarında melezleme materyali olarak kullanılmaktadır.Item Gama ışınlamanın theileria annulata kültivasyonu üzerine etkileri(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, 2017) Emre, Zişan; Düzgün, Ali; Vatansever, Yusuf; Söğüt, Ali; Altay Çapın, Gülay; Alabay, B. Metin; Çerçi, Harun; TAEK-SANAEMTropikal theileriosis’in de içinde bulunduğu kene-kaynaklı hastalıklar hayvan yetiştiriciliğinde sorun teşkil etmekte ve önemli ekonomik etki yaratmaktadır. Theileria annulata’mn neden olduğu tropikal theileriosis önemli bir sağlık ve işletme sorunu olarak sadece Türkiye’de değil Kuzey Afrika, Güney Avrupa ve Asya’da da büyük önem taşımaktadır. Theileriosis’den kaynaklanan kayıpların kontrolünde halen üç yöntem kullanılmaktadır: Kenelerin kimyasal ilaçlarla kontrolü, hastalanan hayvanların ilaçlarla tedavisi ve aşılama. Akarisidlere direnç kazanan keneler nedeniyle kimyasal ilaç kullanımı kısıtlı kalmakta, ayrıca süt, et ve çevrede bıraktıkları kalıntılar nedeniyle halk sağlığını tehdit etmektedir. İlaçlarla tedavi etkili görünmekle birlikte birçok olumsuzluğu da birlikte getirmektedir. Kemoterapötikler hayvanlarda ilk enfeksiyona engel olsa bile ikinci bir enfeksiyona karşı koruyuculuk sağlamamaktadır. Bu durum sık ilaç kullanımını gerektirmektedir. İlaçların sık kullanılması kenelerde ilaca karşı genetik direnç geliştirmekte ve ilacın etkisiz olmasına yol açmaktadır. Tropikal theileriosis’e karşı geliştirilen zayıflatılmış hücre-kültürü aşısı tüm sığır ırklarında güvenle kullanılmaktadır. Yine de keneler tarafından bulaştırılan etkenlere karşı kanda piroplasmlar görülebilmekte, immunizasyon ile hastalığın eradikasyonu mümkün olamamaktadır. Sadece lenfositlerdeki şizontların zayıflatılması yoluyla hastalığın virulansının geri dönmesi engellenebilmektedir. T.annulata şizontlarının kültür yoluyla zayıflatılması uzun süren pasajları gerektirmektedir. Son yıllarda yeni moleküler biyolojik yöntemler ve bağışıklık sistemi hücrelerinin kullanılmasıyla bazı viral ve bakteriyel aşıların geliştirilmesi mümkün olmuştur. Paraziter aşılarda rekombinant teknikler çok etkili olmamış, geliştirilen aşılar ya zayıf kalmış ya da bağışıklık sağlayamamıştır. Alternatif teknik olarak gama ışınlama ile zayıflatılan organizmaların metabolik olarak aktif kalsalar bile enfeksiyon yaratmadıkları, ayrıca konakçıya verildiklerinde hücresel ve bağışıklık mekanizmalarının aktif hale gelebildiği ortaya konmuştur. Bu çalışmada şizontların tam olarak zayıflatılması için gerekli ışınlama dozunun saptanması amacıyla çeşitli denemeler yapılmış, ışınlanmış şizontların metabolik aktivitesi incelenmiş, ışınlanan aşı deney hayvanlarında test edilmiştir. Şizont evresinin zayıflatılması amacıyla sığır lenfositleri 60Co kaynağında 0, 50,100,150,200,250 ve 300 Gy dozlarda ışınlanm ıştır. Denemeler sonucunda parazitlerin metabolik aktivitesi üzerinde en etkili dozun 150 Gy olduğu belirlenmiştir. 150 ve 200 Gy dozda ışınlanan aşılar hayvanlar üzerinde denenmiş, 150 Gy dozda ışınlanan aşı ile immunize edilen hayvanların aynı kene suşu ile yapılan sınama testine direnç gösterdikleri görülmüştür. Bir yıl sonra 150 Gy dozdaki aşı ile aynı hayvanlara ikinci aşılama yapılmıştır. Aşılamayı izleyerek gerçekleştirilen kene uygulaması kanda etkenin bulunmadığını göstermiştir. Kenelerin enfeksiyon almadıkları ayrıca PCR testiyle de belirlenmiştir. Sonuç olarak, gama ışınlama ile zayıflatılmış T. annulata şizontlarının laboratuvar koşullarında sığırlarda bağışıklık oluşturduğu saptanmıştır. T. annulata hücre kültürü aşısının geliştirilmesi amacıyla şizontların zayıflatılmasında gama ışınlamanın yararlı olduğu kanıtlanmıştır.